Makale, Lavisio Kurumsal Gelişim Merkezi tarafından çıkarılan; NV n-vision Eğitim ve İnsan Kaynakları Dergisi’nin Kasım-Aralık 2013 sayısında yayınlanmıştır.
Değişen dünyada en önemli şeylerden biri değişimin öncüsü olan kişilerin sahip olmaları gereken beceri/yetkinliklerdir. Zira insanoğlu sürekli yeni kapasiteleri ortaya çıkararak bir önceki versiyonlarını hızla geçersiz kılmaktadır.
“Liderlik” asırlardır tartışma konusu olan bir kavram. “Lider doğrulur mu?”, “Lider olunur mu?” Bu sorular birçok araştırmaya konu olan temel tartışma alanlarıdır. Bununla birlikte, bugünden geleceğe doğru sorulması ve var olan bilgilerin ışığında cevap aranması gereken en önemli güncel soru:
“Yeni neslin geleceği tasarlamakta olduğu bu değişim yüzyılında, kurumsal dünyada lider / liderlik nasıl olmalıdır?”
Günümüzde kurumsal yaşam önemli bir değişimin eşiğinde kaotik bir durumun içindedir.
Bu kaotik durumu yaratan ikilemlerden bazıları şöyle sıralanabilir;
- Bilgiye erişebilirlik ve 21.Y.Y. teknolojileri ile artan ve giderek zorlaşarak yeni tanımlara ihtiyaç duyan rekabet,
- Kurumsal hedeflere ulaşma zorluğu,
- Büyük çoğunluğu aile şirketlerinden oluşan organizasyonlar ve 2. 3.kuşakların iş başı yapma “zorunluluğu”,
- Nesil farkı nedeni ile çatışan düşünce ve yaklaşımlar,
- Önceki kuşakların “hiyerarşik ve kuralcı” yaklaşımları,
- Yeni kuşakların özgülükçü bakış açıları,
- “İş”odaklı yaklaşıma karşılık “yaşam” odaklı genç çalışanlar,
- Narsizimi besleyen modası geçmiş yönetsel anlayışlara karşılık “takım dehasını” ortaya çıkarma gereksinimi,
- Güven ve güvenlik peşinde olan, kariyer hedeflerine koşan bir nesilden “kariyerini kendi kurgulayabilen”, cesur ve risk alan yepyeni bir potansiyelin harekete geçmiş olması…
Bu listeyi daha pek çok günümüz iş yaşamı gerçeklikleri ile uzatmak olası.
Kurumsal dünyada bir “lider” en genel bakış açısı ile; bir organizasyonu bir yerden bir yere vizyonu doğrultusunda alıp götüren, karizma sahibi olarak nitelenen, belli becerilere sahip olduğu için çevresinde bulunan insanları ulaşılacak sonuçlara doğru kendini sevdirerek, saydırarak veya etrafı korkutarak yönlendirebilen, statü ve gücü korumaya odaklı, narsizme eğilimli veya kendini başında bulunduğu organizasyona adayan, en iyi sonuçların ortaya çıkması için insanların yüksek motivasyon ve isteklilikle, verimli çalışmalarını sağlayan ve bu çalışmaları yaparken de gerekli değişimleri kabul etmede maharet gösteren kişi olarak tanımlanabilir.
Oysa içinde bulunduğumuz kaotik kurumsal dünyada durum aslında geçmişte olduğu gibi “bir lider” anlayışından çok “Liderlik” anlayışına doğru evrilmekte. Bunun en önemli nedenlerinden biri de, değişim ve gelişimin bu kadar hızlı olduğu bir dünyada her kurumun adeta “en iyi” olmaktan başka çaresinin kalmaması. Zira kurumların varlığı giderek ne ürettikleri, ne kadar ürettikleri ile değil nasıl ürettikleri ve ortaya çıkan yaratıcı, katma değeri olan ve en önemlisi “değer katan” çalışma biçimlerini ortaya koymaları ile ölçülmekte. Günümüzde doğal işleyişin bir parçası olan kalite belgeleri, geçmişte iş dünyasının gündeminde önemli bir yer işgal ederken, bugün artık çalışanların çalışmak isteyeceği iş ve çalışma koşullarına sahip iş yerleri “en iyi çalışılacak yer” ve “en iyi öğrenilecek yer” kavramları giderek yaygınlaşmaya başladı. Bunu yakın zamanda “en fazla değer odaklı yer”kavramı takip edecektir. Küçük, orta ya da büyük ölçekli hemen tüm şirketler kendi alanlarında iş kapasitelerini en azından sürdürmek ve doğal olarak arttırmak için oragnizasyonel yenilenme, yeniden yapılanma, şirket evlilikleri ve benzeri süreçlere hızla gereksinim duymaktadırlar. Bu süreçleri yönetebilecek, genç nesillerle uyumlu, onları motive ederek yeni vizyonları oluşturabilecek, gereksinimleri fark ederek kurumsal aidiyet ve adanmışlığı sağlayacak niteliklerin öne çıkması gerekmektedir.
Günümüzde Liderlik; “ben” bakış açısının “biz” bakış açısına değiştiği, “kendine fayda”nın, “bütüne fayda”ya dönüştüğü, “dünyadaki en iyi olmak” anlayışı yerine “dünya için en iyi olmak” anlayışının ön plana çıktığı bir yaklaşımı gerekli kılmaktadır.
Aslında geniş bir bakış açısından bakıldığında herhangi bir iş, o topluma ve içinde bulunduğu çevre ile birlikte nihayetinde çevreye hizmet etmektedir. Bugünün önemli bir gerçekliği; bütünsel bakış açısının bir kenara itildiği durumlarda dünyanın varoluş ve sürdürlebilirlik kaygılarının giderek artması söz konusu olmuştur.
Bütün bunlardan hareketle; tek bir lider değil, “LİDERLİK” bu yüzyılın iş dünyasının en önemli gerçeğidir.
Liderlik; aslında her bireyin içinde varolan liderlik potansiyelini harekete geçirerek bireylerin bir araya gelerek gelerek oluşturdukları “takım dehası” nın yansımasıdır. Bir diğer tanımla Liderlik; bir organizasyonun ulaşılmaya değer büyük bir resim etrafında, o resmi ulaşılmaya değer kılacak değerlerle başarılı bir geleceğin yol haritasını, amaçları ve değerleri o organizayonu oluşturanlar tarafından paylaşılan ve anlamlı bulunan bu kültürü hep birlikte yaratabilme kapasitesinin adıdır. Bu potansiyelin ortaya çıkması için organizasyondaki bireylerin bireysel farkındalıkları, dengeleri ve uyumları, birlikte çalışma yaklaşımlarının, düşünme ve davranış modellerinin farkındalığı, açık ve net iletişim ve kapsayıcı geri bildirim ile sağlam iletişim yaklaşımlarının varlığı ve o organizasyonla uyumlu sistemlerin uygulanması gereklidir. Böyle bir kurumun başında olan lider; bütün bunların sinerjik bir biçimde ortaya çıkmasına zemin hazırlayan, ortamı, çalışma ve çevresel koşulları sağlayan, o organizasyonda gerekli davranışların yaygınlaşması için rol-model olan, tüm takımın gerekli yetkinliklerle donanması için onların gelişimini destekleyen, kurum vizyonuna olan inancını tüm organzisayona bulaştırabilen ve bu yolda bizzat kendisi adanmış ve esin kaynağı olabilen kişidir.
Bir diğer tanımla LİDER; bir tarafta bireylerin gelişimine ve kendi liderlik potansiyellerine sürekli yatırım yaparken diğer taraftan kurumun büyük resim ve hedeflerine ulaşması için gözü sürekli yolda olan, sağ ve sol beyin kapasitelerini, görsel beyin fonksiyonları ile dengeleyebilen “duygusal” değil ancak, duyarlı kişidir.
Günümüzde koçluk mesleğinin özellikle Liderlik potansiyelini ortaya çıkarmak üzere üst düzey yöneticilerde, kurumsal dünyada yaygınlaşmasının önemli nedenlerinden biri de; liderlerin aslında “beyin potansiyeline” Liderlik etmekte olduklarıdır.
Beynin yapısı ve doğası “sinerji”, “bir araya gelerek bağlantı kurma” ve “yaratma” üzerine olduğundan, geleceğin liderleri sadece kendilerinde değil, tüm organizasyonda Liderlik kapasitesini ortaya çıkararak ortak dehayı harekete geçirenler olacaktır.
Dünya Değer Sistemleri (Spiral Dinamikler) çerçevesinden bakıldığında Clare Graves Liderlik kapasitesinin organizasyonel yapı içerisinde ortaya çıkmasında 3 önemli özelliğin olmazsa olmaz olduğunu vurgular “Nezaket”, “Açıklık” ve “Otokrasi”.
“Nezaketle Liderlik”; medeni, içten, düşünceli, empatik, adil, duyarlı ve dostça insana insan potansiyeli taşıdığı inancı ile yaklaşan ve o kişi olduğu için ona saygı duyan, kültürel ve sosyal farklılıklara saygı gösterebilen, insanların yaşamsal özgürlük ve özerkliklerine özen gösterebilen, egosunu bir kenara park ederek dinleyebilen yaklaşımları barındırır. Böyle bir Liderlik anlayışının varlığında her bir değer sisteminde insanlar tatmin olur. Mor kendini güvende ve kapsanmış, Kırmızı saygı duyulan, Mavi temel doğrularının kabul edildiği, Turuncu özgür, Yeşil şefkatli ve insanca davranışlar, Sarı rahat ve huzurlu ortam ve Turkuaz farklı düşünceler üretebilme özgürlüğüne sahip hisseder.
“Açıklıkla Liderlik”; doğal, şeffaf, paylaşımcı, güvenli ortam yaratan ve insanların kendilerini ve düşüncelerini olduğu gibi ifade edebilmelerini sağlayan, iş etiği, değerler ve “eylem söylem birliği” yaklaşımlarını kapsar. Nezaket ve Açıklık ortamında kişilerarası ilişkiler güçlenir ve güven zeminini sağlamlaşır.
“Otokrasiyle Liderlik”; burada otokrasi klasik anlamında değil sorumluluk alan, sorumluluğu içinden ve derinden kabul eden, cesur, risk alan ve gerektiğinde ateş hattında yer alabilen anlamındadır. Otokrasi ile Liderlik ortaya çıktığında tiranlık değil tam tersine her durumda o duruma uygun karar mekanizmalarını harekete geçirebilme, uzlaşı ve kapsayıcı, katılımcı süreçleri kullanabilme ve gereken hızda sonuçları üretebilme söz konusu olur. “Nezaket”, “Açıklık” ve “Otokrasi” ile Liderlik dengeli, duyarlı ve farkındalıkla tüm organizasyonu büyük resimle uyumlandırabilme, aidiyet ve adanmışlıkla yaratıcı potansiyeli harekete geçirebilmeyi sağlar.
Günümüz kurumsal dünyasının gereksinimi “tek lider” anlayışından kurumsal zekayı bir bütün olarak harekete geçirme potansiyeline sahip Liderler ile “Liderlik” ortak dehasının yaşanmasıdır.