Diğer Makaleler Öneriler

Adım Adım Koçluk Yolculuğum

Yazan: Feray Arın

Profesyonel Erickson Koçu

“Makale yaz” dediler.“Şaka” dedim. Ben ne kadar biliyorum ki KOÇLUK hakkında bir makale yazabilirim?  Ne anlatırım, hangi konuyu irdeleyebilirim? “Yok ben bunu beceremem” dedim, koydum kenara.

Eski alışkanlığımın devreye girdiğinin o an farkında değildim;

“ana odaklanmış gelecek için varsayımlar yapıyordum.”

“Pratik yapmalısın” dediler. Attım kendimi dalgaların içine, yakaladığıma seans teklif ediyorum. Bazen ayaklarım ters gidiyor, bazen koşarak gidiyorum, bazen üzgün, bazen heyecanlı, bazen özgüven dolu, bazen cesaretim yerlerde…

Bir ay sonra baktım kendime notlar almışım:

  • Yaşam çemberinde “alan” değil, “yaşamında neler var” daha akıcı oluyor.
  • “Tatmin” kelimesini kullanma, “memnuniyet düzeyi”  daha iyi…
  • En önemlisi akışta olmak. Duvarına kocaman tango yapan bir çiftin resmini as!

“Fil kulağı” dediler. Aynayı kendime çevirdim; “Neden beceremiyorum?” Eğitim hayatımı 14 farklı okulda noktalamış ben, adaptasyon kabiliyetimi geliştirmiş ben,hangi davranış şeklini benimsemiş olabilirdim?

Cevap netti; bulunduğum ortamı/kişiyi koşulsuz, önyargısız kabul etmek.  Bunu fark ettiğim anda yan etkisini de fark ettim. Odaklanamamak!Kabul etmeyi hayatıma yansıtma şeklim kişiye soru sormamaktı. Onu “zorlamamak” ve ona “yorum” getirmemek adına,dinliyormuş gibi yapmışım.  Eğitimde duyduğum; “Anlamak adına soruyorum…” yaklaşımı bana çok iyi geldi.  Sohbetlerimi “davranış” boyutundan “değerler” boyutuna taşındığımda karşı tarafı rahatsız ederim endişesi gitti.  “Bu senin için neden önemli/ne ifade ediyor?” sorularını sormak “fil kulağı” dinleyebilmemi sağladı.  Şimdi “fil kulağı” farkındalığı sohbetlerime lezzet kattı ve beni de zenginleştirdi.

“Algı konumları” dediler.  Ben, Sen, Dışardan bakan, Meta, Biz… Gözlerimin önünde uçuşmaya başladı ama ucundan tutamadım. Deneyimleyemedim. Zorlandım. Pes etmedim, denemeye devam ettim…

Bir Perşembe akşamı Mezun Koçlar Toplantısı’nda Zerrin Hanım sordu; “Neden başkasına tavsiye vermek kolaydır?” Cevabı duyana kadar algılayamadım. Sonra jeton düştü, dışarıdan bakan göz bütünü görüyor.

Peki dedim, tavsiye verme fikri oluştuğu an, karşıma “STOP” işareti çıksın ve “gözü” kendime çevireyim.  Bu yöntemi uygulamaya başladım. Üzerinde çalışıyorum, her sefer biraz daha başarılı oluyor. Kendimin zorlandığı bir konu olduğu için yol arkadaşlığı yaptığım kişilere de uygularken çok dikkatli oluyorum. Bazı seanslarda kişiyi akıştan çıkardığını gözlemlediğim için öncesinde kendi deneyimimi paylaştığım oluyor.

Ajanda tut dediler. Gönülsüz bir defter seçtim, rengi fıstık yeşili, boyutu A5 kolay taşınabilir, başladım her yere götürmeye. İlk notum ne olacak, beni ne motive edecek, neresinden başlayacağım, aklımdan geçiyor ama hevesim yok…

Bir sabah üzücü bir habere uyandım, Mustafa Koç vefat etmiş.  Günlerce sevgi dolu anılar, takdir dolu gözlemler, saygı dolu sözler paylaşıldı. Cenazesi, taziyeler toplumun her kesimden insanı birleştirdi… Herkes şaşırdı bu sevgi seline. Benim içim kızgınlık doldu, kendisi bunları göremedi, duyamadı, hissedemedi, yaşayamadı…

Bunun üzerine;

defterime uzandım ve kendime not aldım: “Koç’un Anısına…”Farkındalık oluşturmak için misyon edindim. Etrafınızdaki insanlar için siz de “vefat mektubu” düşünün ve bunları o hayattayken söyleyin. 

Acı tesadüf, Koç’luk Ajandamda ilk notumun “Koç” olmasına başka ne denebilir?

Metotları kendiniz deneyimlemelisiniz dediler. Oldu, olmadı, tuttu, tutmadı, aktı akmadı, derken “Öz niyet/Değer” çalışması beni belimden yakaladı!

Gündüz sınıf içi uygulamada özdeğer olarak “Kendim” çıktı ve yeşil ördek kafası metaforumu buldum. Sürecimin başlamış olduğunu akşam eve varınca fark ettim.  Kafamın içindeki sorgulama bitmiyordu: “Kendim” neden kendisi için en önemli olan bel ameliyatı sonrası düzenli yüzmesini yapmıyordu? Farklı bir yaklaşım gerektiğine karar verdim. Ben hayatım boyunca hedef koyan bir insan olmadım. Elimden gelenin en iyisini yaptığıma ve sonuçlara ulaştığıma inandığım için hedef koymak beni motive eden bir olgu olmadı.  Alışkanlıklarımızdan farklı davranarak farklı sonuçlar alırız dedik. Koy bir hedef! Boğaz’ı Yüzerek Geçme yarışına katılmak benim hedefim oldu. Sonuç; bir senedir gün aşırı yüzüyorum. Yan etkileri; motivasyon alışkanlığa döndü, bel hassasiyetim sıfırlandı, vücudum fit oldu. Evet henüz yarışa katılmadım ama hedefim var,  ve bu tempo ile ben bunu başarırım diyorum.

Gremlinler ( Korkular ve sınırlayıcı düşünceler) ne kadar gerçek ve dokumuza sinmiş. Benim için eğitim sürecimde en vurucu farkındalıklardan birisi oldu.

Hamal’a demişler “bu yükle öleceksin”, cevap vermiş  “Ölüm kolay sen umuttan haber ver. Umut varsa dünyayı vur sırtıma…” Bir sabah kalktığımda omuzlarımdaki yükün adını koydum,sistemle özdeşleşmek. Bu memleket böyle gelmiş böyle gider yaklaşımı benim umutlarımı yok etmişti. Bir şeyler yapmam gerektiğine karar verdim.AÇEV’de Gönüllü Okuma Yazma Eğitmeni oldum. İki hafta eğitim aldım ve Dolapdere’de “Yetişkinlere Okuma Yazma Becerileri Geliştirme” kursumu açtım.  23 ile 40 yaş arası, 25 tane harika kadınla tanıştım. Haftada 3 gün, 4 ay buluştuk. Hece, rakamla başladık, ödevler verdik, projeler yaptık, sohbetler girdi araya, acı tatlı paylaşımlar yaşadık, hep beraber yol aldık, başardık, mutlu olduk. Her ders sonu aldığım teşekkürün ve duanın ötesinde, sabahları kalktığımda daha umut dolu hissettim.  Yaz tatili için vedalaştık, seneye görüşürüz diye ayrıldık…

Hayal Kurma Gremlini (Korkusu), beni zorluyor…size sözüm olsun  onu da başarınca bir makale daha yazacağım …