Diğer Makaleler Öneriler

BEN “KOÇ” GİBİ BİR ANNEYİM

Yazan: Pelin Adalı, ACC – Denge Merkezi Ailesi Üyesi/İstanbul-2018

“Koç gibi!!!!”  Ooo ne kadar iddialı bir cümle değil mi? Koç gibi anne olmak…

İlk duyduğunuzda  gözünüzün önünde çocuğunun her işine koşan, her düştüğünde onu kaldıran, her işini onun adına organize eden, daha “leb” demeden istediğini olduran,  güçlü, enerjik, her şeye hakim bir anne geliyor olabilir. Oysa ki…

“Koç” gibi anne kavramı ile ben de Erickson Koçluk ailesine dahil olduktan sonra TANIŞTIM. Koçluk eğitimlerini alıp, koçluk seansları yaşadıktan sonra “Nasıl Koç gibi bir anne olunur?”  deneyimledim. Koç gibi anne ya da KOÇLUK BAKIŞ AÇISI İLE ANNE OLMAK; çocuğunuz size ihtiyaç duyduğunda yanında olduğunuzu ,sevginizi, şefkatinizi hissettirmek, onu gerektiğinde koruyup kollama, bütün bunların yanında da kendi potansiyelini ortaya çıkartabilmesi, bağımsız bir birey olarak  yetişebilmesi için ona alan açabilmek bir anlamda. Erickson Koçluğunda çok sık kullandığımız bir kavram var: “Yürürken koçluk yapmak” yani koçluk bakış açısını hayatınızın tüm alanlarına yansıtmak, çevrenizdekilere özellikle kendilerini ilgilendiren konularda “bunu böyle yapmalısın”, “şunu şöyle yaparsan daha iyi olur” gibi tavsiyeler vermek yerine, daha nötr  bir konumda kalıp,  onların kendi istediklerini bulmalarını ya da zaten yapılan bir şeyleri tekrar etmek yerine, kendi yaratıcılıklarını da ortaya koyarak farklı yollar bulmalarını sağlayacak  sorular sormak. Peki  nasıl olursa daha da etkili, güçlü olur bu sorular? Tabi ki AÇIK UÇLU SORULAR; yani cevabı “evet-hayır” olmayıp farklı seçenekleri görmesini sağlayan, hayal gücünü çalıştıran, görsel beyne hitap eden, belki de daha önce bakmadığı bakış açılarından bakmasını sağlayan sorular. Yaratıcılığını ortaya koyan, önce kendisini ve  sonra çevresini mutlu edebilecek çözümlerle, düşüncelerle yoluna devam eden bir insan olmak neden önemli derseniz;  kişi kendi doğası ile uyumlu bir şeyler yaptığında daha mutlu ve üretken olur. Üretken olmak  her zaman farkında olmasak da insan doğasında varolan bir özellik. Yaratıcılığımızı kullandığımız, farklı seçenekleri görebildiğimiz, bizim için neyin, neden önemli olduğunu keşfedebildiğimiz, kendi ihtiyaçlarımıza göre çevremizle de uyumlu çözümleri, yolları hayata geçirip yaşadığımızda hayat gerçekten keyfe ve eğlenceye dönüşür. İşte yaşadıkları herşeyi eğlenceye, keyfe, oyuna dönüştürmek konusunda adeta birer “USTA” olan çocukların da büyüdükçe içlerindeki bu cevheri onlarla beraber yaşatabilmeleri için  bir “Yürüyen Koç Anne” şapkası takıyor olmak tüm hayatları boyunca onları destekleyebilecek bir potansiyeli ortaya çıkarmak anlamına geliyor. Peki neler var bu “Anne-Koç” şapkasının altında?

Öncellikle ETKİN DİNLEMEK. Çocuğunuz size bir şeyler anlatırken hani onların da çok sevdiği  bir filin kocaman kulağı gibi bir kulağa sahip olduğunuzu düşünüp, gerekirse elinizde o an yaptığınız herhangi bir işi;  bilgisayarda rapor hazırlamayı, cep telefonundan mesaj yazmayı, evi toplamayı bırakıp kelimeleri ile size gerçekten ne anlatmaya çalıştıklarını anlamak, size verdiği mesajı duymak, ihtiyacını fark etmek. “Etkin dinlemek” hem anne hem de çocuk için hayatı çok kolaylaştıran bir kavram. Çocuk tam anlamıyla dinlendiğini ve önem verildiğini fark ettiği zaman hem kendini daha rahat ve net ifade edebilir, hem de hayatı boyunca  onu destekleyecek “kendine güven” gibi bir değeri  ve buna bağlı bir çok değeri geliştirebilir. Anne de bazen dolaylı yollarla esas istediğini ifade edebilen ya da tam olarak ne istediğini ifade etme yeteneğini yeni geliştiren çocuğu ile etkili bir iletişim kurduğunda hem arada kurulan sevgi bağını daha derinden hissedebilir, hem de çocuğun ihtiyacını daha çabuk anlayabildiği için günümüz dünyasında çok önemli olan “zaman”  kavramından tasarruf yapmış  olur 🙂

Koçluk bakış açısıyla çocuğuna yaklaşan bir anne olduğunuzda şapkanızın altında gelişen bir başka özelikle de AÇIK UÇLU, GÜÇLÜ SORULAR SORMAK. Çocuğu kocaman bir fil kulağıyla dinlerken, tam da istediğini anlamak, istediği şeyle ilgili hem çocuğu hem anneyi mutlu edecek çözümleri bulabilmek,  her şeyden önemlisi  kendini ifade etmeye başladığı çağdan itibaren kaliteli düşünmeye sevk edecek SORULAR SORMAK.  Çocuklar fizyolojileri gereği belli bir yaşa kadar iki seçenek arasında gidip gelmelerini sağlayan duygusal beyinlerinin yönetimindedirler genelde. Oysa ki anne, seçenekleri görmesini sağlayacak sorular ile onları kriz anları yaşadıkları zamanlarda  hayatta bir çok seçim olduğu ve istedikleri seçimi o anki koşul ve aile düzenine göre seçebilecekleri gerçeği ile karşılaştırır. Böylece hayatın seçimlerden oluştuğu özgürlüğü ile hayata hazırlık yapar çocuk. Yetişkin bir birey olduğunda da kararlar alması gereken zamanlarda  otomatik olarak kendi kendine güçlü sorular sorarak karar sürecini hafifletebilir.  

Koç gibi bir annenin bir başka özelliği de Erickson Koçluğunun  doğasında var olan  “pozitife” odaklanmak, yani “NE İSTEMEDİĞİNİ DEĞİL DE NE İSTEDİĞİNİ  DÜŞÜNMEK”. Sürekli ne istemediğine odaklandığında, kişi adeta bu döngünün içine hapsolur. Oysa ki tam olarak ulaşmak istediğinin ne olduğuna ve ulaşmak istediği şeyin onun için önemine, değerine odaklandığında, nasıl ulaşabileceğine dair  yollar da beliriverir,  adeta bir su yolunun önünü kapatmış bir taşı yerinden oynatmak gibi akışı sağlar pozitife odaklanmak. Bu akışı sağlamayı kendi yaşamında  benimseyen bir annenin, çocuğuna da her yaklaşımı pozitif olacaktır. Çocuklar dış dünyayı algılamaya başladıklarından itibaren modelleyerek yani karşılarında gördükleri kişiyi taklit ederek öğrenirler. Bu öğrenmeler yürümek, konuşmak gibi motor becerileri olduğu gibi hayata dair geliştirdikleri düşünme biçimleri ve değerlerini de kapsar. Olumlu düşünmeyi, ne istediğine odaklanmayı hayat görüşü olarak benimsemiş bir anne çocuğu için de rol model olacaktır. Pozitif düşünmenin etkisi de insan beyninin negatifi algılamaması özelliğinden hareketle önem kazanır. Yani çocuğunuza “bunu yapma”, “o şekilde yapma” dediğinizde beyninde oluşan görüntü ve beyninin sistemine verdiği komut “yaptığın şeyi yapmaya devam et” olacaktır. Oysa ki yaptığı davranışın yerine sebeplerini açıklayarak pozitif ifade ettiğinizde çocuğun sisteminde söylediğiniz şey anlam kazanır. 

“HAYALGÜCÜ”  çocukların en  kuvvetli oldukları özellikleridir. Kendilerine herhangi bir sınırlama koymadan,  yaratıcılıklarını en üst seviyede kullanabilir, alakasız herhangi bir objeyi bir oyuncağa çevirebilirler. Mantık çerçevesinde olmayan hikaye ve masalları dinlemeye bayılırlar ve kendi versiyonlarını kolaylıkla oluşturup müthiş hikaye anlatıcılarına dönüşebilirler. Yetişkin hale geldikçe çoğu insan ister istemez kendilerine koydukları sınırlamalar, yargılarla hayal edebilme yetilerine ket vururlar. Aslında bu dünyada var olan her şey bir hayal gücünün ürünüdür. İlk hayal edildiğinde “imkansız” gibi düşünülen birçok şey bugünün dünyasında oldukça sıradan hale gelmiştir. Bir Koç kullandığı koçluk yöntemleri ile  kişinin ulaşmak istediği bir vizyona dair hayal gücünü kullanarak deneyim yaşayıp,  belki de o ana kadar ulaşılması çok zor görünen vizyonuna giden yolları kendi gerçekliğine göre keşfetmesini sağlar. İşte koçluk bakış açısına sahip bir anne de çocukların içgüdüsel olarak sahip oldukları hayal edebilme özelliklerini beslemenin, birer yetişkin olduklarında onları nasıl destekleyebileceği bilinci ile hayal edebilmeleri için alan açar. Yaratıcılıklarını  besleyen açık uçlu sorular sormanın, kitap okumanın, hikayeler anlatmanın bazen de sadece gökyüzündeki bulutları bir şeylere benzetmenin ne kadar önemli olduğunu bilir. Çoğu yetişkinin çocukluğunda iz bırakan çizgi filmlere, filmlere imza atan ve yarattığı karakterlerle özellikle o dönemde yaratıcılığın sınırlarını zorlayan Walt Disney’in  “IF YOU CAN DREAM IT YOU CAN MAKE IT” (EĞER HAYAL EDEBİLDİĞİN BİRŞEYSE YAPABİLİRSİN DE…)sözü onun tüm bunları gerçekleştirebilmesini sağlayan en önemli inancını dile getirmektedir. 

İşte ben de tüm bu koçluk bakış açısının getirdiği yetkinlikleri ve koçluk yöntemlerini barındıran bir “Koç gibi Anne” Şapkasına sahibim ve ihtiyaç duyduğumda şu anda 12 ve 8 yaşında olan çocuklarımla iletişimimde başıma geçiriyorum. Çok da işe yaradığını söylemeliyim 🙂 Bu şapka neye benziyor derseniz, bordo renkli, uzun bir sihirbaz şapkası hani şu içinden tavşanlar,  kuşlar çıkıveren… Bu şapkanın içinde koçluk yetkinlikleri olduğu gibi tabi ki bolca ANNE SEVGİSİ, ŞEFKATİ VE ÖZENİ  de var 🙂

Ya sizin,   çocuklarınızı etkin dinlediğiniz, onlara kendi çözümlerini bulma konusunda destek olduğunuz, yaratıcılıklarına alan açtığınız  bir şapkanız olsaydı neye benzerdi?  

Bu arada tüm bu özellikler Koçluk bakış açısıyla babalık yapmak isteyen “KOÇ GİBİ BABALAR” için de geçerlidir 🙂