Diğer Makaleler

Bilgelik Yarışı

Yazan: Max Tegmark- FİZİKÇİ, KOZMOLOG- MASSACHUSETTS TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ FİZİK PROFESÖRÜ, YAŞAMIN GELECEĞİ ENSTİTÜSÜ KURUCU BAŞKANI

İnsanlığın kaderini belirleyecek bir yarışa tanıklık ediyoruz. Tıpkı ormandaki tüm ağaçlara aynı anda dikkat etmediğimiz gibi, büyük buluşlara dair haberler arasında gizlenip çok dikkat çekmeyen ve bu yüzden gözümüzden kaçan bu yarışın neyle ilgili olduğunu görmek için önce sıkça karşılaştığımız haber başlıklarının ortak noktasına bakmak gerek:

“Pentagon Yapay Zekâ Silahlarına Yatırım Yapıyor”

“Sürücüsüz Otomobil Hayat Kurtardı”

“Çinli araştırmacılar Genetiği Değiştirilmiş İnsan Embriyosu Yarattı”

Bunlar bahsi geçen yarışın tezahürleri. Ve bu yarış, teknolojinin gelişen gücü ile bizim onu nasıl yöneteceğimize dair geliştirdiğimiz bilgelik arasında sürüp gidiyor. Güç büyüyor çünkü zihinlerimizin dünyayı anlama ve bu kavrayışı yenilikçi teknolojilere dönüştürme konusunda şaşırtıcı bir kabiliyeti var. Teknolojik gelişim basit bir nedenden ötürü hızlanıyor; çığır açan her bir buluş, beraberinde yeni atılımları da getirir.  Teknoloji gücünü ikiye katlarsa, onu kullanıp yeni teknolojiler tasarlama ve bunları hayata geçirme gücümüzde ikiye katlanır. Bu da kendini tekrarlayan bir sürecin uzantısı olarak Moore yasası ruhuyla katlanarak devam eder.

moore_yasasi

Peki teknolojimizi yarar sağlayacak şekilde kullanmayı garanti edecek bilgeliğe sahip miyiz? Teknoloji sayesinde Taş Devri’nden çok daha iyi bir dünyada yaşıyor oluşumuza şükrederken bile aslında onu nasıl kullanacağımızı belirleyen bilgeliğe minnet duymuş oluyoruz. Böyle bir bilgeliği geliştirmek konusundaki geleneksel stratejimizse hatalarımızdan ders çıkarmaya dayalı. Önce ateşi keşfettik, sonra yangın söndürücüleri yarattık ve bir de yangın alarmına sahip olmamız gerektiğini fark ettik. Otomobilleri yarattık, ardından sürücü olabilmek için ehliyet alınması gerektiğini anladık. Yetmedi, emniyet kemeri ve hava yastıklarını da ekledik. Diğer bir deyişle, bilgelik bu yarışta hep geriden geldi. Çünkü sadece kendisine ihtiyaç duyulduğunda hızlanma gereği duydu. Nükleer silahlar, sentetik biyoloji ve geleceğe damgasını vuracak yapay zekâ gibi daha güçlü teknolojiler söz konusu olduğundaysa hatalarımızdan ders alma lüksüne sahip değiliz. Öncelikle bilgelik düzeyimizi yükseltmemiz gerekiyor ki bunları doğru bir şekilde kullanabilelim. Çünkü ilk seferinde hata yaparsak ikinci bir şansımız olmayabilir. Diğer bir deyişle, teknolojik tutumumuzu tepkisellikten denetim altına alıp yönetmeye doğru kaydırmalıyız. Yani artık bilgeliğin daha hızlı ilerlemesi gerekiyor.

NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

kozmoloji

Konuya bir kozmolog olarak yaklaştığımda olağanüstü bir şey görüyorum: 13,8 milyar yılın sonunda evrenimiz nihayet uyandı ve ufak bir bölümü kendisi hakkında bilinç kazanarak kendini çevreleyen güzelliğe hayranlık duymaya başladı. Ve evrenin nasıl çalıştığını anlamak için şifrelerini çözmeye başladık. Bizler bilinç kazanmış yaşam formu olarak bu yeni gücümüzü kullanıp teknoloji geliştiriyor ve onunla da evreni daha büyük ölçekte değerlendiriyoruz. İşte yine kendi sonumuzun nasıl olacağını seçme hakkına sahip olduğumuz o hikayelerden biriyle karşı karşıyayız. Ve seçilecek iki farklı son olduğu aşikar. Ya bilgelik yarışını kazanıp milyarlarca yıl boyunca ilerlemeye devam etmesine olanak tanıyacak ya da yarışı kaybedip kendi sonumuzu getireceğiz. Bence en önemli bilimsel atılım, bu 13,8 milyar yılın sonunda büyük bir karar alma aşamasına ulaşmış olmamızdır.

Bu seçim kazanmak ve kaybetmek arasında olduğu için kolay bir şeymiş gibi görünüyor olabilir. Neye karşı mücadele veriyoruz ki? Neden teknolojiyi yönetme bilgeliğimiz bu kadar kısıtlı? Neden iklim değişimi için önlem alamadık? Neden defalarca kazara başlayacak bir nükleer savaşın eşiğine kadar gelmek zorunda kaldık? Skype’ın kurucusu Jaan Talinn’in sıkça dile getirdiği şekilde yanıtlayacak olursak; Çünkü güdülerimiz bizi kötü bir Nash dengesi (oyun teorisine göre, tüm oyuncuların bulundukları yerden memnun olması durumunda kavuşulan denge) noktasına sürüklüyor. Yıkıcı rekabetten orman kıyımına, aşırı avlanmadan küresel ısınmaya kadar insanlığın en inatçı sorunlarının kökenine bakacak olsak şunu görürüz: Herkesin kendi bireysel güdülerini takip etmesi halinde, dayanışmayla başarılabilecek olan şeyin yerine durumumuzu daha da kötüleştiren sonuçlar elde ediyoruz.

BUNU NASIL YORUMLAYACAĞIZ?

Bu sorunu çözmek için önce onu iyice anladığımızdan emin olmamız gerek. Berbat bir Nash dengesi noktasına varmayı önlemenin tek yolu bilgelik geliştirmekten geçiyor. En azından sosyal bilimlerde bunu başarırsak, bireysel dürtülerimizi tüm insanlığın refahına uyum sağlayacak düzeyde şekillendirebilir, bireyleri çoğunluğun iyiliği için iş birliği yapma konusunda cesaretlendirebiliriz. Evrim bize şefkat gibi bazı özellikler bahşetti ki bir araya gelip ortak fayda için çalışabilelim. Bu evrimsel niteliklerimiz karmaşık teknolojiler karşısında yetersiz kaldığında atalarımızın akran baskısı, yasalar ve ekonomik sistemler gibi toplumlarını iyi bir Nash dengesine yönlendirecek şeyleri yarattı. Teknoloji daha çok güç kazandı ve artık bizim de çok daha etkili teşvik yöntemleri geliştirmemiz gerek ki ipleri elimize alıp onu fayda sağlayacak şekilde kullanmayı en büyük önceliğimiz haline getirebilelim. Sosyal bilimler bu konuda yardımcı olabilir ama teknik çalışmalar da yapmamız gerek. Biyologlar CRISPR gibi bir genom düzenleme teknolojisini en iyi şekilde kullanmanın yolları üzerine çalışıyor. 2015 yılı, yapay zekanın insanlığa faydalı olacak şekilde geliştirilmesi konusunda başlatılan hareketin ana akım tarafından da takip edildiği yıl olarak hatırlanacak. Bunun yolunu açan şey, konuyu gündeme taşımak için gerçekleştirilen sempozyumlar ve yapay zeka konulu konferanslarda yapılan müzakerelerdi. Hayırsever fonlarının harcadığı milyonlarca doların sponsorluğunda gerçekleştirildiler. Ve dünyanın çeşitli yerlerindeki yapay zekâ araştırmacılarının önüne heyecan verici yeni bir zorlu görev konulmuş oldu: Gelecekte tüm yapay zeka sistemlerinin insanlığa faydalı olacak şekilde ortaya çıkarılması gerekiyor. Başka bir deyişle, bilgelik yarışında geride kalıp nal toplarken bir anda atağa geçip dikkat çekici bir ivmeyle hızlanmayı başardık. Haydi elimizden gelen her şeyi yapıp gelecekteki bilimsel atılımlara da yön verelim ve bu yarışı kazanalım. O zaman gerçekten hepimiz kazanacağız.

KAYNAKÇA: POPULAR SCIENCE DERGİSİ EKİM 2016 SAYI:54