Diğer Makaleler Öneriler

Bir Anne Olarak Koçluğa Başlayışım

Karar vermenin kimimiz için çok hızlı kimimiz için çok daha meşakkatli olduğuna dair tüm detayları da yine koçlukla öğrendiğimi söyleyerek başlamak yerinde olur. Bu konu özelinde bir seçenek insanı olduğumu fark etmeden önce de bunu fark ettiğimde de hep, koçluğun bana çarpan bir karar olduğuna inandığımı belirtmek isterim. Hiç araştırmadım, sadece hep ne istediğimi bildim, adını bilmesem de… ve evren bana onu getirdi. Bense her şey bittikten sonra fark ettim o hep istediğim şey olduğunu.

Önce kendim sonra kızım için diyerek başlamıştım koçluk eğitimime… Oksijen maskesini önce kendime sonra çocuğuma takmak gibi bir şeydi bu benim için. Hepimiz elbette ki nefes alıyoruz ancak doğru nefes alabilmeyi sağlamak istedim ikimiz için de koçlukla. Oksijenlerimiz tükenmeden, el ele yol arkadaşlığı yaptığımızı bilerek, sahiplik ya da sahipsizlik hissetmeden, hissettirmeden uzun yollar yürüyebilelim istedim kızımla. Çok güvendiğim bir danışmanımız “Bir anne çocuğunun psikoloğu olamaz, öğretmeni de olamaz ancak ve ancak koçu olabilir.’’ demişti ve işte karar bana böylece çarpmıştı. Ben böylece etkilendim koçluktan ve o gün karar verdim.

Y kuşağı için, küçükken ebeveynlerini; büyüdüklerinde ise çocuklarını memnun etmeye çalışan nesil denir, haksız bulduğumu söyleyemem bu tespiti. Birçoğumuz bir yandan kendi travmalarımızı iyileştirmeye çalışırken bir yandan da çocuklarımızı travmatize etmemeye çalışıyoruz.

Yani ebeveyn tutumlarının, çocuğun psikolojik, sosyal gelişimini ve ilerideki kişilik alt yapısını büyük ölçüde etkilediğini bildiğimiz günden bugüne çocuk yetiştirmek ödüllendirici bir deneyim olmasına karşın zorlayıcı olabiliyor hepimiz için ve ebeveynler olarak biz zaman zaman kendimizi çıkmazda hissedebiliyoruz. Kendimize bir yük misali yüklemiş olduğumuz bu sorumluluk ise ebeveynler üzerinde tükenmişlikle sonuçlanabilen büyük bir kaygı ve yoğun bir stres oluşturabiliyor.

Koçluk ise ebeveynlere hem kendi sınırlayıcı düşünce / inançlarının farkına varmak ve iyileştirmek hem de ebeveyn yolculuğunda çocukları ile olan ilişkileri adına sağlıklı yol alabilmeye alan açıyor.

Erickson koçluk ekolü, bireyleri, öncelikle kendi iç dünyalarını anlamaya ve farkındalık kazanmaya teşvik ediyor diyebiliriz. Ebeveynler olarak, stres ve tükenmişlik yaşadığımızda, bu duygusal durumların kökenini fark etmek oldukça kıymetli hale geliyor. Verdiğimiz tepkileri ve bu tepkilerin etkisini fark edebilmek ise ancak güçlü bir gözlem ile mümkün oluyor. İşte bu noktada aslında koçluk devreye giriyor ve ebeveynlere, bu duygusal deneyimleri derinlemesine incelemeleri ve kendi iç dünyalarını keşfetmeleri için destek sağlıyor. Bu noktada aslında gereken ebeveynlik hakkında okuduğumuz onlarca kitabın, makalenin, araştırma yazılarının tüm bilgilerinin artık bizde mevcut olduğunu fark edebilmek. Dr. Milton Erickson’ın koçluk prensiplerinden bir;

‘’Herkes ihtiyaç duyduğu tüm kaynaklara sahiptir.”

Yani tüm kaynağın kişinin kendi içinde olduğuna inanmak koçluk prensipleri başında geliyor. Bense bunu takip ettiğinde tamamladığına inandığım bir sözünü alıntılamak istiyorum. ‘’Bildiğiniz ama bilmediğinizi bilmediğiniz bir şey var. Zaten bildiğiniz şeyin ne olduğunu bulduğunuz anda başlayabileceğinizi de bilirsiniz.’’ Bu inancın yerleştiği noktada ise her adımdan önce kitap karıştırmak yerine bir an için, dönüp kendi içine bakıyor insan. Kendi arşivinden faydalanmayı öğreniyor. Koçluk ise ‘’o, zaten bildiğimiz şeyin’’ ne olduğunu bulma yolunda karşımıza çıkıp bize yolumuzu gösteriyor.

Bir çocuk ile uyumlu olabilmek önce kendimiz ile uyumlu olmaktan geçiyor aslında. Bildiklerimizi fark etmekten… Onları kendi içimizden bulup çıkarabilmekten… Bu vesile ile belki de kendi içimizdeki ihtiyaçları fark etmekten ve fark etmekten öte kabul etmekten… Üzerine derinlemesine düşünüp aksiyon alabilmekten ve böylelikle ilk önce kendi içimizdeki dengeyi
bulmaktan… Kendi iç dengemizi önemsemediğimizde yani ‘’ben’’ kısmına yatırım yapmaktan vazgeçip yalnızca adanmışlıkla bir çocuk yetiştirmeye odaklandığımızda daha çok çıkabiliyor tükenmişlikler ortaya. Çünkü böyle zamanlarda kendimizi ihmal edip, kendimizi yok saymış oluyoruz, çoğu zaman da toplumsal öğretiler sebebiyle yapıyoruz bunu doğrusunun bu olduğunu düşünerek. Mutlu ebeveyn = mutlu çocuk denklemini gözden kaçırıyoruz zaman
zaman… Kendimize bir fincan kahveyi çok gördüğümüz, bedensel ihtiyaçlarımızı bile ertelediğimiz günlerin sayısını bilmiyor bile olabiliriz. Oysa burada verdiğimiz değer mesajını fark etmiyoruz çocuklarımıza.

Tüm bunların değerlerle bağlantılı olduğuna inancım sonsuz ancak ‘’ben’’ faktörünü görmezden gelmek bir süre sonra içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor. Koçluk ise kendinize, kendinizi, ilişkilerinizi, değerlerini, çocuklarınızı, işinizi yani tüm yaşam alanlarınızı derinlemesine düşünebileceğiniz ve bildiklerinizi bulabileceğiniz bir 1 saat hediye ediyor. Farkında olmadıklarınızı farkına varmak ve eyleme dökebilmek için.

Dolayısı ile koçluk aslında farkında bile olmadığınız konuların çözümü için güçlü sorular yolu ile kendi içsel kaynaklarınıza ulaşmanızı ve orada olanı bulup çıkarmanızı sağlamakla kalmıyor tüm bunların çözümü ya da ulaşmak istediğiniz hedef için hangi aksiyonları alabileceğinizi de belirlemeniz ve tüm bunları nasıl kararlılıkla sürdürebileceğinizi sağlamanız yolunda da size alan açıyor.

Yazan: Profesyonel Erickson Koçu / Aysim Sepet