Yazan : Mehmet Nuri Zorluoğlu (Profesyonel Erickson Koçu)
Sonunu bilmeden çıktığınız bir yolculuk hayal edin. Öyle şey olur mu? Yolculuk, sonu planlanan bir şey olur dediğinizi duyar gibiyim.Yaşam, tam da böyle değil mi? Beklenmedik bir anda dünyaya gelip, ne zaman biteceğini bilmediğimiz macera ve öğretilerle dolu bir yolculuk.
Koçluk benim için sonunu bilmeden çıktığım heyecan verici bir yolculuk gibi başladı. Acaba’larla dolu ilk adımı attıktan sonra yanıma aldığım sadece bendim. Peki, ben ne istiyordum? Koçluk eğitiminin ilk modülünden sonra kendime açık uçlu sorular sormaya başladım. İlk sorum daha önce defalarca sormuş olmama rağmen: Ben Kimim? Oldu.
Soru zordu! Cevap ise basit.
Beni ben yapan şeylerin; değerlerim, inançlarım, güçlü yönlerim, hassasiyetlerim ve beslendiğim kaynaklar olduğunu daha önce hiç bu kadar derin hissetmemiştim. Belki de hiç bu kadar derin düşünmemiştim. İlk defa bu kadar yalnız fakat bir o kadar da kalabalıktım. Bu süreç bir hayli yorucu ve yoğun geçti. Duygu karmaşası mı desem, fikir çatışmaları mı? Sanırım ikisi de vardı.
Ve nedendir bilmiyorum ne okusam Koçluğa dair bir konu çıkıyordu karşıma. Hatta katıldığım toplantı ve iş görüşmelerinde ilginç bir algıda seçicilik yaşıyor, konuşmacının soru sorma şekli dikkatimi çekiyor ve profesyonel koç olduğunu öğreniyordum. Bunca şey tesadüf olamaz diyor geçiyordum. Biriken sorular ve iç çatışmalarım öyle bir noktaya geliyordu ki, bazen yalnız ve sessiz bir ortamda kendimi ter içinde buluyordum. Göğsümde net bir sıkışmışlık hissi vardı. Fakat bu üzen ya da rahatsız eden bir duygunun neticesi değildi, bilakis iç huzura giderken çektiğim doğum sancıları gibiydi.
Tam da o sıralarda okuduğum HBR Press, Focus kitabında sıkışma ve bunalma kavramı için şu tavsiyede bulunuyordu. “Kendine Şefkat”
Kitapta duygusal zeka üzerine kitapları olan Annie McKee, kişinin kendine şefkatli davranması konusunda şunları söylüyor: Stresle gerçekten başa çıkmak istiyorsanız, kahraman olmaya çabalamaktan vazgeçin ve kendinizi düşünmeye başlayın.
Bu harika bir tespit. Tam da beni tanımlıyor. Kahraman olma çabası kişinin değerlerini ve kendisini geri plana itmesine sebep oluyor, bu da iç dünyasında bir buhrana sebep oluyor.
Öz şefkat önce derin düşünmeyi, sonra kendinle yüzleşmeyi sağlıyor ve fakat kendimize yaptığımız haksızlıkları da gün yüzüne çıkarıyor. Nihayetinde yaşam boyu iyi ya da kötü yaptığımızı düşündüğümüz, hatta iyi ve kötü yaptığımız şeyler elbette oluyor ve olacaktır da. Temel farkındalık her olumsuz durumu olumluya çevirmekten ve kendimize hak vermekten öte, daha iyi yapabileceğimizi düşündüğümüz konularda farkındalık yaşayarak o durumları iyileştirmek ve tam olarak ne istediğimizi biraz daha iyi anlayabilmektedir.
Bu hikayede öz şefkati fark eden ve Koçlukla bunu derinleştiren kendime önemli dersler çıkarmaya başladım. Öncelikle bugünden geleceğe kendime nasıl daha şefkatli olurum diye sordum? Cevapları beni kendimi derin dinlemeye itti. Buralarda keşfettiklerim, bundan sonra yapacaklarımı, öncekilerden ders çıkartarak yapmamı sağladı. Elbette iyi yaptıklarımı da fark ettim. Bu da bana oradaki gücümü tekrar keşfettirdi. Esasında kendi iç sesinizi dinleyip kimseye söyleyemediğiniz talep ve ihtiyaçlarınızı kendinize söylemeye başladığınızda hem gerçekten ne istediğinizi fark etmeye başlıyorsunuz hem de bazı şeyleri kökten çözmüş oluyorsunuz. Sonra bir bakmışsınız bu durum kendiliğinden içselleşmiş ve davranışınızın bir parçası olmuş. Alışkanlığa değil, size dönmüş…
Zihnimiz o kadar derin ve güçlü ki, bunu keşfettikçe kendine şaşırmadan edemiyor insan.
Bilinç altımızda ne kurgularsak onu yaşıyor, resmen kaderimizi kendimiz çiziyoruz.
Zihnimin bedenim üzerindeki en büyük etkisini Covid-19 pandemisi için üretilen Sinovac aşısına gönüllü olduğumda hissetmiştim. Aşı ünitesine gittiğimde aşıların 2/3 oranında plasebo içerdiği bilgisi verildi. Enjeksiyon yapıldıktan 15 dakika sonra ateşimin 39 derecelere çıktığını kaydettiler. Muhtemelen aşıya denk geldim diye düşünürken, 4 ay sonra açıklanan sonuçlarda plasebo çıkmış çok şaşırmıştım. Zihin nasıl olur da ateş yükseltebilir diye kendi kendime sormuştum o zaman. Bununla birlikte gerçek aşıyı olduğumda herhangi bir fiziksel etki hissetmemiştim. 😊
Yolculuğum devam ederken her gün yeni yeni şeyler öğrenirken zihnimin derinliklerinde daha önce hissetmediğim duyguların varlığını hissediyorum. Bazen ön yargılarımı keşfedip kendimi sorguluyor, düzeltip hafiflemiş olarak yola devam ediyorum.
Bu benim yolum, benim yolculuğum. Sizin de gidilesi bir yolunuz ve yolculuğunuz olsun.
Kaynaklar:
Focus, Harvard Business Review Press