Yazan: Profesyonel Erickson Koçu, Pınar Sökmen Eryılmaz
Ne kadar çok duyduğumuz bir kavram değil mi “DENGE” Evet ben de çok kez bu kavramı duydum ama koçlukla tanıştığım ilk günden beri bu kavramın benim için çok daha derin ve anlamlı bir hal aldığını farkettim.
Dengenin muhteşem bir halini doğada görmüyor muyuz?
“Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?” – demiş Mevlana
Arı günlük binlerce çiçeği ziyaret eder, polen toplar, çiçekleri döller, bal yapar, şifa dağıtır. Bir bitki, aldığı kirli havayı, oksijen olarak dağıtır. Kimi hayvanları vahşi olarak görsek de bu muhteşem bir dengenin önemli oyuncuları değiller mi?
Tüm bunları düşünürken, peki biz insanların bu denge içindeki yeri nedir diye sorarken buldum kendimi? Uzunca bir düşünme sürecinden sonra vardığım en öz cevap: “Bir bütünün parçası olarak bu dengeye SAYGI!” oldu.
Peki biz insanlar kendi aramızda bu dengeyi nasıl sağlayacağız?
Geçmiş deneyimlerimiz, değerlerimiz, korkularımız, endişelerimiz, prensiplerimiz vb. gibi bizi biz yapan tüm özelliklerimiz, bir parmak izi gibi bambaşka.
Gelin size Gökkuşağı’nın hikayesini anlatayım;
Farklı dünyalardan 7 farklı renk gelmiş dünyamıza,
Kırmızı Hırsı, Turuncu Enerjiyi, Sarı Sıcaklığı, Yeşil Uyumu, Mavi Gündüzü, Lacivert Geceyi, Mor Huzuru temsil ediyormuş kendi dünyalarında,
Kormuşlar, çekinmişler kendi kimlikleri ile ortaya çıkmaya,
Sığınmışar Beyazın arkasına,
Korktukları tek bir an varmış bu dünyada,
Yağmur ile Güneşin buluşması ile çıkacakmış kimlikleri açığa,
Günler, günleri, geceler geceleri izlemiş ve o an gelmiş, Güneş ve Yağmur buluşmuş sonunda,
Baka kalmışlar Gökyüzü’nde birlikte yarattıkları muhteşem manzaraya,
O günden sonra “GÖKKUŞAĞI” demişler hayranlıkla izlenen bu doğa harikasına,
Kıssadan hisse😊 bizler de farklı yetenek, becerileri, tutum, davranış, duygu, değer, prensip vb gibi farklı renklerimizi birleştirince, çok daha fazlası oluyoruz. Farklılıklarımızla var olup, birbirimizden beslenip, birlikte daha da büyümeyi seçersek, tüm bu farklılıklara “SAYGI” duyarsak, yargılamazsak, o zaman kendi aramızdaki muhteşem bir DENGE karşımıza çıkacak.
Peki kendi özümüzdeki Denge? İşte kendi özümüzde de herbirimizin bambaşka Gökkuşakları var. Kimi rengimiz çok parlak, kimi solgun, kimi karma karışık ama bu renklerin ahengini sağlamak bizim elimizde, hepsini bir bütün olarak kabul edip, kendimize “SAYGI” duyarsak, ihtiyacımız olan farklı renklere odaklanırsak, içimizdeki “DENGE” ye ulaşabiliriz.
Milton Erickson “Hayat size zaten acıyı getirir, sizin sorumluluğunuz neşeyi yaratmaktır” demiş.
Evet bizlerin, tüm bu bütünün içinde, dengeyi sağlamak için, ihtiyaç duyduğumuz renkleri hayatımıza katmak sorumluluğumuz var. Bu bireysel sorumluluğumuz olduğu gibi, bu aynı zamanda topluma, dünyaya karşı olan sorumluluğumuz, ancak kendi içimizdeki DENGE’yi sağladığımız zaman, Toplumun, Dünya’nın DENGE’sine katkımız olacaktır.
Peki tüm bu düşünce yolculuğuna beni ne çıkardı diye soracak olursanız, Milton Erickson’un prensipleri;
“Her insan TAM’dır”.
“Her insan tüm kaynaklara sahiptir.”
“Her insan o an bildiğinin en iyisini seçer”
“Değişim kaçınılmazdır”
“Her davranışın altında pozitif bir niyet vardır”
Herkes kendi gökkuşağı için en doğru renkleri ve en doğru dozu kendi bilir, bunun için her türlü kaynağa ve potansiyele sahiptir. Oysaki ne çok “bu rengi sevmedim”, “bence bu rengi almalısın”, “sana bu renk çok yakışacak” diyoruz başkalarına, kendi Gökkuşaklarımızdan hareketle.
Koçluğun bana öğrettiği en önemli şey hem kendimin, hem de bir başkasının gökkuşağına, yargılamadan “SAYGI” duymak oldu. Bir Koçun, insanların kendi renklerinin ahengini yakalayıp, DENGE’yi bulma yolcuğuluna yol arkadaşlığı yapacak olması ve bir kişinin farkındalığına, mutluluğuna ufak ta olsa fayda sağlayacak olması benim bulduğum en büyük ANLAM. Böylece;
Kendine SAYGI’dan
İnsana SAYGI
Canlıya SAYGI
Doğaya SAYGI
Dünya’ya SAYGI
Kainat’a SAYGI’
Tüm Varoluşa SAYGI’ya ulaşan,
Koçluk yolcuğuyla kendi içinde DENGE’yi bulmuş farklı gökkuşaklarının ahengi ile birlikte büyük bir “GÖKKUŞAĞI” oluşturacağız.