Yazan: Ayşe Nalçacı
Profesyonel Erickson Koçu
Koçluk eğitimi süresince ve sonrasında, ne kadar sihirli olduğunu birçok kez deneyimlediğim o cümle; MiltonErickson prensiplerinden biri olan ‘Her insan o anda var olan en iyi seçimi yapar.’ Cümlesidir.
Yaşam aldığımız kararlar ve seçimlerimiz üzerine inşa ediliyor. Alınan kararlar bir sonraki adımda alınabilecek kararları da etkiliyor.Bu coğrafyada, algıları duygularla tetiklenen bizim gibi toplumlardayaşayan bireylerin,geçmişte alınan kararlarla ilgili kendilerini ve genellikle de başkalarını suçlama eğilimi çok yüksek oranlara ulaşıyor. Hatta bazıları neredeyse tüm yaşamını bir yanlış kararlar toplamı olarak görüyor.
Koçluk eğitimi sırasında farkına vardım ki,çevremle yaptığım sohbetlerde sık sık söyleme dökülen bu konu ’Dertleşme!’ terimi altında bir sosyalleşme aracı da olmuş.
‘Keşke şöyle yapsaydım, diğerini tercih etseydim.’Benzeri kendi söylemlerimi de hatırladım. Söze dökülen ve arkasında herhangi bir analiz, geribildirim, ders çıkarma, öğrenme gibi amacın olmadığı, sadece pişmanlığın yansıtılarak ve son söz olarak da ‘kader işte’ diyerek kabullenişe varan serzenişlerin ne kadar yoğun olduğu şaşılasıydı.
‘Hadi bana gel de biraz dertleşelim.’ Dedi, yan dairedeki komşu geçen gün. Önceleri bana normal gelen bu duruma cevabım şu oldu: ‘Olur. Gelirim ama tatlı tatlı sohbet edip güzel şeylerden bahsedelim.’
İşte o sihirli cümle idi farkındalığımı sağlayan.
Koçluk görüşmeleri sırasında ve günlük hayatta, aldıkları kararlardan pişman olan insanlara, Erickson prensiplerinden bahsederken, özellikle bu cümleyi sarfettiğimde gözlerindeki ışıltıyı, ani rahatlamayı görmek heyecan vericiydi.‘Öyle ya! Doğru.’ Demişti birisi.‘Bildiğim kadarı ile en doğrusunuyapmışımdır. Şimdi yanlış diyorum ama hatırlıyorum da o zaman için en doğru karardı.’
Sosyal bir varlık olan insan; Kültür, eğitim, ahlak, vicdan, din, hukuk gibi kavramlarla örülmüş bir yaşam içerisinde toplumla bütünleşmeye çalışırken, aynı zamanda saygın bir farklılıkkazanma yolunda çabalar durur. Bazen gerçekten istediği ve onunla bütünleşen bir mevkii elde ederken bazen de çaba sarf ettiği hedefin gerçek ihtiyaçlarına, kişiliğine ve yeteneklerine uygun olup olmadığının farkında dahi değildir. O dönem popüler olan bir mesleğe yönelir, başkalarının onayladığı kişi ile evlenir, çevresinden aldığı nasihatlerle eyleme geçer. Tekrarlanan süreçler yaşar.Ben ne istiyorum? Sorusunu sorup, tatminkâr bir cevap almayı düşünemez. Ya da düşünmeye cesaret edemez. Yarın spor yapmaya başlayacağım, önümüzdeki hafta diyete başlayacağım gibi tüm inisiyatifin kişide olduğukararlarda ise ödül odaklı çalışan kendi beyni ile mücadele eder,nefsine hâkim olmakta zorlanır.
Oysa insanın kendi özünü kavraması, tekrar eden davranış biçimlerinin farkına varması için zaman içindeki değişimini dışarıdan bakan bir açıyla algılaması gerekir. Bu bir yolculuktur. Yamaçlar, vadiler, ormanlar, nehirlerden geçerek ulaştığımız bir dağ zirvesinden sonra hedeflediğimiz diğer zirveye doğru adım atarken, o eski yoldanedindiğimiz tecrübelerle yola çıkarız. Amaç sonuç ilişkisini pozitif kılma adına bu yolu gözlemlemek gerekir.
Geleceği şekillendiren şeyler, yaşamda edinilen deneyimler ve deneyimlerin algılanma şeklidir.O anda var olan en iyi seçimi yapmak adına algıları değiştirmek, farklı açılardan ve detaylarda kaybolmadanbütüne bakabilmek gerekir.
Karar vermek adına; Her nereye demir attıysak, onu oradan çıkarıp yeni yolculuklara çıkmayı başarabilmek, istediğin zirveden bakabilme yeteneğine kavuşmak gibidir koçluk süreci.
Hedefleri,asıl ihtiyaçları keşfetmek, farkına varmaktır;Gerçekten ne istiyorum?Sorusunu dürüst bir şekilde cevaplamaktır. Hedeflerin net bir tanımını yapmak, büyük resimde kendini görebilmektir. Enerjiyi doğru kanallara yönlendirmek, daha iyi alternatifler üretebilmektir. Alınan kararın sonuçlarını hissedebilmek, gelecek için heyecanlanmaktır.
İç sesi, içgüdüleri anlamaktır;Hepimiz anlık verilen kararların daha isabetli olduğu pek çok kez deneyimlemişizdir.İnsanlar daha çok sezgisel karar verme eğilimindedir. Beyin sisteminde birincil önceliği hayatta kalma olan otomatik karar mekanizması çok hızlı çalışır. Büyük kararlar aşamasında ise, dilimizde istihareye yatmak diye tabir edilen daha geniş zamanlar kullanırız.
Alınacak kararın içsel deneyimini yaşamak, oluşturduğu duygu değişimlerini hissetmek, bir bütün olarak alt benlik ve bilinç düzeyinde anlaşmaya varmak isteriz.Burada bizi engelleyen içsel bir şey var mı bunu fark etmek önemlidir. Karar alırken, araştırma, düşünme, tüm bilgileri edinipanaliz etme gibi rasyonel bakış gereklidir elbette, ama içgüdülerimizden gelen sesleri uyaranları da göz ardı etmemek o içerideki kadim bilgeyi dinlemek gerekir.
İyi bir iz sürücü olmaktır; ‘İnsan sosyal bir fenomendir’(Emile Durkheim). Duyularımız tarafındanyargısızcaalgılanan nesneler, sosyal kavrayışlarla, algı biçimleriyle yoğurulup kişiye özel şekillenir. Hedefe giderken eyleme dönüşen işte bu algılar ile oluşturduğumuz davranış kalıplarıdır.Bu kalıpların izini sürüp, değiştirmek elimizdedir.
İyi bir iz sürücü yaptığı işe odaklıdır, diğer izler kokular kafasını karıştırmaz. Çevresini ve özellikle izini sürdüğü şeyi iyi dinler. Konsantrasyonu maksimum düzeydedir. İşte tam da burada insan yargısızca düşünebilmeli, özellikle kendini yargılamadan analiz yapabilmelidir.
At gözlüğünü çıkarıp 360 derece görmektir;Alışılmış, öğrenilmiş bakış açılarını değiştirmek, alternatifleri görmektir. Başkalarının bakış açılarını da dikkate almaktır. Hedefe giden yolda yürüyen kendinizi, nasıl davrandığınızı, neler öğrendiğinizi deneyimlemek, oradaki kimliği gözlemlemektir.
Sosyal çevrenin, sistemin yönlendirmelerinden ustaca sıyrılabilmektir;Yetişkin olabilmektir. Onaylanmaya, yönlendirilmeye ihtiyaç duymadan kendi kararını verip arkasında durmayı başarmak, sonuçlarına katlanmaktır. Özgürce seçim yapmaktır.
Benzer bir kararın sonucunundoğru ya da yanlış olması görecelidir.Bakış açılarına, beklentilere göre kişiden kişiye değişir. Bu nedenle yakın çevrenin tavsiyeleri, düşünceleri elbette dinlenmeli, dikkate alınmalıdır. Ama nihai kararı kişi kendi vermeli ve bu kararın taşıdığı içsel değerlerini sorgulamalı, fark etmelidir.
Kendi kararlarımızla oluşturduğumuz yaşam bizim yaşamımızdır.