Makaleler Öneriler

GELECEĞE EKİLEN TOHUMLAR

UMUT, KOŞULSUZ SEVGİ ve HUZUR

Sema K. Tezer (Denge Merkezi Ailesi Üyesi)

 

“Kendini adamış, bilinçli, küçük bir grup insanın dünyayı değiştirebileceğinden asla şüphe etmeyiniz. Aslına bakarsanız, şimdiye kadar bunu başarmış olan yalnızca onlardır.” Margaret Mead

Denge Merkezi ailesi olarak, 2016’yı kapatıp, 2017 defterini usulca açtığımız bu günlerde kendimize, birbirimize ve sizlere aşağıdaki soruları sorup, içimizde oluşan yanıtları paylaşarak çoğaltma gereği ve isteği duyduk.

Ben de Denge Merkezi ve İNSANLIK ailesinin bir ferdi olarak, bu soruları içtenlikle yanıtlama ve izlerini etki alanımdaki yaşamıma adım adım yansıtma sorumluluğunu kalbimin üzerinde toprağa bırakılmayı bekleyen tohumların varlığıyla hissediyorum.

Çünkü hücrelerimin derinliklerinden gelen bir dürtüyle şuna inanıyorum; değişim “senden”, “benden”, “ondan” yani BİZden başlar. Değişim öncelikle kişisel ve bireyseldir. “Sen, Ben, O” diye tanımladığımız herkes kendi alanında birer değişim ve dönüşüm önderi olduğunda kaçınılmaz bir şekilde toplumlar ve dünya değişecektir. Kontrolümüz dışında gibi görünen her konu ve koşulun mutlaka ama mutlaka kendi kontrolümüze giren bir tarafı, en azından küçük bir parçası vardır. Ayrıca değişim ve dönüşüm sadece bir ihtiyaç değil, aynı zamanda kaçınılmazdır.

Bu koşulsuzca akan “Değişim ve Dönüşüm” nehrinin yatağı insanı İNSAN yapan değerlerden oluşuyorsa, nehrin yönünü, ivmesini değerler belirliyorsa… o zaman o nehir ve çevresinde yaşam olur, canlılık olur. Nehrin sularıyla beslenen tohumlar yeşerir, ağaç olur, orman olur, nefes olur.

Bu nedenle bende tohumlarımı o hayat nehrinin eteklerine bir bir, özenerek, sevgiyle ekmeye niyet ediyorum.

2017’de bu topraklara, hep birlikte; “UMUT, HUZUR ve GERÇEK SEVGİ” tohumlarını ekiyor olsak,

Tohumlarımızın yeşerdiği bir geleceğe birlikte ulaşmış olsak;

  • Gözünüzde neler canlanıyor? Neler fark ediyorsunuz? Tohumlar, hangi alanlarda nasıl yeşermiş ve büyümüşler?

Bu üç temel değerin yaşanır olduğu bu gelecekte, İNSAN varlığının kendisiyle, birbiriyle, doğayla, yerküre ve evrenle uyumunu ve dengesini, şikayet yerine çözüm ve yenilik üreten, karamsarlık yerine her an umut ve coşku besleyen, ötekileşme ve yargılar yerine sonsuz bir kapsayıcılık, sevgi ve bütünlük içinde yaşayan, olanı olduğu gibi ve çok farklı açılardan görebilen, yorumlayabilen, objektif, tutarlı, dengeli, konuşabilen, diyalog kurabilen, kendini rahatlıkla ifade edebilen ve bunun için bir diğerine alan açan, yararlı ve yaratıcı… güven veren sözleri ve içi gülen gözleri olan bir insanlık canlanıyor gözlerimin önünde.

Tıpkı şu an ülkemizde yaşayan Suriyeli Mülteci Astronot Muhammed Faris’in bir röportajındaki şu sözleri gibi;

“Uzayda 7 gün, 23 saat, 8 dakika kaldım. Orada görebileceğiniz en güzel manzara, Dünya’nın görüntüsü. O yüzden astronot ve kozmonotlar için en rahatlatıcı şey Dünya’ya bakmak… Bir bebeğin anneye bakması gibi bakıyorsunuz… Bir de hiçbir sınır görmüyorsunuz, sınır yok, devlet yok, ayrım yok… Dünya’yı  annenin sıcak kucağı gibi görüyorsunuz. Keşke dünyadaki tüm kötü insanları uzaya yollasalar. Geri geldiğinde ne kadar güzel olduğunu fark edip, kötülük yapmaktan vazgeçerler, eminim.”

 Öyle bir bilince ulaşmış ki insanlık, dünyaya uzaydan bakabilecek kadar geniş kapsayıcılığa erişmiş varlığı. Bu “kapsayıcı bilinçlilik” ile ektiğimiz bu kıymetli tohumlar başta eğitim, aile, sanat, bilim, çevre ve politika olmak üzere yuvamız “Dünyamızı” ilgilendiren tüm alanlarda yeşermiş, büyümüş serpilmiş. Bu alanların fikir ve eylem önderlerinin ellerinde tuttukları yegane sihirli çubuğu olmuş UMUT ve SEVGİ. Ardından birlikte toplanan meyvelerin adı zaten HUZUR olur değil mi?

  • “SİZ” bu tohumları nerelere, hangi alanlara ekmişsiniz? Katkılarınız neler olmuş? “SİZİN”hangi beceri ve değerleriniz bu tohumlara besin olmuş?

Bana gelince; bu şehrin, ülkenin, ana kucağımız olan dünyamızın diğer tüm sakinleri ile birlikte bu yolun yolcusuyum bende. Hangi kara parçasında, düzlemde, hangi koordinatlarda duruyor olursam olayım, adıma ne derseniz deyin… Aynı yolun yolcusu İNSANIM.

Ben bu resme en büyük katkıyı, kendim olarak, kendimi tanıyarak, her an, her koşulda UMUDUMU ve İNSAN SEVGİMİ çoğaltarak ve canlı tutarak, Muhammed Faris’in ifade ettiği dünyaya dışarıdan bakabilen gözümü her an açık tutarak, en yüksek adanmışlıkla İNSANİ değerleri kendi yaşamıma ve çevreme yansıtarak, bu değerlerin yürüyen bir örnek modeli olma yolunda çalışarak, emek vererek yapmış olabilirim.

by Picasso

by Vincent Van Gogh

Öncelikle tüm bunlara odaklanıp sonuçlar alan bir kişi, zaten ilgilendiği ve değerleriyle kendini akıttığı her alana en verimli tohumları ekecek ve yeşertecektir nasılsa, değil mi? İster öğretmen, avukat, bilim adamı, politikacı, ister ana – baba, ister sanatçı, ister Avrupalı, Amerikalı, ister Asyalı Afrikalı olsun fark etmez…

  • Bu geleceği yaratmanın sizin için DEĞERİ ve ÖNEMİ nedir?

Bu geleceği yaratmanın benim için önemine gelince…

Hep birlikte bir akan nehir bulmuşuz; öyle bir nehir ki, dalları, kıvrımları en ulaşılmaz denilen topraklara ulaşan, suları tüm kara parçalarını besleyen, yağmur olup tüm diyarları yıkayan… Öyle bir nehir ki, bilmeyen duymayan yok, herkesin sıcak sobasında onun suyu kaynayan, her doğan çocuğun damağında eşsiz lezzeti olan…

Öyle bir nehir ki, seni bana, beni ona, hepimizi birbirimize bağlayan…

Ceplerimizde tohumlarımız, gülen yüzlerimizle nehrimizin sularına ellerimizin değdiği kendi diyarlarımızdayız. Olduğumuz yerlerde, ellerimiz suya değerek birbirini tutuyor, seslerimiz nehrin çağlayanlarına, tohumlarımız topraklarımıza karışıyor. Önümüzdeki bir fidan, bir orman oluyor… Öyle bir Ağaç ve öyle bir orman ki…

Nazım Usta’nın dediği gibi; “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…” Daha ne olsun…

Sizce?

04.01.2017