“POST TRUTH” ÇAĞINDA KOÇLUĞUN KÜRESEL ve BİREYSEL FAYDALARI
Yazan: Havva Aktaş, Profesyonel Erickson Koçu
Oxford Dictionaries tarafından 2016’da İngilizcede yılın kelimesi olarak seçilen ‘post-truth’u Türkçeye hakikat sonrası, gerçek ötesi veya sahte gerçeklik olarak çevirmek mümkündür. Yaklaşık son on yıldır kullanılan bir kavram olan ‘post-truth’ Büyük Britanya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılmasını isteyen kesimin galip çıktığı Brexit referandumu ve Donald Trump’ın sürpriz şekilde kazandığı son ABD başkanlık seçimleri sonrasında girilen süreçte daha çok doğruların, hakikatlerin, olguların önemini yitirdiği bir dönemden bahsetmek için kullanılan bir kavram haline gelmiştir. [1]
Teknolojinin katkısıyla giderek küresel bir köy halini alan dünya, bilgi alışverişinin ve dolayısıyla dönüşümün hızlandığı bir dönemden geçmektedir. Hemen hemen her platformda konuşulur ve tartışılır hale gelen biyo-mühendislik, dijital dönüşüm, büyük veri, blok zinciri, yapay zeka, makina öğrenmesi ve robotlar gibi pek çok kavram hızlı bir şekilde tarihin akışına etki etmeye başlamıştır. Öte yandan, artan göç dalgaları, siber savaş ve iklim değişikliği gibi asimetrik tehditler kırılganlığı arttırmaya; ekonomik ve siyasi dalgalanmalar pek çok bölgede istikrarsızlığa yol açmaya devam etmektedir.
Bu ortamda insanlar, etki alanları dışında olumlu/olumsuz değişkenlerle dolu bir dünyada yaşamak ve sürdürülebilir bir gelecek inşa edebilmek için bu değişkenleri yönetmek ve sınamaları avantajlara çevirmek zaruretiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu hızla değişen, kırılganlık ve belirsizliklerle dolu dünyada başarılı ve huzurlu bir birey olarak hayatı devam ettirebilmek büyük ölçüde değişime ayak uydurmakla mümkün olabilmektedir. Heraklitos’un da dediği gibi değişmeyen tek şey değişimdir.
Buna karşın, genel olarak konfor alanını terketme konusunda isteksiz olan insanoğlu için gerçekleştirmesi en zorlayıcı hususlardan birisi değişimdir. Ne var ki, değişime içten içe direnen yanımıza rağmen, yaşadığımız çağ her geçen gün bizleri ezberlerimizi bozmaya, bildiğimizi sandığımız şeyleri sil baştan öğrenmeye, sürpriz olgu ve durumlarla tanışmaya zorlamaktadır. Herşeyi yerli yerinde tutma ve olayları kontrol etme isteği günümüz koşullarıyla çatıştığında, insanların duygusal dayanıklılıklarını stabil tutmalarını zorlaştırmaktadır.
Tarihçi-Yazar Yuval Noah Harari 21. Yüzyıl için 21 Ders isimli kitabında insanların bulgular, sayılar veya denklemlerden ziyade anlatılar üzerinden düşündüğünü belirterek bir soru sormaktadır: ‘Eski anlatıların çöküp yerine yenilerinin gelmediği bir şaşkınlık çağında nasıl yaşanır?’. Böyle bir dünyada hayatta kalıp başarı sağlamak için zihinsel esneklik ve duygusal denge gerekli olsa da değişime ayak uydurmanın ilk şartları olarak farkındalık ve odaklanma öne çıkmaktadır.
Değişim öncelikle fark etmekle, değişmeyi istemekle başlar; sonra değişim yönünde ilk adımı atmayı ve eyleme geçmeyi gerektirir. Son yirmi yılda tüm dünyada profesyonel koçluğun ve koçvari yönetim anlayışının yükselişi konusunda pek çok teori ortaya konmuş olsa da bunlardan koçluğun pozitif psikolojiye ve nöroplastisiteye olumlu etkileri en çok kabul gören ve konuşulanlarıdır. 21. yüzyılın zorluklarının üstesinden gelmek için profesyonel koçluğun bir dönüşüm mekanizması olarak kullanılması bireyler ve kurumlar üzerinde somut ve kalıcı sonuçlar vermektedir. [2]
Profesyonel koçluk kişiler ve organizasyonlar üzerinde bu dönüştürücü etkiyi nasıl gerçekleştirmektedir? Koçluk, bireylerin odaklı düşünmesini sağlar ancak koçlukla hedeflenen odaklanma Daniel Goleman’ın Odak kitabında tarif edildiği üzere hafif bir açıklık barındırır ve bu kişiyi bütünsel bir bakış açısına kavuşturur. Böylece, odaklanılan konunun kişinin yaşamına nasıl etki edebileceği veya potansiyel diğer fırsatlar, kapsayıcı bir pencereden bakılması sağlanarak değerlendirilmiş olur. Araştırmalara göre insanlar zamanlarının yüzde 47’sini yapmakta olduklarından farklı şeyleri düşünerek harcamaktadır.[3] Bir başka ifadeyle, insan zihni çoğu zaman adeta otomatik bir pilotun kontrolü altında çalışmaktadır. Bunda, teknolojik gelişmelerle birlikte insan kapasitesinin yönetebileceğinden çok daha fazla veri ve bilgi akışının etken olduğu düşünülmektedir. Koçluk, bu dikkat dağınıklığı çağında farkındalığı ve duygusal çevikliği artırarak Abraham Maslow’un hayatının sonlarına doğru ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidine ucu açık bir süreç olarak eklediği kendini gerçekleştirme ihtiyacı doğrultusunda odağı pozitifte tutarak güvenli bir ilerleme sağlamaktadır.
21. yüzyılın sınamaları ve bu yüzyılın ortaya çıkan ilk avantajlarıyla büyümüş y kuşağının iş dünyasında boy göstermesi şirketleri, organizasyonları kurumları ve hükümetleri her geçen gün değişime zorlayarak çözüm arayışına girmeye itmektedir. Günümüzün şirketlerinin eylemlerinin ve kararlarının toplumsal açıdan faydalı, kültürel olarak arzulanır, etik açıdan isabetli, ekonomik olarak uygulanabilir, ekolojik olarak sorumlu ve her şeyden öte ikna edici ve şeffaf olması gerekmektedir. Y kuşağı, işlerinin bir içsel değerinin olmasını, anlam ve amacı olmasını, esnek çalışma saatleri olmasını, eğlenerek, büyük resme katkılarını anlayarak, değer gördüklerini hissederek, duyulduklarını bilerek, mikro seviyede yönetilmeden çalışmak istemekte, bazıları harçlıkları, kendilerine vaat edilen maaşlardan yüksek olduğu için çalışmaya gerek duymamakta ya da 6 ay içerisinde bulundukları kademeyi kendileri için yeterli görmemeleri nedeniyle yükselmek istemektedir. Değişimi okuyup bu beklentileri yönetemeyen geleneksel organizasyonlar yarışta geriye düşmektedir. İşte bu noktada koçluk devreye girmektedir. Bünyesindeki 10.000’den fazla koçla dünya çapında hizmet sağlayan Performance Consultants International şirketinin yaptığı bir araştırmanın sonuçları insanların potansiyellerinin yalnızca yüzde 40’ını işe taşıdığını ortaya koymaktadır. Yedi buçuk milyarlık dünya nüfusunun 3 milyarının çalıştığı göz önünde bulundurulursa koçluğun kişilere sağladığı performans artışının küresel ve ekonomik bir iyileşme sağlama olasılığının oldukça yüksek olduğu görülecektir. Nitekim, bahsekonu şirketin müşterilerine tüm yönetim ve çalışan kademelerinde koçluk zihniyetinin yerleştirilmesiyle yüzde 800 yatırım garantisi de sağladığı bilinmektedir.[4]
İçinde bulunduğumuz bu karmaşa çağında yalınlaşma gerekliliğinin ve çağı yakalama gayretinin en güncel örneklerinden biri de 2019 yılı sonlarında Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’in iki yıllık icraatını iki dakikaya sığdırmaya çalıştığı ve sosyal medyada önemli bir gündem halini alan video olmuştur. TikTok çağının ilk siyasetçisi tanımlamasına muhatap olan Ardern’i daha sonra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve pek çok siyasetçi daha takip etmiştir. Günümüzde insanlar vakitlerinin kayda değer bir kısmını sosyal medya hesapları arasında gezinerek ve 24 saat içerisinde silinecek durum paylaşımlarını izleyerek geçirmektedir. Tiktok’u diğer sosyal medya platformlarından ayıran özellik ise 10 saniyelik sesli ve görüntülü bir mesajı, lafı uzatmadan, eğip bükmeden iletmenize imkân veriyor olmasıdır. Aslında bu durum, bilgiye erişimin bir ‘tık’ mesafesinde olduğu bu çağda fark yaratmanın yolunun yaratıcılık, özgünlük ve netlikten geçtiğini gözler önüne sermektedir. Bu yaratıcı yetenekler çağında siyasetten iletişime, eğitimden eğlenceye, sosyal hayattan bürokrasiye kadar her alana yeni bir gözle bakmak ve yeni yaklaşımlar geliştirmek çok kısa bir zamanda herkes için bir gereklilik haline gelecektir. Peki bu dönüşümü ve alışılmışı geride bırakacak esnekliği yakalamak nasıl mümkün olabilir? Bunu sağlayacak yaratıcı çözümlere ancak doğru sorular sorularak ulaşılabilir. Doğru sorular hangileridir sorusuna ise özetle, yeni sorular üreten sorulardır cevabı verilebilir.
Bu bağlamda, koçluk, insanların yaratıcı potansiyellerinin ortaya çıkmasına alan açan, güçlü sorularla düşündüren ve duygusal zekanın gelişimini destekleyen bir var olma biçimidir.
Koçluk sadece saptanmış belirli koşullarda katı bir şekilde uygulanacak bir teknik değildir. Koçluk sürecinin kendisi de koçluk alan kişinin ulaşmayı hedeflediği yaratıcılık, özgünlük, farkındalık ve odaklanma gibi dinamiklerle ilerler ve koçluk alan kişiyi düşünmek istediği konu hakkında kendi özgün ve yaratıcı çözümüne kavuşturmayı amaçlar.
Küresel perspektifin bireysel düzlemi bulunduğu gibi bireylerin düşünce sistematiğinin de küreseli şekillendirdiği yadsınamaz bir gerçektir. Bugünün değişkenlerle dolu dünyasında bilimden sanata, siyasetten felsefeye, ekonomiden edebiyata 20. yüzyılın keskin disiplin anlayışını görmek neredeyse imkansızlaşmaktadır. Artık pek çok konu anlaşılmak için çoklu disiplin araştırmaları gerektirmektedir. Kavramların anlaşılması veya yeni buluşlar yapılması için nasıl bütünsel bakış açısına ihtiyaç duyuluyorsa sürdürülebilir bir gelecek, yaşanmaya değer bir hayata veya temiz bir çevreye sahip olmak için de bütünsel, kapsayıcı ve disiplinler arası bir zihniyete sahip olmak gerekmektedir. Böylelikle küreselden kurumsala, kurumsaldan bireylere, bireylerden tekrar küresele doğurucu, yaratıcı ve dönüştürücü bir spiral etkiye ulaşılabilir. Elbette yedi milyar insanın en az yedi milyar farklı gündemi vardır ve günlük telaşlar, karşılaşılan zorluklar ve finansal kaygılarla tek tek tüm insanlığın büyük resme kafa yormasını ummak gerçekçi değildir. [5] Ancak insanı anlamayı hedefleyen Spiral Dinamikler teorisi, toplumsal anlamda yüzde yedi veya yüzde sekizlik bir kitlesel dönüşümün/gelişimin tüm toplumu kendine uyumlandırarak yayılacağını öngörmektedir. Bu yüzden, koçluğun bireyleri gerçekçi pozitif psikolojide, çözüm odağında ve sorumlulukla ilerlenilen eylem halinde tutması oldukça değerlidir.
Koçlukla veya koçluk felsefesi eğitimiyle bireysel farkındalıkları üst düzeye çıkmış insanların oluşturduğu toplumlar; karşılaştıkları sorunlara da tıpkı bünyesindeki bireyler gibi çözüm odağında reaksiyon gösterecek, uyum ve esneklikle yaklaşacak, önlerine çıkan avantajları ise maksimum faydaya çevirecektir.
Uluslararası Koçluk Federasyonu (ICF) Genel Merkezi (Global) tarafından PricewaterhouseCoopers Şirketine yaptırılan bir araştırmanın sonuçları profesyonel koçluk almanın kişinin hayatındaki zorluklara farklı ve yeni açılardan bakmasını sağladığını, karar verme becerilerini geliştirdiğini, kişiler arası ilişkilerde etkinlik sağlayarak güveni artırdığı; koçluk almaya başlayıp devam edenlerin hayatında verimliliğin, iş ve özel yaşamda memnuniyetin arttığını, hedeflenen konulara ulaşmada belirgin bir gelişme sağlandığını ortaya koymaktadır.
Diğer tarafından, iki kişilik şirketini (Microsoft) dünyanın önde gelen bir Bilgisayar Yazılım şirketine dönüştüren Bill Gates ve Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt herkesin mutlaka bir koçu olması gerektiğini savunmaktadır. Yapılan bir dizi araştırmanın sonuçlarına göre bu iki tecrübeli ismin bu iddialı görüşlerinde hiç de haksız sayılmayacağını kanıtlar niteliktedir. Stanford ve Harvard Teknoloji Enstitüleri’ne göre, çalışanların becerileri şirketin başarısının % 85’ini belirlemektedir. [6] Ayrıca, koçluk hizmetinden elde edilen parasal sonuçlar hakkında Fortune Dergisince yapılan bir araştırmada; koçluk hizmetinin geri dönüşünün, şirketlerine olan maliyetinin 6 katı olduğunu belirtilmektedir.[7]
21. yüzyılın sınamaları bireyleri, toplumları ve ülkeleri etkilediği kadar meslekleri ve meslek tanımlarını da büyük ölçüde etkilemeye başlamıştır. İleride pek çok mesleğin tarih sahnesinde yerini alacağı konusunda pek çok akademisyen ve düşünür hemfikir olmuş durumdadır. 2050 yılında iş piyasasının tam olarak neye benzeyebileceği konusunda bugünden net bir fikrimiz maalesef bulunmamaktadır. Robotlar ve yapay zekanın doktorluktan hakimliğe, yoğurtçuluktan yoga öğretmenliğine hemen hemen her iş dalını etkilemesi muhtemeldir.[8] Peki çağın sınamalarına çare üretme potansiyeline sahip koçluk, profesyonel bir meslek olarak kendisi için bu sınamaları nasıl okumakta ve mesleki gelişim için nasıl bir yol haritası öngörmektedir? Koçluğun dünya çapındaki koçluk kuruluşlarıyla (ICF ve AC) standartlara kavuşturulması ve etik değerlerinin tanımlanması; üniversitelerle, devlet kurumlarıyla ve uluslararası kuruluşlarla koçluk projeleri yürütülmesi; koçluğun kendisini, kendisiyle beraber mevcut ve gelecek nesilleri karşılaştığı/karşılaşacağı sınamaları yöneterek herkesin fayda sağlayacağı öngörülebilir bir geleceğe taşıyabileceği yönündeki umudu canlı tutmaktadır. Birleşmiş Milletlerin (BM) iki önemli kuruluşu olan UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) ve UNICEF’in (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) harici koçluk hizmetleri alması ve bünyelerinde profesyonel koçlar istihdam etmeye başlaması da sevindirici gelişmeler arasında yer almaktadır.
Bugün bireysel koçluk seansı almak isteyen pek çok müşteri görüşmelerin görüntülü konuşma imkanı sağlayan platformlar üzerinden yapılmasını tercih etmektedir. Eş zamanlı olarak, anında koçluk hizmeti veren bazı akıllı cihaz uygulamaları da kullanılmaya başlanmıştır. Bunlardan bazıları da ‘pocket confidant’ uygulaması gibi yapay zeka destekli koçluk yazılımlarıdır. Bunun bir sonraki adımın ise koçluk görüşmelerinin hologramik olarak veya artırılmış gerçeklik ortamında müşteri ve koçun avatarları üzerinden yapılması olarak düşünülebilir. Öte yandan, Rus yapımı Netflix dizisi ‘Better Than Us/Bizden Daha İyi’ veya ‘I Am Mother/Ben Anneyim’ filminin resmettiği alternatif gelecek betimlemelerinde olduğu gibi bilişim teknolojilerinin biyoteknolojiyle biraraya gelmesiyle, yapay zeka ve robotlar başkaları hakkında sezgi, duygu ve dinleme gibi insanlara has becerileri de hackleyip onlardan daha iyi hale gelmeye gebe olabilir. [9]
Bu bağlamda, koçluk ekolleri arasında Erickson Koçluk Okulunun kendini ‘Koçluğun profesyonel bir meslek olmasının yanı sıra; insanın, dünyaya ve topluma hizmet sunmasının araçlarından biri olduğu anlayışını da içinde barındıran yaklaşımlara sahip bir okuldur.’ şeklinde tanımlaması; üstelik,
‘Koçlar olarak bizler, insanlığın farkındalığının yükselmesi için nasıl bir vizyon, liderlik ve düşünce geliştirebiliriz?’
sorusu etrafında adını ‘World Game/Dünya Oyunu’ koyduğu dünya çapında bir girişim başlatarak (2010) bu kapsamda 2012 yılından beri düzenlediği uluslararası konferanslarla 21. yüzyılın sınamalarına değinerek bu yönde etkin ve kolektif çözümler bulmak için tüm dünyada farkındalık yaratmayı hedeflemesi, içinde bulunduğumuz post truth çağının meydan okuyucularına karşı ortaya konulmuş güçlü manifestolardan birini oluşturmaktadır.[10]
Esasen, çözüm odaklı koçluk günümüz dünyasının güçlü bir birleştiricisi olmaya adaydır. Bir sabah gerilimli bir bilim kurgu filminin oyuncuları olarak uyanmayı beklemek yerine, mikro ve makro düzeyde bilinçli bir farkındalık geliştirip yaratıcı adımlar tasarlayarak insanlığın uzun vadeli refahını yaratma gücüne ve dünya oyununun yapıcı/onarıcı kurallarını yazma gücüne sahibiz. [11]
[1] The Economist, 10 Eylül 2016, ‘Post-truth politics, Art of the lie’ ve Journo, 4 Aralık 2016, ‘Post-truth nedir? Bu sirkte yaşamaya mecbur muyuz?’
[2] Performans için koçluk, Sir John Whitmore, s. 37
[3] HBR, Mindfulness, s.47
[4] Performans için koçluk, Sir John Whitmore, Sunuş
[5] 21. Yüzyıl için 21 Ders, Yuval Noah Harari, Giriş
[6] The Soft Skills Disconnect, 13 Şubat 2015,
[7]https://archive.fortune.com/magazines/fortune/fortune_archive/2001/02/19/296856/index.htm
[8] 21. Yüzyıl için 21 Ders, Yuval Noah Harari, s. 35
[9] 21. Yüzyıl için 21 Ders, Yuval Noah Harari, s. 37