Makaleler

Görünmeyen İplikler

Yazan: İrem YERLİKAYA / Profesyonel Erickson Koçu

 

Önceleri “Her şey dönüşüyor,” derdim. Şimdilerde anlıyorum ki şeyler hep aynı. Bir duygu, bir temas, olan biten, herhangi bir kesişim, ilk anda neyse hep öyle. Dönüşen ise insan! Onun bilinç seviyesi, gelişmişliği, aydınlanışı, bir üst evreye sıçrayışı ya da tam aksi. Düşüşü, gerileyişi, bir adım arkada kalışı, henüz erişemeyişi.

Dr. Milton Erickson’a göre insanlar hasta değildir, öz kaynakları ile bağlantı kopukluğu yaşarlar. Erickson Koçluk eğitiminin temel ilkelerini belirleyen bir psikiyatrist olarak kendi işinin de bu bağlantıyı yeniden kurmak olduğunu söyler. İnsanın özüne doğru dönüşümler gerçekleştirmesi de bundan sebeptir. Bir dolu yaşanmışlık gerekçeleri ile geliştirdiğimiz egolardan oluşturduğumuz sırça fanusu kırıp esas varoluşumuza doğru özgürleşmekten söz ediyorum. Buna vesile, insan insana en görkemli aynadır.

Ne tuhaftır ki hep birilerini yargılarız, bazen açık seçik ya da çoğu zaman içten içe. Oysa hepimizin farklı biçimlerde yaptığı şey aynıdır. İnsan kendini her türlü aramaktadır ki aslında bu aramak da değil, hatırlamaya çalışmaktır.

Dünyaya atılmışlığımızın laneti bilirsek bunu, karamsar vuku bulur huyumuz. Yok eğer hediyesi kabul edersek de iyimser. Bu kişisel varsayımı bile yargılarız an be an, hep ötekinin seçimlerine kara çalmak üzerinden kendi kararsızlıklarımızı aklar dururuz.

Kabuğuna çekilip çoğunluğa yabancılaşarak suçu dünyaya atmayı alışkanlık edinenler de aynı şeyin peşindedir, kendi içine bakarak göremediklerini, başkalarının yaşamlarından kendi gönül perdesine yansıtarak izlemeyi seçenler de.

Genele aykırı davranışlarla, tepkileri ve aslında dikkatleri üzerine çekip kendisine bakan suretlerin akisleri ile aydınlananlar da kendinin peşindedir, karşısındakini can kulağı ile dinlerken onu anladığını detaylıca geri anlatma gereksiniminde bir iz düşümü arayanlar da.

Bir sevdaya teslim olup onun bitimsiz dehlizlerinde her türlü akla mantığa ters düşen akıntılarda yüzmeye debelenenler de kendisi ile buluşacağı yeri arayanlardır, hedefler koyup bildiği, öğrendiği tüm kuralları, ilkeleri takip ederek o yere varmaya odaklananlar da.

Sanatın üretken salıncağında bir o yana bir bu yana uçuşurken konmak istediği bulutu arayanların hasreti de kendi özünedir, pozitif bilimin mesnetli kucağında analitik bir dünya algısı ile parçaları yerine oturtmaya çabalayanların usul özlemi de. Deliliğin sınırlarında toplum kurallarınca yargılanacak her türlü özgür ve asi savruluşlarla can çekişenler de sadece kendini aramaktadırlar. Holiganlar da, şifacılar da, adanmışlar da, bencil yaftasını yakasında taşıyanlar da, kaçanlar da, kovalayanlar da, avaz avaza çığlık atanlar da, susanlar da korkanlar da, sevenler de… Ve daha niceleri…

Hepimiz özümüzü arıyoruz çünkü hepimiz aynı şeyi unuttuk buraya gelirken. Dr. Milton Erickson’ın dediği gibi “Her insan tam ve bütündür” aslında ve “Her insan gereksinim duyduğu kaynaklara sahiptir.” Hatırlamanın sayısız yolu var doğamızla örtüşecek olan. Bu çeşitlilik için kimi, nasıl yargılayabiliriz ki? İzini sürdüğümüz öz, bir tek kendimizde var sanıyoruz ya acı hep orada başlıyor işte. Oysa olan her şey, bir diğerine görünmeyen ipliklerle bağlı. İnsan egosunun o bağı somutça tutmak arzusu baltalıyor özüne olan teslimiyetini. O öz ki bir ve tek olan…

Oysa iç sessizliğini dinleyebilen insan, kendi gerçeğinin sesini duyar. Anlayan insan, illa ki gülümser. Bilen, sözcükler karşısında susar, çaresizlik öte hâldir. Hissedebildiğini kucaklar insan. Sarılı kalamadığı, aynada kaçtığı kendisidir. Emeli bakmak değil de görmek olan, ipliklere dokunur.

Kendi şarkısını duymaya başlayan insan mutluluğunu ve ışığını yaratır. Bu da dört bir yanına dağılır. Bunca uğultu arasında kendi sesimizi duymak kolay değil elbet, irade, sabır ve özen istiyor. Dahası hepsini kavrayan bir samimiyet.

İyi bir Profesyonel Koç’un adanmışlığı ise tam burada beliriyor işte. Profesyonel yol arkadaşlığı ile kişinin dönüşüm sürecine derinden katkıda bulunarak. Koç bir şeyi tamir eden değil, kişinin pozitif yönde gitmek istediği yere doğru onu yolda tutandır. Tavsiyelerde bulunmaz, yargısı yoktur onun. Sizinle kurduğu ilişkide eşitlik ve en önemlisi de güven vardır. Bunu inşa ederken kendi yüreğindeki tüm iyi ve güzel duygu ve düşüncelerden yola çıkar. Koçluk desteği dönüşümlere dair kişiye bir yol haritası çıkartır. Sorduğu sorularla görsel beyni maksimum potansiyelle kullanmak ve olan bitene 360 derece farklı açılardan bakmanızı sağlamak için alan sunar. Zamanı geldiğinde koçluk yaptığı kişinin tüm hayal gücünü kullanarak kendi yaşamında gerçekleştirmek istediklerine dair ne tür mucizeler yaratabildiğini görmek ise onun en büyük mutluluğudur.

Dünyada onca acı varken, her birimiz aynı şeyi istiyoruz aslında. Çok basit değil mi, tek kelime? “MUTLULUK” Yanılsamalarımızın ötesine geçmek için tek bir araç var. Sevmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Önce kendimizi sonra birbirimizi.

Ve gerçekten kendimizi sevebilmek için en derin dehlizlerimize kadar inmemiz gerekiyor. Başkalarının değil kendi dehlizlerimizin. Yol orada başlıyor henüz. Bu çok meşakkatli bir yol şüphesiz! Hangimiz, yolun neresindeyiz kim bilir.

Kendi iç yolculuğumuza çıkmadan, kendimizi tanımadan ve onu yeterince sevmeyi öğrenmeden hiçbir karanlık aydınlığa çıkamaz. En iyi bildiğimiz ne varsa, ancak bunun üzerine koyabiliriz. Başka türlü, engebeli zeminde dimdik durduğunu sandığımız her şey sadece bir varsayım olacak.

Kendimize yolculuk ve sevmeyi öğrenmek!

Ötesi yok…