Makaleler

KIZILDERİLİ MILTON

FARUK DÖNMEZ / MAYIS 2010

Profesyonel Erickson Koçu

KÜÇÜK AĞACIN EĞİTİMİ

Melih Cevdet Anday Carlos Castaneda’nın Don Juan’ın Öğretileri kitabının Nevzat Erkmen tarafından Türkçe’ye çevrilmiş versiyonu hakkında 23 Ocak 1981 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan tanıtım yazısında yazarın “bilgeliğe erdikten sonra, artık çeşitli bitki köklerinin büyülü gücüne gerekseme duymadan da, bu herkese açık olmayan gerçekliği görebiliyordu” yorumunda bulunuyor. “Yeter ki sadece gözleri ile görüp aklı ile kavramakla kalmasın, bütün vücudunu bir algılayıcı olarak kullanabilsin” diye sürdürüyor yorumunu.

Kitabın çevirmeni Nevzat Erkmen de “Her geçen gün, varlıklarının daha bir bütünüyle, bize öğretilenlerin daha ötesini gören, görecek olan tüm okurlara” diye sonlandırıyor önsözünü. Gerçekten bize öğretilenlerin ötesini görmek fark yaratıyor hayatta. Bunu elde ettiğimizde hem kendimiz önemli farklılıklar yaratıyor, hem de bu bilgiyi başkalarıyla paylaşarak, zenginleşiyor ve zenginletiyoruz. Koçluk hakkında bilgim ve deneyimim arttıkça, çok önceleri okuduğum bazı kitaplar zihnimde çağrışımlar yapıp, bağlantılar kurdurtuyor bana. Yukarıda yazdıklarım da bu durumun bir yansıması. Bu yeni farkındalıkları, yıllar önce okuduğum bir kitabın, bilgi ve bilinç düzeyimin artmasıyla, bana verdiği ilave hediyeler olarak görüyorum.

Farklı tarz ve ekollerde kurgulanmış ve kaleme alınmış olsalar da, aynı çağrışım ve ilave zenginleşmeyi Doğan Cüceloğlu’nun “Savaşçı”sını ve Forrest Carter’ın “Küçük Ağaç’ın Eğitimi” kitaplarını anımsadığımda da yaşadığımı söyleyebilirim.

Ustaca sorular sormak, sorgulatmak; bilgileri, arzuları, düşünceleri çarpıştırmak bir eleğin üzerinde; ve alta süzülenlerin anlam ve değerini yaşatmak, bunlardan anlamlı ve değerli yaşamlar yaratılmasına ilham vermek. İçimizdeki kaynakları keşfetmek, başkalarına kendi kaynaklarını bulmalarına yarayacak oyunlar oynamak.

İnsanları bize öğretilenlerin ötesine götürmek. İşte budur Koçluk.

Koçluk yaptığımda bana en çok haz veren, müşterilerimin, yaptıkları iç keşifler karşısındaki şaşkınlıklarıdır. Evinin bahçesinde bir hazine bulmak gibi bir şeydir bu. Sende olduğunu bilmediğin değerli bir şeyin sende olduğunu keşfetmenin şaşkınlığını ve mutluluğunu izlerim her defasında. Büyük bir keyiftir bu. Eğer üzerine güzel ve sağlam bir bina kurulmazsa, uzun sürmez ve yeterli katma değeri yaratmaz.

Savaşçı’da Cüceloğlu öğretmen Arif Bey’e –biraz da yönlendirme ağırlıklı- sorular sorarak fikirlerini sorgulatıyor, farkındalığını artırmaya çalışıyor. İstanbul’un çok sayıda güzel ve bazen de oldukça otantik mekanlarında gerçekleştirdikleri seanslarında Arif Bey’in farkındalığı pek çok kişisel ve toplumsal konularda artıyor. Kafasındaki birçok soruya cevap buluyor Arif Bey. Kitapta koçluk açısından eksik kalan, Arif Bey’in bu farkındalıklarının kendi yaşamında ne farklılıklar yaratığı konusu. Kitabın kurgusunda bunları göremiyoruz.
Tam bu satırları bitirdiğimde, yıllar önce okuduğum bu kitabın bende bu izlenimi bırakmış olmasına rağmen, kitabın sonunun nasıl bittiğini bir türlü hatırlayamadım. Hemen kitaplıktan Savaşçı’yı bularak, hızlıca son sayfalarını çevirdim. Cüceloğlu’nun “İçimde bir eksiklik duygusu vardı, konuştuğumuz önemli kavramların Arif öğretmenin yaşamına nasıl uygulanabileceğini konuşamamıştık. Tekrar bir araya geldiğimizde, kavramların yaşama uygulanması üstüne bir sohbetle konuşmamıza başlamaya karar verdim.” cümlesiyle kitabı bitirmesi içimi rahatlattı.

İçinde pek çok koçluk unsuru barındıran bu kitap yine de benim öğrencisi olduğum Erickson koçluğu için iyi bir örnek değil. Zira ağırlıklı olarak koçun (Doğan Cüceloğlu) yönlendirici sorularını ve öğüt verici tutumunu gözlemliyoruz.

milton-erickson

Bu arada Erickson koçluğunun ilham kaynağı olan Milton Erickson ve Doğan Cüceloğlu arasındaki, bana oldukça ironik gelen bir ortak noktayı vurgulamadan geçemeyeceğim. Milton Ericson gibi Doğan Cüceloğlu da çocuk felci geçirmiş, annesinin büyük çaba, özveri ve desteğiyle, aynı Milton Erickson gibi o da bu hastalığı yenerek sağlığına kavuşmuş, psikoloji okumuş; alanında uzman, ünlü bir akademisyen ve yazar haline gelmiştir.

Don Juan’ın Öğretileri’ne gelince, Don Juan Castenada’ya az soru sorup çok görev vererek zorluyor O’nu. Sürekli sınıyor, eleğin üstünde kalanları bir sonraki etabın kurgulanmasında ve hayata geçirilmesinde kaldıraç olarak kullanıyor ustalıkla. Mistik davranıyor, az konuşuyor, Castenada’nın zihninin derinliklerini zorlamak için sabırla bekliyor. Bazen şaşılacak derecede sabırla, hiçbirşey söylemeden aradığını kendisinin bulmasını beklerken, bazen de aniden bir görev vererek, derhal yerine getirilmesini istiyor ve bunda oldukça ısrarcı, inatçı ve takipçi davranıyor.

Forrest Carter’ın kurgusu ise bambaşka. Küçük Ağaç’ın Eğitimi oldukça yalın bir dille yazılmış; Kızılderili bir dede ile torunu arasındaki naif, öğretici bir ilişkiyi anlatıyor. Büyükbaba akıl vermiyor, ağır görevler vermiyor. Basit görevlerle Küçük Ağaç’ın özgüveninin artmasına yardımcı olurken, torununa doğrudan mesajlar vermek yerine, metaforlar ve atasözlerini bir araç olarak kullanıyor. Böylece, bunların arasından doğru cevapları bulmayı Küçük Ağaç’a bırakarak O’na güvendiğinin mesajını veriyor. Bu davranış, küçücük bir çocuk olan Küçük Ağaç’ı karmaşık sorunlar karşısında bile iç sesini duyabilen, kendi başına karar verebilen birisi haline getiriyor.

Bu üç kitap da bana koçluk konusunun farklı alanlarında ilham veriyor. Farklı koçluk unsurlarını içermeleri açısından önemli değer taşıyorlar.

Özellikle Don Juan’ın Öğretileri ve Küçük Ağaç’ın Eğitimi, Erickson koçluğunun ilham kaynağı olan Milton Erickson’ın 5 prensibiyle ilgili unsurları ve varsayımları bolca barındırıyor. Hem Don Juan’ın hem de Büyükbaba’nın başkalarına karşı olan tutum ve davranışlarında bu prensipleri güçlü bir şekilde hissettiğimi söyleyebilirim. Bu iki karakterin de Kızılderili olması bana Milton Erickson’ın Kızılderili kültüründen etkilenmiş olabileceğini ya da kendisinin de Kızılderili kökenli olabileceğini düşündürtüyor.

Her ne kadar farklı koçluk unsurlarını içeriyor olsalar da, bu üç kitabın da benim için üç ortak özelliği var.

  • İlk olarak, her üç kitapta da koçların(Cüceloğlu, Don Juan, Büyükbaba) bilgisi, deneyimi, toplum içindeki kredisi, güvenilirliği en üst düzeyde. Hepsi de ender bulunan örnek kişiler.   İkinci olarak da, öğrencilerin(Arif
  • Bey, Castenada, Küçük Ağaç) bu koçlara güveni tam. Onların bilgi ve deneyimini, yetkinliklerini sorgulamak akıllarından bile geçmiyor.
  • Son olarak, her üç ilişkide de inanılmaz derecede uyum var. Adeta bu ikililerin her biri bir bütünün iki yarısı gibi bir ilişki ve gelişim çizgisi ortaya koyuyorlar.

Sanırım sıraladığım bu üç konu, etkin ve sonuca giden koçluğun vazgeçilmez üç unsurunu oluşturuyor.