Makaleler Öneriler

KÖPRÜLER KUR

Zerrin Baser köprüler kur

Bulutlu bir gündü, yağmur ara ara serpiştirirken, yolda işine doğru dalgın dalgın, biraz da hızlı adımlarla yürüyordu. O gün mutlaka o sözleşmenin imzalanması gerekiyordu. Sadece işinin geleceği değil, öğretmenlerinin “Gelecekte çok başarılı olacak, eğer bu sene özel eğitimle destekleyebilirseniz!” dedikleri oğlunun geleceği de bu imzaya bağlıydı.

Yaşam insana bazen bu kadar da kenar deneyimleri yaşatır mı?

Ya olacak yada olmayacak!

Aslında o imzaya ne kadar yakındı, herşey düne kadar ne kadar da yolunda gidiyordu.

Ne oldu? Nasıl herşey değişti? Herşey bir anda bu keskin kılıç noktasına nasıl geldi?

Gözünün önüne tam üç ay evvel ani, hiç beklenmedik bir şekilde büyük hissedarın şirketini yabancı bir yatırımcıya satma kararı ile başlayan süreçler geldi. Konuşmalar, tartışmalar, itirazlar, hukuki çözüm aramalar… Hiçbiri sonucu değiştiremeyince de hisselerini devrederek yeniden başlama kararı…

Düşündü… Bilgili, birikimli, deneyimli ve iyi eğitimli tarafı bu kararda onu cesaretlendirmişti ancak sonrasında “Seninle çalışmaya devam ederiz.” diyenler kendi şirketini kurduktan ve kendi yolunu seçtikten sonra sözlerini tutmamıştı.

Söz verilince yazıya ne gerek var

Avukatının ofisine yaklaşırken, yağmurun sadece artmakta değil, şemsiye ve yağmurluğuna rağmen bir hayli ıslatmakta olduğunu da fark etti.

“Kara bulutlu, kapalı bir hava sevilir mi? İnsan güneş varlığı değil mi?  Kim sever kapalı, kapkara bir havayı? Sevse de ne kadar süre kendisini iyi hissetmeye devam edebilir?”

O an gözünün önüne yıllar evvel ilkokuldayken bir sabah arkadaşlarıyla kapalı ve sağanak yağmulu bir havada okula giderken oynadıkları oyun geldi.

İlk kez uçakla bir yere gitmiş ve yaşamında ilk kez güneşin aslında bulutların arkasında, yükseklerde var olduğunu ve bulutların üzerinde var olan aydınlığın ne kadar da parlak bir aydınlık olduğunu keşfetmişti. Çocuksu saf ve meraklı haliyle döner dönmez en yakın arkadaşları ile bu deneyimini ve gözlemini paylaşmıştı. Bu onların metaforik oyunu olmuştu. Ne zaman hava kapalı olsa, kendilerini bulutlarının üzerinde hissederek sanki oradan, tam da güneşin olduğu yerden herşeyi görebilir ve aydınlığı yeniden yeryüzüne getirecek yepyeni güçleri ortaya çıkaran

gunesi getiren kahramanlar

olabilirlerdi. Birlikte bunu düşler ve kendilerini kahraman ilan ederlerdi. “Tesadüf mü olurdu?” diye düşündü. Ne zaman bu oyunu oynasalar güneş açardı.

Bir an kendine geldi ve “Benim güneşim ne olabilir?” diye düşünmeye başladı. Avukatın ofisine tam gelmişti ki durdu ve girişteki kafede bir kahve içip düşünmeye karar verdi.

Kahvesini yudumlarken bir an kendini gökyüzünde ve parlak bir güneşin etrafı aydınlattığı o ışıl ışıl alanda hayal etti. Adeta havayı çok derin bir nefesle içine çekti. Sanki bir an, aydınlık gökyüzünü değil ama içini kaplamaktaydı.  Gözünün önüne yıllar evvel üniversitede Einstein’a dair okuduğu bir hikayegeldi;

“Yaşamda en önemli soru ne?” diye soran birine Einstein; “Herhangi bir insanın sorabileceği en önemli soru şu olmalı; evren dostane  bir yer mi, değil mi?” demişti ve buna şakınlıkla bakan kişiye Einstein;“Bulduğumuz cevap, yaşamlarımızda ne yaptığımızı belirler. Eğer evren dostane bir yerse, zamanımızı köprüler inşa ederek geçiririz. Aksi taktirde  insanlar bütün zamanlarını etraflarına duvarlar örerek geçirirler. Kararı Biz veririz!” diye yanıt vermişti.

Evet ya, kendisine sorması gereken soru tam olarak da buydu;

Einstein köprüler zerrin baser

“Evren dostane bir yer mi?”

İçinde açmakta olan güneşe odaklandı, tıpkı arkadaşları ile yıllar evvel oynadıkları oyun gibi… O anda zamanın, anın, şu anda olmanın, gelecekte olmanın zihninin gözünde ne kadar da hızlı bir şekilde akabildiğini fark etti.

“Şu an kahvemi yudumlarken, çocukluğumun anılarını, üniversite anılarımı yaşadım. Hatta neredeyse Einstein ile sohbet bile, sanki gerçek gibi geçti gözlerimin önünden. İnsan ne tuhaf bir sisteme sahip, anılar mı gerçek, yoksa gerçek mi anı?”

“İnsan bir anda herşeyi bambaşka bir şekilde yaşayabilir mi? Ben gerçekten bugün işlerimin nasıl sonuçlanmasını istiyorum? Ne olsa tam da beni destekleyecek gelişme olur?”

Bu sorularının cevaplarını düşünürken yağmurun dindiğini ve güneşin bulutların arasından yüzünü göstermeye başladığını fark etti…Gökkuşağı harika bir köprü kurmuştu engin ufukta…

Eşyalarını topladı ve avukatın yanına kendinden ve oğlunun gelecek eğitim yaşamından emin olarak çıktı.

Ne değişti diye düşündü?

Tek kelimelik bir cevap buldu:BEN!

ben zerrin baser

____________________________________________________

Dr. Zerrin Başer

Denge Merkezi Ailesi Üyesi