Diğer

UMUDA ve UFKA DOĞRU YÜRÜMEK

Sema Tezer / 04.08.2021 Bodrum

Ülkemizde ve dünyanın bir çok yerinde orman yangınları var ve devam ediyor. Anadolu’muz, ormanlarımız, hayvanlarımız, mikroorganizmalarımız, kurdumuz, kuzumuz köylümüz, evlerimiz, hatıralarımız, toprağımız… yanıyor. Çok ama çok sayıda fikir, yorum, bilgi, görüş ise internet çağının hızlı akışında sosyal medyada akıyor akıyor akıyor. Yangınlar ise açıklanan ya da açıklanmayan, duyduğumuz ya da duymadığımız, gerçek ya da yalan bir çok sebeple malesef bir şekilde aynı hızda kontrol altına alınamıyor. Gördüğüm o ki, insan canlıları olarak yaratmaya “çalıştığımız” çözüm ya da fikirler bir şekilde yetmiyor yetemiyor.

Bir yanda savaşlar, mülteciler, salgınlar, müsilajlar, seller, yangınlar, kuruyan kurutulan göller, su bulamadığı için dünyadan göçüp giden yavru filamingolar, depremler, ekonomik krizler ve sosyolojik problemler…  

Öte yanda Tokyo2020 olimpiyatları, madalya kazanan ve şevkle mücadele eden Türk gençleri, bizlere insanlık ve kapsayıcılık örneği sergileyen bir çok ülkeden kültürden yeni nesil genç sporcular, ülkesi ve dünyası için canını dişine takan gençler, örgütler, çiftçiler, sanatçılar, projeler, oluşumlar, yangın yerinde bir itfaiye erinin elinden kana kana su içen bir kelebek, bahçede zeytin dalları, denizde çoğalan minik balıklar, yazılan şiirler, çizilen resimler, bestelenen müzikler…

Tüm bunların hepsi hepimiz bu gezegendeyiz. Bu topraklardayız ve Milton Erickson’un bana göre frekansı en yüksek prensibini oldukça keskin ve çok yönlü biçimde yaşadığımz bir dönemin içinden geçmekteyiz;

Değişim Sadece Mümkün Değil, Aynı Zamanda Kaçınılmazdır !

Milton Erickson

Düşünüyorum. Gözlüyorum. Zor olsa da duygularıma esir olmadan en kapsayıcı ve en nötr alandan dinlemeye ve görmeye gayret ediyorum. Gözümden bazen bir, bazen çok damla yaş akıyor elbette, hüznü istemsizce yaşarken üzüntü ve öfkeyi bedenime almayıp, görünenin ötesinde gizli anlamları idrak etmeye ve bilmediğim görmediğim alanlarda sükunet içinde ve yargısız olmaya gayret ediyorum.  Kimi zaman çaresiz kimi zaman herşeyi yapacak güçte hissediyorum…

Bugün bu git geller içinde koçluk notlara göz geçirirken “KOÇ KONUMU” tanımını okudum ve silkindim, kendime geldim;

Koç Konumu Nedir?

Koç konumunda, ilgilenen, önemseyen, ancak tarafsız bir gözlemci olarak bulunursunuz.

Koç konumu, yaşamın bütünlüğünü fark edebilecek bir perspektife ulaşabilmek üzere, konumun çok daha ötesine bakar. Bu da duygusal tepkilerden uzak, nötr bir bakış açısıyla gözlemsel bir farkındalık yaratan, gerçek bir akış halinin ortaya çıkmasını sağlar. Daha geniş açılı tartışmaya ilham verebilmek için açık uçlu soruları teşvik eder, zengin ve birbiriyle alakalı anlamların ortaya çıkmasını destekler. Bu alan, hem bireylerin hem de grupların mümkün olan en geniş kapsamlı düşünce yelpazesini ortaya koymasına yardımcı olmak için tasarlanmıştır.

Kendi içsel konuşmalarınızda da koç konumunda yer almak, yaşamınızda neler olup bittiğini keşfetmek için en geniş çerçeveyi ve en derin içsel gerçekleri aramak demektir. Başka bir deyişle, koç konumu en geniş manzarayı görmek için her zaman hareket halindedir; yani dinamiktir ve kapsayıcıdır.

Her bireyin amacının daha zengin ve derin niteliklerini ortaya çıkarmak için sorular sorar, diyalog yoluyla ihtimallerin derinliğini araştırır.”

Ulaşılmak ve içinde varolmak istenilen gelecek görüntülerinin, uzlaşının, diyaloğun, kapsayıcılığın, tek başına değil hep birlikte kalkındığımızda, geliştiğimizde en bereketli ve insanca yaşama ulaşabileceğimiz bilincinin, varolmuş – insan dahil- tüm doğa formları olarak aynı ortak paydada, bu gezegenin eşsiz sakinleri olarak birarada olduğumuz ve ancak birbirimizi saygı, sevgi ve şefkat besini ile besleğimizde bir geleceğimizin olabileceği hakikatinin ve İNSAN’ca yaşam ihtimallerinin yerine, distopyaların, kaçınılan ve korkulan gelecek senaryolarının, kamplaşmanın, ötekileştirmenin, zıtlıkların, şikayetlerin, öfkenin bireysel çıkarların sanki yaygınmışcasına pompalandığı ve birşekilde alışkanlık haline geldiği bu çağda bu mesleğin uygulayıcılarından biri olarak etki alanımın ne olduğunu yukarıdaki tanım güneş gibi aydınlattı aslında. 

Koç konumunda ÖZ değerlerle hizalanıp, oradan bakınca onlarca güçlü soru geçiyor şu an zihnimden, yüreğimden;

  • Bu sürecin anlamı nedir?
  • Bu çağda varolan biri olarak BEN KİMİM?
  • Türker Kılıç’ın kitabında dediği gibi, bir vücudun organları, hücreleri gibi bütünsel bir bağlantısallık ağı içinde olduğumuza göre, bu ağda benim yerim ve etkim ne olabilir, ne olmalı?  
  • Bu değişime sevgiyle, şefkatle, en kapsayıcı ve etkili şekilde nasıl yön verebiliriz?
  • Her birimizin etkisi ne olabilir?
  • Önce kendimde hangi değişimin öncüsü olmam bu alana ışık tutar?
  • Hangi öz değerleri içselleştirme ve uygulamaya ihtiyacım var?
  • Bugün bulunduğumuz bu şartlardan arzuladığımız geleceğe doğru köprü kuran öncüler bizler olsak, nereye ve nasıl bir köprü olmayı isteriz?
  • Ata’larımızdan köklerimizden, zamansız kültür ve değer miraslarımızdan hangilerini uyandırmak, canlandırmak ve geleceğe aktarmak Anadolu ve Dünya’mızı destekler?
  • En derin ve geniş açıyla görünenin ardını, ufkun ötesini nasıl görür ve gördüğümüze doğru kudretle ve azimle nasıl yürürüz?
  • Tüm korkuların, kaygıların, çaresizlik genellemelerinin, kişisel algıların, bireysel çıkarların, şikayetlerin, duygusallığın ötesindeki umutlu, duyarlı, yaratıcı, kapsayıcı, şefkatli, bereketli, bütüncül, iradeli, OL’duran, çalışkan, üretken, optimist alana nasıl geçeriz ve nasıl öncüsü oluruz?

Soruların araladığı pencereden bir mesaj geliyor kulağıma;

“Sen,

Küçük insan aklıyla anlamına erişilemeyecek sonsuz evrenlerin en zarif ve naif yuvası mavi Gaia’nın, Dünya’nın, Bu mavi kürede gelişip yayılan tüm medeniyetlere yurt ve  yuva olmuş, varoluş güneşinin bereketi Anadolu’nun, Bu kucakta yücelmiş ve ışığı ile Dünyamızı parlatmış tüm öğretmenlerin, rehberlerin, sanatçıların; Mevlana’ların, Yunus’ların, Aristo’ların, Epiktetos’ların… ve

En çaresiz anlarda çarelere ve umuda;  en korkak anlarda cesarete, eyleme, aksiyona; en çığlık çığlığa anlarda sükunete, dinginliğe; en yokluk ve kıtlık anlarında berekete, nezakete, zerafete, estetiğe; en kurak anlarda yeşile, ağaca, çiçeğe, toprağa, tarıma; en kör ve kuytu anlarda yepyeni dolu dolu İNSANCA vizyonlara, hayallere, düşlere, çözümlere, fikirlere, projelere, en ÖZ’den uzaklaşılmış zamanlarda DEĞERLERE, ERDEMLERE, YÜKSEK İNSANLIK İDEALİNE, GENÇLERE, GELECEĞE  öncülük etmiş, bir çınar gibi bir meşe gibi dimdik, derin ve köklü duruşuyla tüm yurttaşları ve dahi dünyayı gölgesinde serinleten bir öğretmenin, bir gerçek liderin çocuğusun.

HATIRLA!

SAYGIYLA, ŞEFKATLE, ADANMIŞLIKLA UMUDA VE UFKA DOĞRU YÜRÜ ÇOCUK!”

Gelin bu soruları birlikte çoğaltalım. Mevlana’nın dediği gibi; doğrunun ve yanlışın ötesinde bir yer var. Gelin hep birlikte orada buluşalım. Birlikte yanıtlar bulalım. Birlikte umuda ve ufka doğru yürüyelim.

Her koşulda, durumda, ortamda, her ne olursa olsun umudumuzu, yaşam sevincimizi ve bu gezegende İNSAN’ca varolma AŞIMIZI canlı tutalım, ona tutunalım.

Dayatılmış bir değişimin etkisiz kurbanları değil, Ata’mızdan aldığımız örnekle kaçınılmaz değişim ve dönüşüm sürecine yön veren,  kudretli ve iradeli, YÜKSEK İDEAL sahibi öncülerden olalım.

Sema Tezer

04.08.21 – Bodrum