Makaleler Öneriler

Yan Masada Bir Koç

Arkadaşımla buluşmak üzere buluşacağımız mekana doğru ilerliyorum. Sohbet için sakin bir masa bulursam ikimiz içinde çok keyifli olacak. Bütün masalar hemen hemen dolu ama kenarda boş bir masa var.  Buluşmamıza bir saat var kitabımı okumaya kaldığım yerden devam edebilirim. Tam kahvemden bir yudum alırken yan masada ki kadın telefonda “Daha ne kadar bekleyeceğini” gergin bir ses tonuyla soruyor… Bu kadar yakın mesafede söylenenleri duymamak imkansız zaten. Beş dakika sonra hızla başka bir kadın gelip özür dileyerek tam karşısına oturuyor.

Kağıtlar kalemler masaya çıkıyor. Sonradan gelen kadın o kadar yüksek ses tonuyla ve hızlı hızlı konuşuyor ki kitapta okuduğum cümlelerle, söyledikleri karışmaya başlıyor.  Tam kulaklığımı takıp ortamdan soyutlanmak üzereyken duyduğum cümleler bir dakika Pınar dedirtecek cinsten “ Ben senin koçunum ve sen ısrarla dediklerimi yapmıyor ve tavsiyelerimi dikkate almıyorsun… Sana faydalı olamadığımı düşünüyorum“ diyor gergin bir sesle….Sonra masada buz gibi bir sessizlik…

Yan masada bir koç ve karşısında  müşterisi…. Peki doğru mu duymuştum? Koç müşterisine verdiği tavsiyelere uymadığı için sitemde bulunuyordu. Profesyonel bir koç birlikte çalıştığı müşterisine tavsiye verir ve yapacaklarını söyler miydi? Yapılan gerçekten bir koçluk seansı mıydı? Müşterisinin tam karşısında oturmak nasıl bir konumlanmaydı? Oturma konumlarımızı ayarlamak için bile ne kadar özen gösteriyorduk eğitimlerimizde… Yapılan görüşme ne olursa olsun gergin bir ses tonu kullanılır mıydı? Ses tonumuzu arkadaştan büyücüye savaşçıdan bilgeye defalarca değiştirmiyor muyduk?  Dışarıdan bakınca kimin koç kimin müşteri olduğunu anlamak çok zordu. Müşteri daha az konuşup sürekli koçun tavsiyelerini not almaya çalışıyordu. Sanırım bu tabloda derin dinleme rolü müşteriye geçmişti.   Uyum kavramının bu kadar önemli önemli olduğunu bilirken yan masada ki tablo gitgide ilginçleşiyordu. Ben de artık kitabımı bir kenara bırakıp notlarımı almaya başlamıştım.

yazmak

“Bir an için terfii aldığını düşün ve bunu hisset “dedi koç… Müşterisi ise “Ama bu imkansız” diyerek önünde ki engelleri ve bu engelleri ne kadar net gördüğünü anlatmaya başladı… Yaklaşık beş dakika kadar neden imkansız olduğunu anlattı… Omuzları ve ses tonu iyice düşmüş ve boşluğa doğru bakıyordu “Belki de ulaşabileceğim bir hedef değil ama kendimi o masada otururken görmeyi istiyorum” dedi… Sonra koç bu engellerin aslında var olmadığını, müşterisinin sadece dışardan bakamadığı ve kafasında büyüttüğü için bunların olduğunu anlattı. Eğer müşterisi isterse ve izin verirse bu engelleri kaldırabileceğini söyledi. Müşterisi de kendisinin bu engellerle baş edemediğini ve bununla ilgili yöntemleri öğrenirse çok mutlu olacağını ifade etti. Koç, aldığı notlardan bir bir engellerin üzerinden tek tek geçti ve müşterisinin neler yapması gerektiğini anlattı. Çalışma konusu an itibari ile artık müşterinin olmaktan çıkmıştı. Sorumluluk artık müşterinin değildi. Terfiye giden yolda artık koç tek başına yürüyordu. Oysa koç bu süreçte müşterisi ile yürüyen ve müşterisinin süreç içinde fark etmediklerini, fark etmesine alan açan değil miydi?

Ayrıca engellerle ve korkularla dolu bir alanda bu seans nereye doğru gidiyordu? Sonra sorular sormaya başladı. Bunu yaptın mı? Şunu denedin mi? Evetler, hayırlar, olumsuzlukla sonuçlanan deneyimler masada uçuşuyordu… Bense neler olacağını iyice merak etmeye başlamıştım.  Ne yaparsa koç müşterisini o negatif alandan çıkarıp pozitif alanda devam edebilirdi. Ve ne zaman anlatmaktan vazgeçip güçlü ve açık uçlu sorularla ve diğer tekniklerle asıl konuya dönerek, müşterisini düşündürüp, gerçekten dışarıdan bakmasını destek verip, derin odaklanmasını sağlayacaktı? İkisinin de bir mucizeye ihtiyaçları vardı. Aslında tam da zamanıydı.

mucize

Koç kendinden emin bir edayla, müşterisinin engel gördüğü konularla ilgili tavsiyelerde bulunmaya devam etti. Şöyle bir durum olursa böyle yapmalısın… Böyle hissedersen senin için daha iyi olur diye başlayan ve uzayan cümleler duydum… Sanırım artık bir mucizeye ihtiyacı olan tek kişi vardı o da yan masada oturan ben…

İstenilen hedefe ulaşabilmek için “olmazsa olmazlar” listesine geçtiklerinde koç yapılması gerekenleri bir bir sıralarken müşteri notlarını almaya başladı. Listenin birlikte zaman planlamasını yaptılar. Listede verilen tavsiyeler, müşteri yerine düşünülerek planlanan eylem adımları vardı… Evet, artık emindim masada bir müşteri vardı ama karşısında oturan bir koç yoktu.

”Listede bir adımdan endişeliyim” dedi kadın. “Gerçekten bunu yapmayı başarıp başaramayacağımı bilmiyorum” diyerek devam etti…. “Daha önce de yaptıklarını hatırla ve yeniden hisset orada ki başarını lütfen” dedi karşı taraf. Sonunda tanıdık bildik bir şeyler duymaya başlamıştım. Müşterinin temsil sistemi ağırlıklı görselken neden karşın tarafın sürekli kinestetik ifadeler içeren kalıplar kullandığını anlamak artık hiç zor değildi… Çünkü masada bu tarafta bir kinestetik vardı ve seans süreci zaten müşterinin değil onun süreciydi… Müşteri o anlardan birini gözünde canlandırmakta epeyce uğraşmış ama sonunda gördüğü bir anıyı anlatarak başarmıştı… Geçmişin pırıltılı anlarında ihtiyacı olan her şeyi bulmuştu kadın… Kadın da bende mutluyduk.

Kadın yüzünde keyifli bir gülümse ile otururken, o zaman kadar tek bir geri bildirim cümlesi ya da müşterinin ağzından çıkanların aynen kullanıldığı bir ifade duymamıştım. Sessizlik bozuldu ve “Sana yararlı olabilmem ve seni hedeflediğin noktaya taşıyabilmem için vakit kaybetmemeliyiz daha çok seansa ve inancına ihtiyacımız var “dedi karşı taraf. Müşterisi ile birlikte yeni seans tarihlerini planladılar.

Duruma müdahale etmekle etmemek arasında kalmıştım. Ne yapabilirdim? Hangi davranış daha etik olurdu? Bu tarafta sadece dinleyen taraf olmakla doğru mu yapıyordum.   Seansın süresin bittiği uyarısını duydum… Artık seansın sonuna gelinmişti.

Müşteri teşekkür etti önce ve gülümseyen bir ifade  ile “Daha da iyi olacağım sizin  desteğiniz ile” dedi.. İkisi de notlarını toparladılar ve masadan kalktılar.

Yan masa da ben, buz gibi bir sessizliğin içinde ve aklımda ki sorularla öylece kalakalmıştım.  Bana tek bir soru sorulmamıştı ama onlarca soru ile baş başaydım artık…

Unknown direction

Bu tanık olduğum seans bana ne anlatmak istiyordu? Müşteri içinde, karşı taraf içinde her şey yolunda idi. Ne de olsa her insan o anda var olan en iyi seçimi yapardı. Sürece dışarıdan bakmam gerekiyordu. Öğrendiğim ve okuduğum tüm bilgilerden deneyimlediğim seanslardan çok farklıydı ve gerçek bir koçluk seansı yapılmadığını düşünüyordum. Önce bunu kabul ettim içimde…

Peki, koçluk ne demekti? Bireyleri derin düşündürerek odaklanmalarını, farkındalıkla hedeflerini belirlemelerini sağlayan ve seçtikleri yolda kararlılıkla adım atmalarını destekleyen bir süreçti. Bu süreç, kişisel gelişim ve değişim yönetimi ile ulaşmak istedikleri hedefe bireylerin ulaşmalarını sağlayan profesyonel bir işleyiş ve bilimsel sistemdi. Koçluk istenilen sonuçlara ulaşmak için farkındalıkla değişim yaratmanın sanatsal yollarından biriydi.

değişim

Koç ise, müşterilerin kişisel ve profesyonel potansiyelini gerçekleştirmeye yönelik farkındalık, gelişim ve çözüm seçeneklerini artırıcı ve bu yönde destekleyici çalışmaları yürüten kişi olarak tanımlanmıştı meslek standardında… Yani profesyonel koç, müşteri ile güven ve samimiyet temelli bir ilişki kuran, ilişkisini müşterisi ile uyum içinde sürdüren, mesleğin etik ilkelerine bağlı, nötr ve derin dinleyen, kullandığı teknikler ile müşterisini hedefine ulaştıracak yeni yollar için ilham veren, kaynakların harekete geçmesine hizmet eden ve tüm bunları sistematik bir işleyiş içinde gerçekleştiren mesleki eğitimini tamamlamış kişiydi.

O zaman tanık olduğum görüşmenin gerçek bir koçluk görüşmesi olması için neye ihtiyaç vardı?  Koç, profesyonel koç kimliği ile hareket etmeliydi. Her insanın içinde var olan potansiyelin ortaya çıkmasını destekleyen, o potansiyelin herkeste olduğu ve herkesin tam ve bütün olduğunu ve kişisinin o anda içinde bulunduğu her duruma yönelik çözüm ve yöntem ortaya çıkarabileceğini baştan kabul eden bir anlayışla,  müşterisi ile uyum içinde olmalıydı. Müşterisinin konuya derin odaklanmasını sağlayabilir, kontrat konusunu görüşmenin başında netleştirebilirdi. Açık uçlu ve güçlü sorular sorarak ve gerekli teknikleri kullanarak, müşterisine bugünden geleceğe pozitif bir deneyim yaşatabilirdi.  Tüm bu sistematik işleyiş içinde nötr ve derin dinlemeli ve asla tavsiye vermemeliydi. Eylem adımlarını oluştururken, soracağı sorularla farkındalık yaratması ve müşterisinin kendi adımlarını belirlemesi gerekirdi. Süreç bu şekilde işlese idi gerçekten müşterinin ulaşmak istedikleri hedefe ulaşmasını sağlayan profesyonel bir koçluk seansına tanık olacaktım.

Sonra arkadaşım geldi… Aldığım notlarımı tamamlamama müsaade etti ve keyifli sohbetimiz başladı.

Yarattığı farkındalık ve makaleme katkıları için yan masaya teşekkürlerimle….

Yazan:Pınar Orhan Çetin

              Şubat 2016

teşekkür