Makaleler Öneriler

İçimde Sessizce Sordu: “SEN NE İSTİYORSUN?”

Erickson Koçluğu’yla tanıştığımda yalnızca başkalarını değil, kendimi de duymayı öğrendim. Bu yazı, o yolculuğun ilk sorusuyla başladı.

Hayat hızla akıp giderken, belki de akıp giden hayatı yakalamaya çalışırken; bir sorunun tam ortasında ya da çok önemli bir kararın eşiğinde sıkışıp kalabiliyoruz. Aslında benim de Erickson Koçluğu’yla tanışmam tam da böyle bir anda oldu. Ve böylece kendi iç sesimi yeniden duymayı öğrendim.

Bu süreçte hep bildiğim ancak kelimelere dökemediğim birçok şeyi fark ettim:

“Sorunlara değil, çözümlere bakmak…”

“Bu neden benim başıma geldi?” değil “Buradan ne öğrenebilirim?” sorusunu sormak…

En önemlisi ise, “Başkasından değil, kendimden cevap beklemek.”

Aslında çoğu zaman tüm soruların cevapları bizde. Fakat bazen bu cevapların üzeri örtülü olabiliyor. Hayatın koşturmacasında, beklentiler ve yargılar dolu bir zeminde cevaplar görünmeyebiliyor. Erickson Koçluğu ise bu zemini sadeleştirirken yürüdüğünüz yolda size eşlik ediyor. Çözüm odaklı, güvenli ve yargılamadan dinleyen bir alan açıyor size. Ne geçmişi sorguluyor ne de sizi kalıplara sokmaya çalışıyor. “Sen ne istiyorsun?” aslında bu soruya odaklanıyor. Sessiz ve nazikce… Ve sonra belki de hayatınızı değiştirecek kapılar aralanabiliyor.

Öğrenme, öğretmek ve gelişim odaklı biri olarak, koçlukla tanışmak bana yeni bir kapı araladı. Bu yaklaşım sayesinde olaylara daha geniş ve farklı bir çerçeveden bakabiliyorum. Hemen çözüm üretme telaşı ise yerini, önce dinlemeye ve anlamaya bıraktı. İtiraf etmeliyim ki bu sadece mesleki değil, kişisel bir dönüşüm oldu benim için. Erickson Koçluğu ile birlikte olaylara “Ne yanlış gitti?” diye değil, “Buradan nasıl bir yol çizebilirim?” diye bakıyorum.  Erickson Koçluğu, seslerin çok olduğu dünyada sessizliğin gücünü hatırlatıyor insana. Dinlemeyi, beklemeyi, cevap vermekten çok sorularla yoldaşlık etmeyi ve her insanın kendi içinde çözümü bulabileceğine inanmayı öğretiyor.

Koçluk sadece bireysel bir gelişim süreci değil, aynı zamanda ilişkileri dönüştüren bir yaklaşım. Özellikle ebeveynlerle yaptığım çalışmalarda bunu çok sık görüyorum.

“Çocuğum neden böyle davranıyor?” sorusunun yerini “Ben çocuğumla nasıl bir ilişki kurmak istiyorum?” sorusu aldığında, iletişimde bambaşka bir alan açılıyor.

Koçvari dinleme, ebeveyn-çocuk ilişkisinde güveni pekiştiriyor. Ebeveyn, çözüm üretmeden önce dinlemeyi; yargılamadan ve eleştirmeden sadece “orada” olmayı öğrendiğinde, çocuk da duyulduğunu hissediyor. Bu duyulma hali, çocukların gelişiminde adeta sihirli bir etki yaratıyor.

Bir öğretmen, bir ebeveyn, bir yönetici ya da sadece kendine yeni bir yol çizmek isteyen biri olabilirsiniz. Koçluk yaklaşımı sizi bulunduğunuz yerden alıp, olmak istediğiniz yere götüren bir pusula gibi. Bu pusulayı dışarıda aramak yerine, Erickson Koçluğuyla birlikte içimizde taşıdığımızı fark ediyoruz. Özellikle karar anlarında, artık içime dönüp kendi iç kaynaklarıma soruyorum.

Koçluk yaklaşımını kullanarak ebeveynlerle yürüttüğüm çalışmalarda gördüm ki, çoğu zaman çocukları anlamaya çalışırken unuttuğumuz şey şu: Önce dinlemek. Gerçekten, yargılamadan dinlemek.

Bir anne şöyle demişti:

“Çocuğumu dinliyorum sanıyordum ama aslında kendi cevaplarımı ona kabul ettirmeye çalışıyormuşum.”

Bu cümle beni çok düşündürdü. Çünkü çocuklar sadece doğru cevapları değil, duyulduklarını hissetmeyi bekliyorlar. Koçluk yaklaşımıyla yapılan bir sohbet, çocuğun duygularına alan açabiliyor. Ebeveynin “Ne yapmalı?” paniğinden uzaklaşıp, “Neye ihtiyacı var?” merakıyla yaklaşması çocukta güven duygusunu derinleştirebiliyor.

Kendi çocukluğumuzu, öğrenciliğimizi hatta anneliğimizi, babalığımızı düşünelim… Kim bilir kaç kere nasihat aldık. Peki, kaç tanesi işe yaradı? Akıl verme, nasihat, mentörlük… Aslında koçlukta bunların hiçbirini yapmıyoruz. Kişiye ne yapacağını, nasıl yapacağını söylemiyoruz. Sadece soru soruyoruz; çünkü yanıtın içten gelmesini istiyoruz. Onlar da süreci sahiplenip yapmaya değer buluyorlar. İşte bu yüzden koçluk oldukça değerli.

Koçluk, iletişimde değişimi başlatan ilk adım olabilir. Ebeveynin çocuğuna “Sana güveniyorum, sen kendi yolunu bulabilirsin” diyebilmesini sağlayabilir. Ebeveynin çocuğu ile olan iletişiminde açık uçlu ve güçlü sorular ile çocuğun düşünmesini, duygularını keşfetmesini ve kendi çözümlerini üretmesine teşvik edebilir. Özellikle oyun sırasında bu tür soruların kullanılması, çocukla olan iletişimin yüzeyde kalmamasını sağlar. Böylece çocuk; düşünmeye yönlenir, içsel süreçlerini fark eder, ifade, empati ve problem çözme becerilerini geliştirir, kendini değerli hisseder. Aslında hepimiz bildiğimizin en iyisini yapıyoruz. Çocuklarımız için en doğrusunu… Fakat her çocuk duyulduğunu, görüldüğünü ve kabul edildiğini hissetmek ister.

Koçvari ebeveynlik ise çocuğa rehberlik eden, dinleyen ve alan tanıyan bir duruş sergiler. Koçvari ebeveyn, çocuğunu kontrol etmek ya da yönlendirmek yerine ona alan tanır, yargılamadan dinler ve güçlü sorularla düşünmesini destekler. Bu duruş, özellikle oyun esnasında çocukla kurulan bağı daha derin, daha güçlü ve daha saygılı hale getirir.

Koçluk sadece bir meslek değil; yaşamın içinde, ilişkilerde ve içsel yolculukta ihtiyaç duyulan bir farkındalık hali. Bir anne için, bir baba için, bir öğretmen için, bir yönetici için, bir genç için…
Çünkü hepimiz zaman zaman yolları karıştırıyor, kalbimizin sesini bastırıyor ya da başkalarının sesiyle yönümüzü bulmaya çalışıyoruz.

Erickson Koçluğu ise bize yeniden soruyor:

“Senin için gerçekten ne önemli?”

Eğer sen de yaşamında daha çok dinlemek, anlamak ve gerçekten bağ kurmak istiyorsan; koçluk yolculuğu senin için de ilham verici olabilir. O zaman ilk adımın bugün sadece bir soru sormak olsun: “Şu anda neye ihtiyacım var?” Koçluk, bu soruya içtenlikle kulak vermeyi seçmektir.

Yazan:  Saliha Eren (Profesyonel Erickson Koçu)