Koçluk yürüyüşüm sorular ile başladı. Sorular, düşünmenin en güzel yolu. Ne mutlu bana ki, yöneticilerim çoğunlukla koç şapkası olan kişilerdi.
Koçluk en başta, bana sordukları güçlü sorulardı. Profesyonel Erickson Koçu olan son yöneticim, zamanla yöneticilik konusunda rol modelim haline geldi. Sonuç çerçevesi unsurları olan pozitif, kontrol, SMART ve ekoloji kavramları da yıllar öncesinden bana arkadaşlık etmeye başladı.
Çalıştığım kurumun bana da tıpkı yöneticilerim gibi koçluk eğitimi fırsatı vermesini iple çekiyordum. Ve 2024 yılında bu hayalim gerçek oldu.
Koçluk yapmaya başladıkça soruların sihri bana yepyeni bir alan açtı: Karşı tarafın bu sorularla yapacağı yolculuğa eşlik etmek. Nereden nereye nasıl bir yolculuk yapacağına ilişkin meraklı bir tanıklık. Koçluktaki merak, karşınızdaki kişinin nasıl biri olduğuna ilişkin değil, koçluktaki seyrine ilişkindir. Görüşmenin sonunda nereye gelmeyi hedefledi? Oraya nasıl gelecek? Yolculuğu nasıl geçecek?
Koçluğun belki de en güzel yanı, koçluk alandan şunu duymak: “Ben bunu nasıl daha önce düşünemedim? Keşke daha önce bulabilseydim.” Koçluk, görüşmede belirlenen konu üzerine derinlemesine düşünme imkânı sağlar.
Eşlik edilen o yolculuk, o “yoldaşlık”, her bir koçluk görüşmesine biriciklik kazandırır; çünkü her defasında bambaşka yollar bambaşka yollara bağlanır.
Koçlukta en keyif aldığım anlar, önceden sormayı planladığım değil, dinlediğimden türettiğim soruları yöneltebildiğim, “akış”ta olduğum anlardır. Değerler koçluğunda bendeki en önemli değerlerden birinin “üretkenlik” olduğunu fark etmiştim. Sanırım, dinlediğimi güçlü, alan açıcı bir soruya dönüştürmekten aldığım haz, birazcık da bu durumun üretkenlik değerime temas etmesi ile ilgili.
Eckhart Tolle’ün “Şimdi’nin Gücü” kitabı benim için en ilham verici eserlerden biridir. Yıllar önce farklı zamanlarda iki kez okuduğum bu kitaptan öğrendiğim en önemli şeylerden biri muhatabını yargılamadan, etiketlemeden dinleme halidir. Böyle dinlemezseniz zihinsel bir gürültü başlar ve bu, karşı tarafı gerçekten anlamanın önünde bir bariyer oluşturur. Koçlukta karşıma çıkan “3. Düzey Dinleme” bana Tolle’ün yaklaşımını yeniden anımsattı. Orada ve anda kalarak, zihinde başka bir şey olmaksızın sadece konuşanı dinlemek, neyi nasıl vurguladığını fark ederek, beden dilini idrak ederek dinlemek…
Koçluğun Sanatı ve Bilimi Sertifika Programı yoluyla içselleştirmeye çalıştığım koçluk yaklaşımı, Tolle’ün “Şimdi’nin Gücü” eserindeki öğretiyle başkaca önemli kesişim noktalarına da sahip. Koçlukta odak gelecekmiş gibi gözükse de, koçluk seansı esas olarak “Şimdi”nin sihrinden faydalanır. Elbette ki, koçluk “şimdiden geleceğe uzanan” bir yolculuk sağlar; ancak bu yolculuğu kurgulamanın gücü Şimdi’den geçer.
İnsanlar koçluğa ihtiyaç duyarlar; çünkü zihnin esaretinde yaşayan, Şimdi’nin gücünü keşfetmemiş bir insanın –çoğumuz maalesef çoğunlukla böyleyiz- kendi başına belli bir konuya odaklanarak kısıtlı bir sürede derinlemesine düşünmesi ve sağlıklı karar alabilmesi zordur; çünkü pek çok zihinsel gürültü odaklanmanın ve gerçekten düşünmenin önüne geçer. Geçmişin pişmanlıkları ve geleceğe dair kaygılar zihinsel gürültünün başlıca kaynaklarıdır. Tolle şöyle der:
“Geçmişe ve geleceğe başvurmadan yapamayacağımız pratik yaşam alanında bile, şimdiki an, esas etken olarak kalır: Geçmişten herhangi bir ders mevcut konuyla ilgili hale gelir ve şimdi uygulanır. Herhangi bir planlama ve belirli bir hedefe ulaşmak için çalışma şimdi yapılır.”[1]
Eserin bütününe bakıldığında “geçmiş” sadece bugüne ışık tuttuğu ölçüde onurlandırılır. Koçlukta da öyle değil midir? Koçluk geçmiş travmalarla, geçmişin neden o şekilde yaşandığıyla ilgilenmez. Şimdiden geleceğe uzanan koçluk yolculuğunda geçmiş, sadece pırıltılı anlarıyla bu yolculuğa ışık tuttuğu sürece ziyaret edilir.
Koçlukta eylem adımları, gelecekte uygulanmak üzere, şimdiki zamanda belirlenir. Koç şunu da sorar: “Bu adımları kararlılıkla nasıl sürdüreceksin?” Bir başka deyişle, planlanan gelecek anı gelip “şimdi” olduğunda seni yolda ne tutacak?
Tolle, zihinsel gürültünün hâkim olduğu, bilincin geri çekildiği zamanı “psikolojik zaman” olarak tanımlar. İnsan psikolojik zamanı deneyimlerken derinlemesine/odaklı/sağlıklı düşünemez; çoğunlukla kendini geçmişle özdeştirir ve kurtuluşu da nasıl gerçekleşeceği belirsiz bir gelecekte arar. Bu bağlamda “saat-zamanı” zamanı pozitif ve kişiyi gerçekten özne olarak konumlandırmanın yolu olarak karşımıza çıkar:
“Eğer kendinize bir hedef belirler ve ona ulaşmak için çalışırsanız, siz saat-zamanını kullanmaktasınızdır. Siz nereye ulaşmak istediğinizin farkındasınızdır; ama bu anda attığınız adımı onurlandırmakta ve tüm dikkatinizi ona vermektesinizdir.”[2]
Saat-zamanı, kişinin değerlerinin, hedeflerinin farkında olduğu bilinçli bir farkındalığa işaret eder. Kişinin, “yolda kalması” yani koçlukta belirlediği eylem adımlarını gelecekte kararlılıkla sürdürmesi ile koçluk seansında yakaladığı zihinsel berraklığı koçluk sonrasında da asgari düzeyde sürdürebilmesi arasında sağlam bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz.
Yazan : Sezai Koştu / Profesyonel Erickson Koçu
[1] Echart Tolle, “Şimdi’nin Gücü” Akaşa Yayınları, İstanbul, 2015 s.76
[2] Age s.76