Makaleler Öneriler

Tavanın Aydınlanması

Melisa gece 23.15’de yatağına uzandı. Her akşam yaptığı gibi karanlık odada tavana gözlerini dikerek günün değerlendirmesini yaptı. Zifiri karanlıktı. İkiz çocukları artık ergendi, onlarla iletişim sorunları bugün de devam etmişti. Hem iş yerinde, hem de evde çok yoğun çalışmış anca 23.15’de uyku öncesi kendisine zaman yaratabildiğini düşündü. 3 dakika mı 5 dakika mı bu kendime ayırdığım zaman dedi. Eşi çoktan uyumuştu bile. Lambayı yakıp birkaç sayfa kitap okuyabilirim diye düşünse de çok yorgun ve mutsuz hissediyordu. Eşini de uyandırabilirdi.

En iyisi bugünü boşver, yarın ne yaparım diye düşündü. Sabah çocukları okula bırakıp işe devam edecekti. Doktor olan eşi yarın sabah ameliyat için 6 gibi evden çıkacaktı. Aslında yarını düşünürken yarını çoktan bildiğini, öğrenilmiş çaresizliğini iyice kavramış olduğunu düşündü. İkizlerden Ece ile liseye giderken makyaj yapılır yapılmaz tartışması yapacağını, Umut ile teneffüslerde futbol oynarsa terli terli kalmaması için ikna edeceğini düşündü. Yarın Melisa için de büyük bir gündü. Dış ticaret firmasında çalışıyordu, yurtdışından ihracatçılar gelecekti, onlara ürünlerini anlatması, pazarlama faaliyetlerini layıkıyla yapması gerekiyordu. Henüz sunumunu tam olarak yetiştirememişti, sabah işyerinde ilk iş, ihracatçılar gelmeden yarım saatte sunumu son haline getirmesi gerekiyordu.

Tüm bunları düşünürken bir çıkış yolu, bir dinlenme arası, bir mutlu an aradı yaşamında.  Zaman asla yetmiyordu. İstediği gibi yaşayamıyordu. Aman dedi kendi kendine, bunun sonu yok, aç ışığı oku bir şiir.

Özdemir Asaf çıktı şansına şiir antolojisinden.

“Sonra çekildim bir kenara,

Seyrettim olan biteni…

Baktım;

Kimde ben ne kadarım,

Kim bende ne kadar kalmış diye…

Geçen ömrüme bir damla gözyaşı akıttım;

Yarısı “adanmış”lıkla geçmiş,

Diğer yarısı “aldanış” ile…

Derinden geliyordu sesler, alarmı duyuyor ama kolunu kaldıracak güç bulamıyordu. Eşi yanağına bir öpücük kondurdu, “ben gidiyorum, sen de geç kalma hadi uyan” dedi. Ve işte başlıyor günlük silsile diye düşündü Melisa. Duş, hazırlanma, kahvaltı hazırlıkları, çocukların zorla uyandırılması, o aşamada dün gece yatakta reels izlediniz de ondan uyanamıyorsunuz değil mi söylemleri, hadilemeler, Umut’un sabahın köründe dile getirdiği “anne bugün okula siyah karton götürmem gerekiyor” stresi, evde kartonun olmaması derken bir itiş bir kakış ve evden çıkış.

Melisa işyerinde masasına oturduğunda savaştan çıkmış gibiydi. Açık kırtasiye aramaları, Umut’un kartonsuz gitmem tutturması, Ece’nin arabadan inerken ruj sürmesi, başladı mı ardı arkası kesilmeyen minik aksilikler… Derin bir nefes alıp sunumu son haline getirdi. İş yerinde zaman bazen çok hızlı, bazen de çok yavaş akıyordu, ihracatçılar geldiler, Melisa’nın sunumunu da ürünleri de beğendiler, anlaşma sağlandı, sözleşme imzalayalım aşamasına gelindi ve akşama bu başarıyı yemekte kutlamak üzere misafirler işyerinden ayrıldı.

Bunca birikmişliğin ardından Melisa kendini tuvalete attı, sinir boşalması gibi bir durum yaşıyordu. Mutlu ve başarılı hissediyordu ancak gözlerinden de yaşlar iniyordu. Tam o sırada içeri toplantı için İzmir’den gelen Güneş girdi. Teams üzerindeki toplantıdan toplantıya birbirlerini tanıyorlardı. Melisa gözyaşlarını kuruladı. Güneş tebriklerini iletti. Melisa bir anda Güneş’e sarılmış halde buldu kendisini. Başarı gibi görünse de çok mutsuzum diyordu Melisa. Yaşamımı dengeleyemiyorum, kendime vakit ayıramıyorum, nefes almadan saatler saatleri, günler günleri kovalıyor, geleceğe karşı umudum da kalmadı diye içini dökerken buldu kendini.

Güneş 3-4 ay önce koçluk eğitimi almıştı. Aynı olmasa da benzer süreçler koçluk eğitimi öncesinde kendisinde de vardı. Bu fiziki toplantının, tuvalette karşılaşmalarının bir tesadüf olmadığını düşündü. Hemen planını yaptı kafasında. Melisa dedi, sorunların var, herkesin sorunları var ama seninkilerin cevabı da sende. Sadece şu an o cevapları bilmiyorsun, gel bu öğlen, yemekten sonra yarım saat kahvelerimizi alırken seninle koçluk görüşmesi yapayım. Melisa bir şey demedi, yemekten sonra karar versem olur mu diyebildi sadece. Canı o kadar bir şey yapmak istemiyordu ki…

Güneş zorlamak istemese de deva olabileceğini düşündüğü için kahveleri alıp yemekten sonra Melisa’nın yanına gitti. Koçluk görüşmesine dair mini aktarım yaptı. Dilersen bugün sadece zamanını neler alıyor, bu hiçbir şeye yetişmiyorum, zamanım olmuyor dediğin konularda derinlemesine düşün dedi. Melisa ne kaybederim diye düşünerek tamam dedi ve görüşmeleri başladı. Güneş sorular soruyor, Melisa düşünüyor, cevaplıyor ve hayatını sanki yeniden keşfediyordu. Neredeyse tüm hayatını gözden geçirmişti. Çocuklara ne kadar zaman ayırıyordu, hobilerine, eşine, işlerine, dinlenmeye… Zamanını dolduran konuları da düşündü. Görüşmenin sonunda biraz hafiflediğini hissetti. Güneş’in soruna odaklanmaması, kendisini düşündürten soruları ve en önemlisi problemlere değil de çözümlere odaklanması hoşuna gitmişti.

Akşam keyfi yerine gelmişti Melisa’nın. Sunumunda eksik yaptığını düşündüğü ürün pazarlamasını yemekte yaptı. Patron da Melisa’ya ertesi gün başarılı bir süreç yürüttüğü için teşekkür edecekti. Eve döndüğünde çocuklar ellerinde telefonla yataklarındaydı. İkisinin de yanına giderek hem onların günlerini sordu, hem kendi günün anlattı. Umut’a siyah karton ile ne yaptıklarını sordu, bir daha sabah krizi yaşamamak üzere nasıl aksiyon alalım diye beraber düşünelim dedi. Eşi tıbbi bir makale yazıyordu. Uyku öncesi gününü düşündü, evden çıkışını, sunumunu, Güneş ile görüşmesini…

Hayat aynı akışında devam ediyordu, bazen mutsuz, bazen stresli, bazen sakin. Melisa Güneş ile konuşabilmek için fırsat kolluyordu. O yarım saatlik mola, düşünmek, kendine odaklanmak ona çok iyi gelmişti. Güneş’in sorduğu güçlü soruları o da kendisine soruyordu ancak birlikte yaptıkları görüşme kadar etkili olmuyordu. Sonunda telefonu eline aldı, Güneş, yine konuşalım mı dedi. Güneş hemen bir program yaptı, 4-5 görüşme yapabiliriz belirli aralıklarla dedi. Melisa sevinmişti.

Görüşmeden görüşmeye zaman geçerken Melisa, Güneş ile sanal toplantı odasında buluşmalarını iple çektiğini fark etti. Bazen görüşme öncesinde şu konuyu görüşeceğim diye düşünse de hiç beklemediği, hiç planlamadığı bir konuyla gündemini belirlediğini de keşfetti. Çocuklardan, eşinden, iş hayatından konulara odaklanıp cevapları buluyor, aksiyon planı çıkartıyor ve o planları adım adım hayata geçiriyordu. Hedef belirlemeyi, sonuç odaklı adımlar atmayı çok sevmişti Melisa. Hayata artık daha farklı baktığını hissediyordu. Otomatik tepkiler vermediğini, bilinçli seçimler yaptığını, duygu ve düşüncelerinin farkına vardığını, güçlü yönlerini parlattığını hissediyordu. Sorun dediği konulara farklı açılardan bakıyor, yaratıcı çözümler üretiyor, kısa liste yaparak adım adım çözümleri hayatına geçiriyordu. Değerlerini gözden geçirmişti. Bazen sorular zorluyordu, sanki kaçmak, görmezden gelmek istediği konular onu konuşmaya çekiyordu. Artık mutsuz değildi, ergen çocuklarına empati ile yaklaşabiliyordu, onları anlıyordu, bakış açılarını irdeliyordu. Zaman zaman Güneş’i taklit ettiğini de hissetti, nasıl ki Güneş onu pür dikkat dinliyordu, artık Melisa da dinliyordu, dinler gibi yapmıyordu. Güneş’ten olumlu konuşmayı da öğrenmişti, artık bir şeyi yapamayacağına değil de nasıl yapacağına odaklanıyordu. Hayat artık daha farklıydı, daha farkındaydı her şeyin, daha olumlu bakıyordu.

6. ve son görüşmelerinde Melisa Güneş’e dedi ki bana bir tavsiye verir misin? Güneş tavsiye için bir aracım var, gel onu uygulamayalım dedi. Melisa koçluk görüşmelerini çok faydalı bulduğunu, Güneş ile sürecinin son bulmasına üzüldüğüne dair tavsiye arayışındaydı. Tabi ki cevapları yine kendisinde saklıydı. Konuştular, görüştüler, sorular, cevaplar, fikir üretmeler, to do listler derken Güneş dedi ki yaz tatiline çıkıyorum uzunca bir süre yokum. Ama istersen dönüşte yine görüşürüz. Bu ihtimal Melisa’ya iyi gelmişti.

O akşam yatağa yattığında Güneş ile konuştukları ilk günü düşündü. Yine benzer şekilde tavana bakarak yatıyordu. Ne kadar karamsar ve bitmişmişim diye düşündü. Sonra birden o ilk gece tavana bakarken karanlığı gördüğünü düşündü. Oysa şimdi öyle miydi? Işıkların kapalı olmasına rağmen adeta tavan güneşe bakıyormuş gibi ışıl ışıldı. Zihni berraktı. Kendini iyi ve mutlu hissediyordu. Sorunların hayatın doğal parçası olduğunu öğrenmişti.

Sorunla yaşamak yerine çözüme odaklanmayı seçmişti. Sadece odaklanmakla da kalmıyor hayata geçiriyor, aksiyon planlarını gerçekleştirmek için içindeki gücü hissediyordu. Her adımda daha da motive oluyordu.

Bu gece kendisine çare olan sevgili koçu Güneş’e zihninden hayali teşekkürlerini yolladı, yüzünde sıcak bir tebessümün olduğunu fark ederek uykuya daldı.

 

Yazan:

İsmet Didem Ulusoy / Profesyonel Erickson Koçu

Mayıs 2025