Modern yaşamın karmaşık sokaklarını adımlarken, çoğu zaman içsel bir yalnızlıkla çevrili olduğumuzu hissederiz. Yirminci yüzyılın sonlarından itibaren bu yalnızlık hissi daha da derinleşip adeta dipsiz bir kuyuya dönüştü. Hayatımıza giren her yenilik ve teknoloji bizi biraz daha tek kalmaya mahkum etti.
Çoğu zaman gürültülü şehirlerde kaybolmuş ruhlarımız, yol gösterecek bir fener ışığı arar gibi son sürat umut ve anlam peşinde koşuyor. Tüm bu karmaşada, kendimizi kaybetmiş gibi derin bir arayış içinde savrulup duruyoruz. İşte koçluk, tam da bu noktada, fırtınalı denizlerde yolunu kaybetmiş gemicilere uzatılan bir ışık, karanlıkta parlayan umut yıldızı gibi girer hayatımıza.
Adeta sabahın ilk ışıkları gibi ufukta beliren umut dolu bir günün habercisi, ruhumuzu aydınlatan, hiç bitmeyen bir enerji kaynağıdır koçluk. Koç, insanın içsel pusulasını yeniden ayarlaması için ona eşlik eden, yaşam yolculuğunda rota değiştirmesi için kişide var olan ve ihtiyaç duyacağı tüm yetkinlikleri keşfetmesini destekleyen bir rehber gibidir. Kendini keşfetmek, tıpkı derin denizlerin bilinmeyen sularında gizlenen inciyi aramaya benzer. Her birey, kendi hayatının kaptanıdır ve koçluk, bu kaptanlara fırtınalı sular arasında rotayı bulmalarında yardımcı olan pusuladır.
Koçluk, tam bu fırtınalı sularda boğuşurken girdi hayatıma ve ben de ilk olarak kendi yolculuğuma bir koç gözüyle bakmayı öğrendim. Tam da bir çıkış yolu aramayı bıraktığımda, pes etmek, kabullenip kendimi rüzgara bırakmak üzereyken koçlukla tanıştım. Koçluk almak bana iyi gelmişti gelmesine ama koçluk yapan taraf olabilmek, “işte ben derin sulardaki incimi arayacak fenerimi buldum” dedirtti. Bu yolculuğa çıkma hevesi ile başlayan kıvılcımı ve
Rotasını bilmeyen bir kaptana hiçbir rüzgârın faydası yoktur,
sözünü arkama alarak, hayatıma rehber olmayı ve kendi rotamı çizmeyi deneyimledim.
Bu yalnızlık yüzyılında, her insan kalbini ıssız bir ada gibi hissedebilir; etrafı yalnızlık okyanusuyla çevrili, sessiz ve terkedilmiş. Tam bu noktada, koçluk o ıssız adaya denizden gelen nazik bir dalga gibi dokunur; yaşamın getirdiği acıların ve yalnızlık hissinin ötesinde, yeni başlangıçlara kapı aralar. Koçluk, içsel dünyalarımızda var olan karanlık ormanlarda yolu bulmamıza, rotamızı çizmemizi sağlayacak cesareti ve inancı keşfetmemize yardımcı olur; her adımda, tıpkı sisin içinde parlayan minik bir ateşböceği gibi yol gösterir bizlere.
Bir diğer deyişle koçluğu, uzun ve zorlu yürüyüşlerde yanımızda taşıdığımız, hem destek veren hem de yön gösteren bir pusula veya harita okuyucu gibi düşünebiliriz. İnsan, hayatın bilinmez kavisli patikalarında yürürken, bazen kaybolur, bazen de umutsuzluk ve yalnızlık içinde sıkışıp kalır. İşte o anda koç, yanımıza gelen dostane bir rehber, ruhumuzdaki sessiz fırtınaları dindirecek limanı bulmamız için bize ışık tutan bir fener olur adeta. Koç, bu limana giderken sorduğu sorularla bize içsel gücümüzü hatırlatır. Her zorluğun aşılabilir bir engel olduğunu, her yalnızlık anının öğrenme süreciyle dolu olduğunu kulağımıza fısıldar.
Koçluk süreci, bir nehrin akışına benzer; bazen sakin, bazen coşkulu akıntılar eşliğinde, yaşamın engin sularında yüzmeyi öğrenmemize destek olur. Nehir, bizlere engellerle dolu, dalgalı bir yol sunarken, koç da bu zorlukları aşmamız için gerekli stratejileri, cesareti ve inancı bulmamızda bize yol gösterir. Koçluk sürecinde edinilen her bilgi ve farkındalık, bireyin ruhuna yağmur damlaları misali hayat katar. Onu yeniden yeşertecek can suyu gibi üzerine düşer ve ışığa doğru uzanan nefes olur. Bu süreçte koç da öğrenir, gelişir ve değişen nehrin akışına uyum sağlar.
Sonuç olarak, yalnızlık yüzyılında koçluk, modern dünyanın karmaşasında kaybolmuş ruhlara, tekrardan anlam ve umut getiren bir dost, bir yol arkadaşıdır.
Kendi çağrımızı bulmamıza yardımcı olan, fırtınalı denizlerde yolumuzu aydınlatan bir fener olarak koçluk, her bireyin yaşam yolculuğunda apayrı bir dönüm noktası yaratır. Tıpkı uzun ve karanlık bir gecenin ardından doğan şafağın umudu yeşertmesi gibi, koçluk da yalnızlık içinde kaybolmuş kalplere yeni bir başlangıcın, müjdesini verir.
Bu yüzden, yaşamın zorlu yollarında, kendinizi yalnız hissettiğiniz anlarda, bir koçun yanımızda olmasının içsel fırtınalarımızda yol gösteren bir yıldız gibi parlamanızı sağlayabileceğini hatırlamalıyız. Unutmayın ki her fırtınanın ardında sakin bir liman ve umut dolu bir şafak mutlaka vardır. Koçlukla tanışarak, tıpkı benim gibi şafağını bulmuş, yeni limanlara yol almak için yelkenleri açmış geleceğe yol almaya hazır kocaman bir gemi olmanız ümidiyle..
Yazan :
Burak Sert / Profesyonel Erickson Koçu