Yazan: Şeniz İnal / Profesyonel Erickson Koçu
Okul hayatım boyunca, kompozisyondan 10 üzerinden 4’den daha yüksek bir not almayı başaramadım.“Aylardır Koçluk üzerine makale yazmak için çektiğim doğum sancısı belki de bundan” diye bir düşünce geçti zihnimden. Zihnim kendi kendine o kadar çok mızıldanıyordu ki canım sıkıldı…
Ve bu bana bir hikaye hatırlattı!
Ne zaman toplum önünde konuşması, bir iş toplantıda fikrini açıklaması, gerçekten ne istiğini aktarması ve talep etmesi gerektiği zamanlarda nefes alamayan ve gerginlikten kendisini doğru düzgün ifade edemeyen bir kadın varmış.Tam da o anlarda karnının içinde mavi bir balon şişmeye başlar, büyür büyür ve sonunda onu nefes alamaz hale getirirmiş. Heleki sınıfta öğretmenin “herkes kendini tanıtsın sıra ile” dediği zamanlarda, sıra ona gelene kadar balonu şişer şişer nefesini daraltır ve sesi titremeden ne adım şu diyebilir ne de kendisinden önce konuşanlara odaklanıp onları dinleyebilirmiş.
Siz ne hissedersiniz bu gibi durumlarda?
Sevdiği insanlarla sevdiği konularda konuşurken kendisini kaybeder, gözlerinin içi parlar ve tüm enerjisi ile etrafını aydınlatabilirken, konu yeni ve pek de bir duygu hissetmediği insanlar söz konusu olduğunda, hemen ortaya çıkıveren mavi balon, kaçan birçok fırsat, heba olup giden bir çok güzel fikir, yeni insan tanıma fırsatı ve tadına varamadan yok olup giden anlar ile başbaşa kalmak onu çok üzülüyormuş, ama bir türlü o mavi balona bir iğne batırıp patlatamıyormuş. Ve bu durum onu insanlardan uzaklaştırıyor, belki de yalnızlaştırmaya başlıyormuş.
Kişisel gelişim için okuduğu kitaplar, iyi bir yaşam koçu olabilmek için aldığı eğitimler, onlarca saat yaptığı koçluk seansları sonucunda “insanların hayatına dokunabildiğini deneyimlemesi bile, konu kendisi olduğunda onu motive etmeye yetmiyormuş. Peki neden! Diye sormuş kendisine… Ve“Terzi kendi söküğünü dikemez” demiş kafasının içindeki ses.
Sizin de ne yaparsınız aklınıza bunun gibi atasözleri geldiğinde?
O kendini “sobelemiş!”. “Bu inanç beni desteklemiyor!”.“Dünya üzerinde 1 tek insan bile yaptı ise bende yapabilirim! Kendi söküğümü dikebilirim!”Bu inancını dönüştürmek için öğrendiği NLP methodunu kendine uygulamış. Bir temiz defter açmış ve “kendim için projelerinim” yazmış kapağına. Başlamış öğrendiklerini önce kendisine uygulamaya, kendi kendine koçluk yapmaya.
Gel zaman git zaman gelip birşeyler değişmeye başlamış. Etrafında onunla iletişim kurmak isteyen insanlar artmaya başlamış. İnsanlar ile paylaşımı arttıkça herkesin değerli hikayeleri olduğunu farketmiş. Güzel hikayeler dinlediğinde kendi hazinesine eklemiş. Sıkıtılı hikayeler dinlediğinde koçluk yapmayı teklif etmiş. İsteyene zaman ayırmış, öğrendiklerini pratik etmiş, tıkandığı her defasında kitaplarına notlarına tekrar çalışmış. Sonra insanlar gelip ondan koçluk almayı ister olmuşlar.
Ancak bir türlü olması gerektiğini hissettiği gibi kendine güvenemiyormuş. Her ne kadar insanlar görmesede ve ona ne kadar değerli olduğunu, koçluk çalışmaları sonrasında hayatlarına ne kadar dokunduğunu, söyleselerde, o mavi balon en olmadık zamanda şişmeye başlıyor ve bir türlü patlayıp yok olmuyormuş.
Bir gün e-maillerinin içinde “ileri metaforlar ile koçluk” programının ilanını görmüş. Ne olursa olsun gitmeliymiş bu programa. Metaforlar hakkında az çok birşeyler biliyormuş. Ancak Eğitimi verecek olan kişinin öğrenmeye uygulamaya çalıştığı ekolün kurucusuymuş. Onunla tanışma fırsatını kaçıramazmış.
Peki nasıl olacakmış bu? İşyerinde en yoğun dönem toplantılar, bitmesi gereken raporlar, acil işler… “Evet bunlar benden beklenenler. Ben ne istiyorum!” kendine sorduğu sorunun cevabı içinden gelivermiş, incecik derinden; “Orada olmalısın!”…
Ve biletini almış. Peki madem gidiyormuş, hazır o kente gitmişken neden yeni yöneticisi ile tanışmasınmış. Farklı ülkelerdelermiş çünkü ve yöneticisi yeni değişmiş. Ama yöneticisi ile 1-2 yazışma dışında iletişimi olamamış. Yeni başladığı için yoğunluğunu anlıyormuş, ancak olan biten birçok şey yüzünden kendini yok sayılmış hissediyormuş. Onu görmek için uğraşmasa da, o kendini neden göstermesinmiş. Söyleyecekleri varmış söylemeliymiş. Cesaretini toplayıp randevu istemiş. Ancak yöneticisinin sadece, tamda eğitiminin ortasında zamanı varmış. Hayır! “bu istediğim şey o eğitimi kaçırmıycam!” Şansını zorlamaya karar vermiş ve daha mesai bile başlamadan çok erken bir saate randevu almayı başarmış.
Bütün koşulları zorlayıp gitmiş. Herkes varmış orada Koçluk eğitimini aldığı hocası, yine hocam dediği ondan kat kat tecrübeli koçlar, yeni başlayanlar, hiç tanımadığı insanlar ve hocaların hocası. Eğitim çok güzel geçiyormuş. Hocaların hocasının enerjisi, bilgisi, her konunun onda yarattığı farkındalık inanılmazmış. Ancak kafasının bir köşesinde o yapacağı görüşme, ilk defa tanışacak olması, kendini doğru ifade etme isteği, ama içinde şişecek mavi balon ile herşeyi yüzüne gözüne bulaştırma korkusu sürekli kendini hatırlatıyormuş.
Tam da öyle bir anda “birşeyi olduğu gibi algıladığımızda herşey nötrdür. Negatif yapan negatif meteforlardır!” demiş hocaların hocası. Birisi kendisine dokunduğunda, kendi kendini kapatan çiçek gibiyim diyen mimarın hikayesini anlatmış ve o çiçeği nasıl orkideye dönüştürdünü… Arkasından sormuş “var mı sizinde buna benzer, size kısıtlayıcı metaforunuz?” “Eveeeeetttt!!!” Bu inanılmaz bir fırsatmış. Hemen söz isteyip mavi balonunu anlatmaya başlamış kadın. Sınıftaki bütün bakışlar ona çevrilmiş. O anlatırken o balon çoktan şişmeye başlamış bile. “sınıfa bu metaforu dönüştürmek için örnek uygulama göstermek için buraya gelmek ister misin?”. Tabiki gelirmiş, bu tesadüf olamazmış!Daha ayağa kalkarken mavi balon kocaman olmuş, nefesini daraltmış, sesi titrek yüzü kırmızı olmaya başlamış bile.“İşte şişti bile!” diyerek sahneye doğru yürümüş. Sınıfta gülüşmeler olmuşJ.Tamda olması gerektiği gibi.
Ona yönelmiş onlarca gözle arasına perdeyi indirmiş, hocaların hocası sormuş, o ne hissediyor, ne farkediyor ise aynen söylemiş. Mavi balon bedeninden çıkıp gitmiş,kulağında sakin bir arp müziği duymaya başlamış, pembe enerji bulutları ile yıkanmış. Huzur, güven ve sevgi varmış içinde artık. Pembe bulutları ihtiyacı olduğunda yardımına koşmak üzere her zaman onunlaymış artık. “Bunu ne zaman kullanırsın?” diye sormuş hocaların hocası. “2 gün sonra yöneticimle yapacağım görüşmede!”
Bir sıkıntı olsun olmasın pembe bulutlarını hatırlamış ve onlarla yıkanmış. Kendisini çok mutlu ve özgüvenli hissediyormuş. Sınıftaki arkadaşları da ona karşılarında yaşanan değişimi kendi gördükleri şekliyle anlatmışlar. Herkes bu deneyimden çok mutlu olmuş. Görüşme zamanı sormuş yeni sınıf arkadaşlarımdan biri. Tamda toplantı yapılacak binanın yakınındaymış evi. Onu bekleyip derse de yetiştirebilirmiş. Değişimle birlikte geri dönüşler gelmeye başlamış bile.
Sonunda görüşme vakti gelmiş çatmış. Yöneticisi onu kapıda karşılamış ve kendisi yoğunluktan zaman bulamamışken insiyatifi eline alıp, adımı attığı için ona çok teşekkür etmiş. Keyifle konuşmuş, istediği herşeyi olduğu gibi ifade etmiş, o zamana kadar olumsuz algılanacağını düşündüğü için korktuğu konuları bile keyifle dile getirmiş. Aslında olan sadece olduğu gibiymiş.
Ve gelecek yeni süprizleri sevgiyle karşılamaya hazırmış.
Teşekkürler Marilyn!
Teşekkürler Zerrin!
Teşekkürler DengeMerkezi’ne yolu düşen güzel insanlar.