
Yazan: Profesyonel Erickson Koçu, Oya Hancıoğlu
Hiçbir sebep yokken sadece anlamak için çocuksu bir merakla nefesinize odaklandınız mı hiç?
Gelin birlikte deneyelim. Burundan güçlü bir iç çekişle karın bölgesine, oradan bedenin üst kısmına doluyor hava. Sonra bir anlık bir boşluk ve nefesin dışarı çıkışı başlıyor öncekinden çok daha sıcak, telaşsız ve doğal.
Hadi gelin şimdi kamerayı biraz daha yükseklere taşıyalım. Parmaklarımızın arasında var mesela boşluk, bizleri daha becerikli kılan. Öğünlerimiz arasında var, öğütmeye ve sindirmeye olanak sağlayan. Bildiklerimiz ile uyguladıklarımız arasında var, acele ile düşünmeden alışılageldiği gibi yaptıklarımızla. Niyetlerimiz ile davranışlarımız arasında va, örneğin çocuğumuza vakit ayırma niyetinde iken gelen bir telefonla onu azarlarken buluverirsin kendini farkında olmadan. Duygularımız ile tepkilerimiz arasında var, belki de en olması gereken boşluk, kırmamak incitmemek adına. Son günlerde sevdiklerimizle aramızda var, elimizde olmadan sosyal mesafeyi korumak amacıyla. Söylemek istediklerimiz ile yutkunup sessiz kaldıklarımızda var…
Severiz aslında boşlukları, iki berjer arasına bir sehpa, masa üzerine bir çiçek, duvara hoş bir tablo, boş bir sayfaya güzel bir resim veya yazı , gerdanımıza şık bir kolye , hoş bir aksesuar , hemen bulunuveren bir park yeri , akan bir trafik, bir köprü manzarası, boğaz kenarında en sevdiğin restoranda bulunan boş bir masa ya da beklerken sosyal medyaya göz atma imkanı. Kim bilir, kimi zaman hareket kabiliyeti, kimi zaman güzellik katan , gelişime , değişime olanak sağlayan boşlukları doldurmak istemesi, boşuna değildir beynin.
Bir de istenmeyen boşluklar var tabi.
Küçük bir çocuğun kalbindeki boşluk, derin bir kaybın ardından gelen boşluk , bilgiye ulaşamamanın verdiği boşluk , anlamlı gelmeyen eylemlerin boşluğu.
Anlamlı gelmeyen eylemlerin boşluğu…
Ahh nasılda bulup çıkarıverdi bilinçaltım…
Yıllarca tarif edemediğim, tanımlayamadığım bu boşluğu doldurmak için uçmayı yeni öğrenen bir kuş misali kanat çırpıp durdum. Çırpındım, çırpındım. Yeri geldi yoruldum ama bir gün süzülerek uçacağıma olan inancımla kanat çırpmaktan hiç vazgeçmedim. Spor, müzik, dans, müzikal, el sanatları, kitaplar, eğitimler, meditasyon, seyahatler, keşifler, yeni tatlar hep tutunduğum dallar oldu. Sonra bir gün kökleri ile toprak anaya sımsıkı sarılmış gövdesi dimdik, güçlü bir ağaca kondum. Koçluk dediler adına. Yorgundum, çok da bilgim yoktu. Beni sevgiyle kucakladı. Fark etmemi sağladı. Farkındalık başlarda canımı biraz yaktı ama fark ettiğim her şeyin üstesinden gelebildiğimi fark etmek, bana istediğim boşluğu yarattı. “Anlat” dedi, anlattım. Ben anlattıkça “korkma tam ve bütünsün” dedi. “Her zaman bildiğinin en iyisini seçtin o kadar. Üzülme, o an öyle davrandıysan mutlaka ardında senin için pozitif bir niyet vardır. Ne istiyorsun sen onu söyle.”
Ne mi istiyorum? Tüm sevdiğim ve güvendiğim insanlar uzun yıllardır bu iyi, bu güzel, böyle yapmalısın diye yaklaşıyorlardı. Ne istediğimi soran olmadığı gibi ben bile ne istediğimi bilemez olmuştum. Tek istediğim çok uzaklara uçmaktı. “Çok uzaklara nasıl uçabilirsin?” Dedi. “Bilmem, sen güçlü bir ağaçsın sen söyle” dedim. “Nasıl uçabileceğini en iyi sen bilirsin, kanatlar senin.” dedi. Öyle ya, o kadar çok çırpınmıştım ki kimse kanatlarımı benden iyi bilemezdi. Biliyorum dedim. “Uç o zaman. Değişim kaçınılmazdır, değiştir yerini.” Dedi. İşte yıllarca benim için anlamsız eylemlerle doldurmaya çalıştığım boşluğa ilk kez öylece bırakıverdim kendimi. Sakin ,dingin, gerektiğinde çırptığım kanatlarımla, süzüldüm boşlukta…
Tıpkı muhteşem bir piyano konçertosuna lezzet katan, notaların arasındaki o boşluk gibi. Ziyafetin farkında ve doldurma telaşı olmadan. Olanla yüklediğim anlam arasında , hayatla benim aramda, istediğim gibi doldurabileceğim bir alan. Koçlukla tanıştıktan sonra artık benim için istenmeyen boşluklar, hatalar, pişmanlıklar kalmadı. Hayattan aldıklarım ve vermek istediklerimi seçebileceğim muhteşem bir kaynağım var. Diğer herkes ve olan ne varsa, nefes kadar doğal geliyor artık. Biliyorum, öğreneceğim daha çok şey var ama daha bir keyifle alıyorum nefesimi. Daha uzun boşluklar bırakıyorum o sıcak havayı salıvermeden hemen önce ve gururla söylüyorum, “Ben bir Profesyonel Koçum” diye.
Tüm eğitmen ve çalışma arkadaşlarıma sevgilerimle…