Yazan: Profesyonel Erickson Koçu, Övgehan İnce
Yaşam yolculuğunda yol alırken insan, günlük uğraşların birinden diğerine koştururken; zorluklarla, beklemediği olaylarla yada istemediği sonuçlarla karşılaşır. Tüm bunlar karşısında zaman zaman üzülür, bazen dertlenir, bazen vazgeçer ama en çok da şikayet eder.
Kendi dışında ‘Diğer’ diye tarif ettiği her türlü unsura yükler ortaya çıkan hayal kırıklığını, memnuniyetsizliğini, başarısızlığını. ’O yüzden olmamıştır’, ’Onun yüzünden başına gelmiştir’, herşeyin sebebi odur, budur derken, bir ertesi güne uyanır ve bıraktığı yerden devam eder, geminin kaptanı olduğunu farketmeden.
Oysaki hayattaki tutkumuzu, bütünlüğümüzü, yaşama olan inancımızı ayakta tutan ‘Ben Olma’ mücadelemizdir.’Ben Olmak’ içimizdeki Ben’e ulaşma yolculuğumuzdur. Yunus Emre’nin dediği gibi ‘Bir ben var benden öte’. Bu yolculuk hiç bitmez, varış noktası yoktur. Ufuk çizgisi gibi yaklaştıkça insana daha da uzaklaşır bu vuslat. Vuslat diyorum çünkü; insanın özünü fark etmesi, onu geliştirmesi varlık sebebini keşfederek güneşi doğurmasından daha değerli bir şey yoktur hayatta diye düşünüyorum.
Varlık sebebimizi ararken keşfettiğimiz değerlerimiz bir meşale gibi yolumuzu aydınlatır. Değerlerimiz bize varolma, olabilme gücünü verir. Pusulasıdır hayatımızın. Atmaya karar verdiğimiz her adımın, aldığımız her kararın, kurduğumuz her ilişkinin, çıktığımız her yolun, peşinden gittiğimiz her hayalin gerçek sebebidir. Değerlerimiz bizi harekete geçirir.
Değerlerimizin farkında olarak yaşadığımız bir hayatta biliriz ki; tüm eylemlerimizin, içinde bulunduğumuz akışın bütün sorumluluğu bizdedir. Bu bilinç bizi harekete geçirir, mücadele gücü kazandırır. Vazgeçmeden kendimize inanarak ilerlememizi sağlar. Sorumluluğun kendinde olduğunu farkeden insan hedefini belirler ve ona giden yolda kararlılıkla yürür.
Ama bunun farkında olmadan yaşarsa insan kendini hep kurban görür, korkuları, önyargıları ile yüzleşemez. Oysaki bu geminin kaptanı odur.
Dümene geçmesi için düşünce sisteminde ‘Dönüşüm’ diye tarif edebileceğimiz bu keşfi gerçekleştirmesi gerekir.Ünlü filozof Descartes‘Düşünüyorum, öyleyse varım’ demişti.
Ama düşünmek öyle kolay bir iş değildir. Düşünmek; dogmaları, önyargıları, geçmişten getirdiğimiz alışkanlıklarımızı, korkularımızı bir tarafa bırakıp, kendimizi güvende hissetiğimiz konfor alanımızın dışına çıkma cesareti göstermemizi gerektirir.
Ve tam burda ‘Şu anda ne yapmaya ihtiyacım var’ sorusunu sormamıza sebep olur. Bu sorunun bizim için doğru cevabını bulmak için; farklı kapıları açmamızı sağlayacak olan, ufkun ötesini görme ihtiyacını bize hissettirecek olan bilinç ötesi zihnimizi yani görsel beynimizi harekete geçirmeliyiz.
Görsel beynimiz bize kendi kaynaklarımıza ulaşma şansı verir. Bunu yaparken pozitife odaklanmalılız. Böylece içimizde keşfettiğimiz kaynaklardan aldığımız güçle kendimize net tariflenmiş hedefler koyabiliriz ve bu hedefe giden yoluda yine kendimiz belirleriz.
Bu düşüncelerimi paylaştığım bazı arkadaşlarım aynı soruyu sordular bana;’Her durumda pozitifi düşünmek farklı bir ifadeyle Polyanacılık oynamak bizi gerçeklerden uzaklaştırır mı? ’Gerçek tanımı, verileri bir kenara koyucak olursak, kişiye göre değişir. Bu noktada algılarınız devreye girer, Daniel Goleman’nın ‘Duygusal Zeka’ kitabında bahsettiği duygularınızın zekası devreye girer. Ama en temelde sizin gerçeğinizi sizin değerleriniz belirler.
İşte bu noktada kişinin öz benliğine yani değerlerine ulaşma başarısı ve bu farkındalık ile duygusal beyini ile görsel beyninin ahengi yakalaması düşünce sistemindeki dönüşümün anahtarıdır.
Bu anahtara ulaşmak için neler yapabiliriz diye düşünürken ‘Çözüm Odaklı Koçluk’ ile karşılaşırsınız. Amerikalı psikiyatri uzmanı Dr MiltonErickson ‘nun çalışmalarını esas alan bu yaklaşım ile dönüşümü başlatmak için;
İhtiyaç duyduğunuz kaynaklara zaten sahip olduğunuzu,
Aldığınız her kararın, attığınız her adımın arkasında size ait değerlerin olduğunu,
Her durumda kendiniziçin en iyi karar vereceğinizi,
Değişimin kaçınılmaz olduğunu,
Olduğumuz halimizle yeterli olduğumuzu bunun dengenin bir parçası olduğunu öğrenirsiniz.
Bu 5 temel ilkeyi esas alarak gerçekleştirilecek düşünme sistemindeki dönüşüm bundan sonraki hayat deneyimimizi zenginleştirir. Ben olma mücadelemizde bize güç katar, yol gösterir.
Marcel Proust’un söylediği gibi ‘Asıl keşif yeni yerler bulmakta değil, yeni gözler edinmektetir’. Düşünce sistemindeki dönüşüm yeni gözler edinmemizi sağlar ve hayatımıza edindiğimiz bu yeni gözlerle baktığımızda bizi yeşertecek olan ahengi yakalar, yaşamımızdaki farkı yaratmamıza sebep olur.
Düşünce sisteminizdeki dengeyi yakalamak; zihnimizin derinliklerini keşfedip amacımıza giden yolda emin adımlarla ilerlememizi sağlar. Becerilerimizi keşfederiz, becerilerimizi geliştirip amaca giden yolda ustalaşarak devam ederiz.
Yakaladığımız bu dengeyi korumak ve her geçen gün bir adım daha öteye götürmek için farkındalık en önemli anahtardır. Kazandığımız becerilerin hayatınızda meydana getirdiği dönüşümü fark etmek, değerleri odağımıza alarak belirlediğimiz çözümlerin gücünü, etkisini fark etmek, en önemlisi bize dair olan gerçekliği fark etmek bu yolda kendimize verdiğiniz en güzel armağan olur.
Tünelin ucunda herkesin istediğini söylediği ama sadece arayanların bulacağı içsel mutluluğumuz vardır. İçsel Mutluluk anımızın farkında olarak yaşadığımız ve bunun bizim eserimiz olduğunu hatırladığımız müddetçe bizimle olacaktır.
Ben yola çıktım daha çok başındayım.
Yolda olan, yola çıkmaya niyetli olan herkese iyi yolculuklar…..