Ali Aktaş
Bosch Termoteknik Pazarlama Direktörü , Profesyonel Erickson Koçu
KOÇ SİZİN SEÇENEKLERİ FARK ETMENİZİ SAĞLAR, BUNDAN SONRA SEÇİM SİZDEDİR
“Bu konu bir vizyon meselesi. Şirketler artık sadece geleneksel yöntemlerle çalışanlarının mutlu olmayacağının farkındalar. Bu sebepten koçluk birçok firmadaki önemli insan kaynakları araçlarından biri. Şirket birleşmeleri ya da şirkette bir dönüşüm projesi olduğunda böyle bir ihtiyacı fark eden ve dışarıdan koçluk desteği alan firma da çok var. Çünkü, dönüşüm elinizde bir sihirli değnekle “Hadi dönüş” diyeceğiniz bir şey değil. Önce kafaların o dönüşüme hazırlanması, orada olması gerekiyor. Üst düzey yöneticilerden başlayarak bireysel koçluklarla onları bir noktaya getirip; daha sonra onları birleştirip takım koçluğuyla şirketi dönüştürecek aksiyonlar alınmalı.”
Özellikle son on yıldır yaşamın her alanında “Koçluk” kavramıyla karşılaşıyoruz. Siz nasıl tanıştınız, hayatınıza nasıl girdi bu kavram?
Özellikle bizim gibi profesyonel kurumsal firmalarda, yöneticilerin liderlikle ilgili yetkinliklerini geliştirecek birtakım eğitimler düzenli olarak yapılır. Bosch, bu tip eğitim konularında bütün çalışanlarına ve özellikle yöneticilerine yatırım yapan bir firma… Son yıllarda “Liderlik” ile ilgili yeni kavramların da oluştuğunu gördük. Ben koçluk disiplininde çok önemli bir liderlik özelliği olması gerektiğini düşünüyorum. Koçluk, aslında ilk bu şekilde hayatıma girdi. “Bir yönetici olarak ekibime nasıl koçluk yapabilirim” sorusu ile konu bana daha da yakınlaştı. Yöneticilikte bir koç gibi davranmanın da çok önemli olduğunu bu şekilde fark ettim.
Koçluk her şeyden önce insanı daha fazla anlamayı gerektirir. İnsanın her zaman mentörlük veya danışmanlığa ihtiyacı olmayabiliyor. Bazı kişilere, içindeki potansiyeli çıkaracak ve öz farkındalığı ile kararlar alacak şekilde yaklaşmanın çok daha etkin olduğunu düşündüğümden, koçluk eğitimi almaya karar verdim. Ve şirketimin de desteği ile ICF akredite bir koçluk okulundan tüm eğitimlerimi tamamladım. Koçluk eğitimleri sadece bir hafta sonu kursuna giderek alacağınız tarzda eğitimler değil, bu konuyu bir yaşam tarzı haline getirmeniz gerekiyor. Yani, koçluk süreklidir. Bir temel eğitim alıyorsunuz, onun üzerine geliştirici birçok daha eğitim alıyorsunuz. Koçluk süreci hayat boyu öğrenme ve insanı tanıma yolculuğudur.
Ben ilk olarak kendi liderlik özelliklerimi geliştirmek için aldığım koçluk eğitimini, sonrasında “Şirket içinde profesyonel bir koçluk şekline getirebilir miyim” diye düşündüm ve bu şekilde şirket içinde bir koçluk süreci oluşturduk. O zamanlar daha şirketlerde koçluk çok yerleşmiş değildi. Sadece, birkaç kurumsal firmada olan bir konuydu.
Bosch Termoteknik firmamızda ve aynı zamanda Bosch Türkiye içerisinde ciddi ve yetkin bir koç havuzumuz oluştu. Çalışanlarımız insan kaynakları ile planlayarak ya da bazen direk bize başvurarak koçluk alabiliyorlar.
“Bence koçluk profesyonel bir uğraş. Hobi olarak yapılabileceğini düşünmüyorum. Ciddi ve yoğun eğitimler almanız gerekiyor. İnternetten bir sanal eğitimle ya da hafta sonu alacağınız kısa bir eğitim ile gerçekten dünya standartlarında bir koçluk yapılabileceğini düşünmüyorum.”
Şirket içinde kullanabilir miyiz önerisi sizden mi geldi?
Evet, yani koçluk çok faydalı bir araç aynı zamanda. Ve bu yetkinliğimiz var ise bunu tabii ki şirket içinde hayata geçirmek çok önemli. Ekiplerimize koçluk yaklaşımlarıyla yaklaşabilmenin bir yönetici olarak çok önemli bir araç olduğuna inanıyorum. Bununla birlikte koçluk aslında, seans usulü yapılan yani belli bir konusu, yapısı ve tekniği olan bir süreç ve biz de “Diğer insan kaynakları araçlarımız gibi koçluğu da bir geliştirici araç yapabilir miyiz” diye düşündük ve şirket içi koçluk havuzunu oluşturduk.
Daha sonra öğrendik ki, Bosch içerisinde farklı bölüm ve lokasyonlarda çalışanlarımızdan da koçluk eğitimleri alanlar olmuş. Bu sayede koçluk havuzumuz daha da zenginleşti. Hatta yeni arkadaşlar da koçluk eğitimleri almaya başladılar. Ve şu anda geldiğimiz noktada, Bosch Termoteknik firmamızda ve aynı zamanda Bosch Türkiye içerisinde ciddi ve yetkin bir koç havuzumuz oluştu. Çalışanlarımız insan kaynakları ile planlayarak ya da bazen direk bize başvurarak koçluk alabiliyorlar. Bosch Global’de de tüm dünyadaki koç olan çalışanlarımızın bir topluluğu var. Buradan haberleşebiliyor ve birbirimizle paylaşımlarda bulunabiliyoruz.
Aldığınız koçluk eğitiminin kapsamından daha detaylı bahsedebilir misiniz?
Koçluk benim kendi yöneticilik yetkinliğimi geliştirmek için başladığım bir konuydu, fakat artık profesyonel oldu. Ben normalde ICF sertifikalı koçum. İlave olarak NLP gibi farklı birçok eğitimler de aldım. Şu an koçluğu profesyonel bir meslek olarak yapabilirim. Ancak ben şirket içinde asıl görevlerimin yanında yapmayı tercih ediyorum. Şirket içerisinde herhangi bir şekilde, bir çalışanın koçluğa ihtiyacı olduğu zaman, bununla ilgili süreç doğrultusunda hareket ederek bu talebini gerçekleştirebiliyor. Koç havuzundan çalışmak istediği koçu belirleyerek yöneticisi ve insan kaynaklarıyla beraber süreci planlayabiliyor. Daha sonra koçluk süreci ile ilgili bilgilendirmek üzere bir ön görüşme yapılıyor. Yani bu anlamda, buradaki yapımız tamamen profesyonel diyebilirim.
Sorunuza tekrar geri dönersem bence koçluk profesyonel bir uğraş. Hobi olarak yapılabileceğini düşünmüyorum. Ciddi ve yoğun eğitimler almanız gerekiyor. İnternetten bir sanal eğitimle ya da hafta sonu alacağınız kısa bir eğitim ile gerçekten dünya standartlarında bir koçluk yapılabileceğini düşünmüyorum. Bizim koçluk eğitimlerimiz, ICF’ den akredite bir koçluk okulundan 128 saatlik bir eğitim sonrası, 100 saatlik profesyonel koçluk seansı yapmış olup, sonrasında da bir değerlendirmeden geçmeyi gerektiriyor. Bunun sonrasında da temel sertifikayı alabiliyorsunuz. Ondan sonra bu saatleriniz arttıkça, eğitimlerinizi çeşitlendirdikçe oradaki dereceniz artabiliyor. Bu şekilde uluslararası geçerliliği olan, belli prensipler ve etik kurallar ile çalışmayı taahhüt etmiş profesyonel bir koç oluyorsunuz.
Şirket içerisinde talep eden kişilere mi, yoksa sizin ihtiyacı olduğunu tespit ettiğiniz kişilere mi destek veriyorsunuz?
Koçlukta danışanın gönüllü olması çok önemlidir. İlk talep her zaman koçluk almak isteyen kişiden gelirse süreç daha rahat akar. Biz ilk aşamada koçluğun ne olup ne olmadığını mutlaka anlatırız. Bu sayede koçluk almak isteyenlerin bir mentöre mi ihtiyacı var ya da danışmana mı ihtiyacı var veya gerçekten bir koç ile çalışmak istiyor mu, buna farkındalıkla karar verebilirler. Bu sebepten bu ilk görüşmeler çok önemli.
Koçluk talebinde bulunan çalışanlarımıza ilk seansımızda tamamen “Koçluk nedir?” kavramını anlatırız ki, onun farklı bir ihtiyacı varsa buna göre süreci planlayabilelim. Süreç başlamadan bu görüşmeyi yaparak danışan ile el sıkışmak çok önemlidir.
“Koçluk kavramıyla mentörlük kavramı karıştırılıyor” diyebilir miyiz?
Bir kere, biz mentörlükle koçluğu tamamen birbirinden ayırırız. Yani koçluk, kesinlikle mentörlük değildir. Hatta biz “Koçluk aslında nedir, ne değildir” diye anlatırken de ilk anlattığımız şeyler bunlardır. Çünkü mentörlük, bir konuda sizin kendi edindiğiniz tecrübelerinizi, daha sonra yine aynı yoldan giden başka bir kişiye aktarmaktır. Bizim şirket içinde de tecrübeli mentörlerimiz var. Ama bu konu koçluk konusundan tamamen ayrı değerlendiriliyor. Bazen koçluk için gelen kişiye mentörlük gerekebiliyor. Bir projeyi, bir işi yaparken daha önce bu işi yapmış ve başarılı olmuş bir kişiden tavsiye almak isteyebiliyor çalışanlar.
Koçlukta ise, bizim odağımız danışanın kendi içindeki potansiyeli fark etmesi ve bu işi kendi yapma tarzını bulmasını sağlamak. Bu sebepten mentörlük ve koçluk birbirinden ayrı süreçlerdir.
“Seanslarda en önemli konu nötr konuma geçmeniz ve sadece derin dinleme yapmanız. Biz buna aynı zamanda fil kulağı ile dinlemek diyoruz. Koç çok iyi bir dinleyen olmalı her zaman.”
Her seviye çalışana mı yoksa sadece yöneticilere mi koçluk desteğiniz söz konusu?
Biz şu an, koçluk havuzunda her seviye çalışanlara koçluk yapıyoruz. Koçluk eğitimi alarak bu mesleği yapanlar genelde yönetici seviyesindeki arkadaşlarımız. Fakat koçluk almak; herkese, tüm çalışanlara verdiğimiz bir hizmet.
Danışanlarınızla birebir mi çalışıyorsunuz, yoksa grup çalışması mı yapıyorsunuz?
Koçluk genelde bire bir yapılan bir süreç. Çünkü koçluk süreci kişisel bir yolculuktur ve hayatımızın her alanına dokunur. Örnek olarak kariyer hedefleri ile ilgili koçluk almak isteyen bir kişinin sürecinde, iş hayatı dışında farklı birçok alanda da çalışır halde de bulabiliriz kendimizi. Çünkü hayat bir bütündür.
Şirketlerde genellikle, ağırlıklı kariyer konularını konuşuyoruz ama mutlaka özel hayattan konular da konuşulabilir. Bu konuda bir sınırımız yok. Bu sebepten koçluk süreçleri aynı zamanda özel ve gizlidir. Aynı zamanda koç ve danışan arasında güven ilişkisine bağlıdır.
Bilgiler kesinlikle kimseyle paylaşılmıyor diyebilir miyiz?
Evet gizlilik ve güven koçluk sürecindeki en temel konu. Koç aynı zamanda her zaman nötr konumda olmalıdır. Yani koçun en büyük farkı, sizi derin düşündürmek; sizi bir konuya odaklamak, sizin kendi içinizdeki o potansiyelinizi fark ettirmek. Yani hiçbir zaman bir koçluk seansında; “Aslında bak şöyle yapsan iyi olur. Ben böyle yapmıştım; çok iyi sonuç almıştım. Sen de böyle yap, iyi olur” demiyorum. Çünkü koçluk, tamamen farklı bir konu… Koçluk seansına başladığımız an, koç nötr konuma geçer ve aynı zamanda çok iyi bir dinleyicidir.
Diyelim şirket içerisinde çok iyi tanıdığınız birine koçluk yapıyorsunuz. Ama o an tanıdığınızı unutup, kişiye sadece danışan olarak yaklaşmanız gerekiyor. Profesyonellik burada devreye giriyor sanırım?
Evet, yani öteki türlü o kişiyle arkadaş olarak sohbet edebiliriz. Ama eğer bu kişi bana koçluk için geldiyse, ben önce yönetici ya da arkadaş şapkamı çıkartıyorum, koç şapkamı takıyorum. Danışan kişi de bunu çok biliyor zaten. Çünkü ilk görüşmede koçluğun ne olduğu ve süreçle ilgili bilgilendirme yapıyoruz ve el sıkışıyoruz.
Seanslarda en önemli konu nötr konuma geçmeniz ve sadece derin dinleme yapmanız. Biz buna aynı zamanda fil kulağı ile dinlemek diyoruz. Koç çok iyi bir dinleyen olmalı her zaman. İyi dinlemeli ama yorumlamamasınız ya da koç olarak zihninizden, “Hım, demek bu böyle, böyle değil” gibi şeyler geçirmemek sürecin danışan açısından verimli olması için çok önemli. Sadece dinliyorsunuz ve doğru anda danışanı düşündürecek; ucu açık güçlü soruları soruyorsunuz. Buna benzer bazı tekniklerle, danışanı kendi getirdiği konuya odaklayıp; bir şekilde orada başka farkındalıklar edinmesini sağlıyorsunuz. Tabii arkada çok teknik süreçler var, yani bu konu sadece bir soru sormak değil. Soruların teknikleri var.
Beynimizin yapısını, çalışma şeklini bilmek ve buna göre teknikleri kullanmak önemli. Bizim ağırlıklı odağımız danışanın görsel beynini çalıştırmak; onu düşündürmek, hayal ettirmek ve alternatifleri fark etmesini sağlamak. Burada danışanların iç ve temsil sistemlerini gözlemlemek de önemli. O kişinin görsel mi, işitsel mi ya da kinestetik bir sistemi mi olduğunu fark ederek buna göre teknikler uygulamanız mümkün.
“En büyük engellerimizden biri zihnimizdir. Koçluk teknikleri çoğu zaman zihnimizin bizi engellemeye çalışan taraflarını by-pass ettirir. Bu sayede hayal ederiz, farkındalıklarımız artar ve çok çeşitli alternatifleri görebiliriz. Bu alternatifler arasında kendi değerlerimizle örtüşen, kendimiz için en doğru olduğuna inandığımızı seçeriz. Yani sürecin sahibi yine danışanın kendisidir. Koç ise onu yolda tutar.”
Yönetici şapkasını çıkarıp; koçluk şapkasını giymek… Bunu başarmak hiç de kolay olmasa gerek. Aldığınız eğitimin bu anlamda sizi destekliyor mu?
Aslında bu çok güzel bir soru. Çok tartışılan bir soru. Yani bir yönetici, bir şirkette çalışanlara koçluk yapabilir mi? Bir de tabii koçluktan ne anladığımız önemli. Günümüzde her yerde koçluk kavramı karşımıza çıkmakta. Bunların çoğu bizim anladığımız ve uluslararası kabul edilmiş normlara sahip koçluklar değil. Profesyonel koçluk, ICF sertifikalı ciddi bir eğitim kurumundan koçluk eğitimi almış ve belli bir saat tecrübesi olan kişilerin yaptığı koçluktur. Şu an karşımıza birçok farklı koçluklar çıkabiliyor. Bu yaklaşımların çoğu bizim anladığımız şekilde koçluk değildir. O nedenle her görüşme, her seans, her danışmanlık; koçluk anlamına gelmiyor. Bu bir mentörlük, danışmanlık, tavsiye vermek ya da öğretmenlik olabilir.
“Koçluk” İngilizce’den gelen ve yük çeken kamyonlara verilen bir isim aslında. Profesyonel koçluk, kuralları yazılı olan, meslek olarak tanımı yapılmış bir süreç. Etik kuralları, prensipleri belli. Bu sebepten ciddi bir konu. Aynı zamanda bu meslek dünya çapında çok ciddi bir endüstri konumuna gelmiş durumda. 1970’lerin sonu, 1980’lerle beraber ortaya çıkmış. Çünkü bu dönemde hayat daha çok hızlanmaya başlamış. Bu yıllarda teknolojinin gelişimi ve özellikle bilgi bombardımanına tutulan insanlar, daha hızlı ve daha odaklı hareket etmek gerektiğini, aksiyon adımlarını daha net, daha kısa zamanda belirleyebileceği çözümlere ihtiyacı olduğunu anlamış ve buna en uygun gelişim süreci olarak da koçluk hayatımıza girmiş.
Kimlerin koçluk almaya ihtiyacı yoktur sizce?
Her zaman herkesin koçluğa ihtiyacı olabilir. Eğer hayatınızdaki bir konuya özellikle odaklanmak istiyor, süreçleri netleştirmek, alternatifleri fark etmek ve aksiyonlar belirlemek istiyorsanız; koçluk sizin için uygun bir araçtır. Benim de koçluk yapan bir kişi olarak destek aldığım koçlarım var. Yani çok yoğun olduğum, bir türlü konsantre olamadığım, bir sürü fikrin kafamda dolaştığı zamanlar olduğunda, ilk yaptığım iş koçuma gidip bunu anlatmak olur. Çünkü beynimizin çalışma sistemi zaman zaman bizim bazı alternatifleri görmemizi engelleyebiliyor. Koç, bu sınırları aşmak için en önemli yoldaşınızdır.
Peki, bu eğitimler ne kadar sürüyor? Süresi, kişiden kişiye değişiyor mu?
Normalde ICF’ in önerdiği normal koçluk eğitimi 128 saat sürer. Temel eğitimdir bu. Bir de en azından 100 saatlik seans yapmış olmanız gerekiyor. Bunu da tamamladıktan sonra, koçluk sertifikasını alıyorsunuz. Ondan sonra bunun kademeleri var. Bu eğitimleri çoğalttıkça ya da koçluk saatleriniz arttırdıkça daha üst kademelerde bir derecelendirmede koçluk seviyesi elde edebiliyorsunuz.
Koçluk sürekli yeniliklerle beslenen bir meslek. Ben her sene koçluk ile ilgili en az bir eğitim almaya gayret ediyorum. Bunun yanında çok fazla basılı yayın ve kitap okumak da kendinizi bu meslekte geliştirmek için önemli.
Sürekli değişen, gelişen bir konu değil mi? Teknoloji gibi…
Aynen öyle… Makineler ne kadar gelişiyorsa, insanlar da mükemmel ve gizemli bir makine olarak her zaman gelişiyor. O yüzden konumuz insan olduğundan, öğrenecek çok şeyimiz var. İnsanların değişime ihtiyacı ve değişimin kaçınılmaz olduğu müddetçe, bir şekilde sizin de kendinizi geliştirip, yeni şeyler öğrenmeniz gerekiyor koçlukta.
Bir koçluk seansı nasıl oluyor? Nasıl ilerliyorsunuz?
Her koçluk seansının mutlaka bir konusu oluyor. Biz buna, kontrat diyoruz. Yani koçluk seansına girdiğiniz zaman önce, danışan ve koç o gün ne konuşacaklarını çok iyi bir şekilde netleştiriyorlar. Benim koçluk eğitimi aldığım Erickson Koçluğu’nda ilk olarak konuları pozitif ve gelecek odaklı bir zemine oturtuyoruz. Konuyu mümkün olduğunca yalın bir hale getirmeye gayret ederiz. Bu şekilde odaklanma çok daha net olacaktır. Gelen konular mutlaka danışanın kontrolü altında olmalıdır. Bu şekilde çok daha verimli bir süreç yürütülebilir. Süreç içerisinde birçok farklı teknikler kullanılabilir. Her tekniğin en önemli özelliği danışan kişiyi düşündürmek ve hayal ettirmektir. Bunu da her zaman ucu açık sorular ile yaparız.
Düşünün sizin için hayatta hiçbir engelin olmadığı bir durumda neler hayal edersiniz? Bizim de en büyük engellerimizden biri zihnimizdir. Koçluk teknikleri çoğu zaman zihnimizin bizi engellemeye çalışan taraflarını by-pass ettirir. Bu sayede hayal ederiz, farkındalıklarımız artar ve çok çeşitli alternatifleri görebiliriz. Bu alternatifler arasında yine kendi değerlerimiz ile örtüşen kendimiz için en doğru olduğuna inandığımızı seçeriz. Yani sürecin sahibi yine danışanın kendisidir. Koç ise onu yolda tutar. Bu şekilde sürecin sonunda gerçekleştireceğimiz bir aksiyon listemiz elimizde olur. Neden gerçekleştirebiliriz? Çünkü bunu tamamen biz belirledik. Hiçbir yerden bize dayatılan veya satın aldığımız aksiyonlar değil tamamen bizim içimizden gelen ve değerlerimize uygun aksiyonlar olduğu için de hayata geçirmemiz çok daha kolay olur. Koçluk süreci sonunda danışanın aldığı aksiyon adımlarında sorumluluk da kendisindedir.
Aslında şöyle oluyor değil mi, mesela ben bu şirkette çalışıyorum ve benim kriterlerimle, şirketin kriterleri örtüşmüyor. Süreç kendi kendini imha ediyor. Ya şirket beni işten çıkartır ya da ben kendim bu şirketten ayrılırım. Zaten gidip gelmek zorlaşıyorsa, gelmek istemiyorsanız, verim alamıyorsanız, aslında süreç bir şekilde kendini bitiriyor.
Evet, ama burada asıl önemli olan bunun farkında mısınız? Farkında olmadan da mutsuzluk gelişebiliyor. Sürekli mutsuzsunuz. Sürekli motivasyonunuz düşük… Neden? Belki de en temelde, en özde bir yerde, sizin bir değeriniz mesela diyelim ki “Özgürlük” olsun ve sizin çalıştığınız şirketteki bazı kurallar bu değerinizle çatışıyor. Bu durumda mutlu olmanız çok zor.
İnsan bir değer varlığıdır. Bizim bütün yaşamımızın, bütün attığımız adımların, verdiğimiz kararların her zaman arkasında kendimizle ilgili bir değer vardır. Koçluk bu değerinizi ya da değerlerinizi size fark ettiren kişidir. Değerinizi ya da değerleriniz siz kendiniz bulur ve fark edersiniz. Bunu fark ettiğiniz zaman da bazı şeyleri seçme şansınız olur. “Evet, ben bu şirkette para kazanıyorum aynı zamanda hayatımı idame ettiriyorum. Burada mutlu bir şekilde yaşayabilir miyim?” ya da “Hayır bu kesinlikle benim için çok önemli bir konu. Benim burada çalışmamam lazım” gibi bir karar verebilirsiniz. Hayatınızın kontrolü tüm farkındalığınız ile artık sizdedir.
Eğitimin ardından işten ayrılanlar oluyor mu?
Evet bazen. Yani bir koçluk seansı sonucunda hayatı ile ilgili çok farklı şeyleri fark eden ve buna göre hayatını tekrar şekillendirmek isteyenler olabiliyor. Koç sizin seçenekleri fark etmenizi sağlar, bundan sonra seçim sizdedir.
Günümüz iş hayatını düşünürsek; çok fazla plazalar, ofisler ve buralarda çalışan insanlar söz konusu. Kalabalık içinde bir yalnızdan söz etmek mümkün… Birçok insanın belki de böyle bir desteğe ihtiyacı var.
Koçluğun çıkışı zaten daha çok iş hayatından dolayı olmuş. Buradaki dinamikler çalışanların daha aksiyona yönelik ve net kararlar alabilmelerini gerektiriyor. Bu sebepten koçluk iş hayatına hemen girmiş. Günümüzde birçok alanda artık koçluk var. Mesela benim çok gördüğüm öğrenci koçluğu var. Öğrenciler özellikle sınav öncesinde, meslek seçimlerinde koçluk alabiliyorlar. Tabii ki koç, “Öğrenciye şunu seç, bunu seç” demiyor. Fakat öğrenci, kendi içindeki potansiyeline bakarak; nerede daha mutlu olacağına, hangi değeriyle neyin daha fazla uyuşacağını fark ederek ileriki hayatı için bir adım atabiliyor.
Sizin seviyenizdeki firmalarda da aynı uygulama var mı? Onlarda da yapılıyor mu koçluk eğitimi?
Benim çevremde gördüğüm birçok kurumda, “Kurum içi koçluk” diye bir kavram var. Bu konu bir vizyon meselesi. Şirketler artık sadece geleneksel yöntemler ile çalışanlarının mutlu olmayacağının farkındalar. Bu sebepten koçluk birçok firmadaki önemli insan kaynakları araçlarından biri.
Aynı zamanda dışarıdan profesyonel olarak koçluk alan, şirket birleşmeleri ya da şirkette bir dönüşüm projesi olduğundan dolayı böyle bir ihtiyaç olduğunu fark edip; bir koçun desteğini alan firma da çok var. Çünkü, dönüşüm elinizde bir sihirli değnekle hadi dönüş diyeceğiniz bir şey de değil. Önce kafaların o dönüşüme hazırlanması, orada olması gerekiyor.Bu tip durumlarda, bütün üst düzey yöneticilerden başlayarak; bireysel koçluklarla onları bir yere getirip daha sonra onları birleştirip takım koçluğuyla şirketi dönüştürecek aksiyonlar alınmalıdır.
Peki siz profesyonel koç olarak söz konusu yaklaşımlarınızı hayatınızın diğer alanlarında da kullanabiliyor musunuz?
Ben kullandığımı düşünüyorum. Yani en azından bir konuyla karşılaştığım zaman her zaman farklı seçeneklerim olacağını bilmek ya da odaklanırsam farklı şeyler bulabileceğimi biliyor olmak… Bence, çok ciddi anlamda kullanıyorum aslına bakarsanız. Genelde, “Bunu bir de şöyle ifade etseydin nasıl olurdu?” gibisinden biraz hafif esprili yaklaşıyorum.
Aslında bu insanı rahatlatıyordur değil mi? Farklı seçeneklerin olduğunu bilmek…
Evet aslında bu çok basit bir şey. Erickson Koçluğu’nun bana verdiği en önemli ilk şey pozitif ve gelecek odaklı düşünme oldu. Bu tabii ki bir Polyannacılık değil. Konuları pozitif ifade etmek; bir süre sonra bir kas haline gelebiliyor. Size göre en olumsuz olduğunu düşündüğünüz bir konuyu bile, pozitif ifade etmeye başladığınız zaman onun çözümü de çok daha kolay karşınıza çıkıyor.
Seçeneklerinizi de daha çok görmeye çalışıyorsunuz. Erickson Koçluğu’nun ilham aldığı, meşhur Psikiyatrist Dr. Milton Erickson’ın insana güvene dayanan şu ilkeleri çok önemli: “Her insan tam ve bütündür; her insan gereksinim duyduğu kaynaklara sahiptir, her davranışın altında pozitif bir iyi niyet vardır; her insan o anda var olan en iyi seçimi yapar, değişim sadece mümkün değil, aynı zamanda kaçınılmazdır.” Bunlar benim için de çok temel ilkeler haline geldi.
Çevrenizdeki insanlar olumsuz bir dil kullandığında onlara nasıl yaklaşıyorsunuz?
Genelde, “Bunu bir de şöyle ifade etseydin nasıl olurdu?” gibisinden biraz hafif esprili yaklaşıyorum. Ama benim mesela kendi ekibimin içinde -ona da artık alıştılar zaten- ağırlıklı olarak biz böyle yarı esprili, her şeyi sürekli yakalayıp da düzelterek değil ama esprili bir şekilde bir oyunmuş gibi aslında negatif konuları, pozitife çeviriyoruz ve bu da çok keyifli oluyor.
“İnsanlara farkında olarak ya da olmayarak yapıştırdığımız etiketleri çıkarttığımızda ilişkilerde çok şeyin değiştiğini kolayca görebilirsiniz.”
Diyelim ki o gün siz çok pozitifsiniz, işe geldiniz ya da dışarıda bir şey yapıyorsunuz ama yanınızdaki insan çok negatif. Sizce; “Evet bugün bu çok menfi, ne yapsam düzelmeyecek” gibi düşünerek oradan uzaklaşmak mı daha işe yarar yoksa o insanı yükseltmeye çalışmak mı?
Şimdi şöyle… Hangisi sizi mutlu ediyorsa onu yapın. Çünkü hepimiz tercih ettiğimiz hayatları yaşıyoruz. O anda negatif insanla konuşmanın sizi mutsuz etmeyeceğini düşünüyorsanız tabii ki konuşun. Ama bundan sürekli şikayet eden bir insansanız o zaman tercih yine sizin. Ben negatif, pozitif demeden her insanı olduğu gibi kabul ederek ve buna göre tercihimizi yaparak hareket etmemizin daha doğru olduğunu düşünenlerdenim.
Keskin ayrımlar yapmayı tavsiye etmiyorsunuz anladığım kadarıyla. Konuya biraz daha mesafeli bir yerden bakabiliriz gibi bir anlam çıkardım ben.
Her insan tam ve bütündür. Ben belki çok pozitif düşünüyorum ama o insan çok negatif olabilir… Benden hiçbir farkı yok. Yani bir elmanın iki yarısı gibi bakabilirsiniz. Sadece o, hayatı farklı görüyor. Farklı bir bakış açısı geliştirmiş. Ben farklı geliştirmişim. Hangisinin doğru/yanlış veya negatif/pozitif olduğu da göreceli bir kavram değil mi? Bunun farkında olduğunuz zaman insanlara bir etiketleme yapmıyorsunuz. İnsanlara farkında olarak ya da olmayarak yapıştırdığımız etiketleri çıkarttığımızda ilişkilerde çok şeyin değiştiğini kolayca görebilirsiniz.
Bosch bünyesinde yıllardır yöneticilik yapan bir isimsiniz. Koçluğu içeriden birinin vermesi çok daha etkili oluyor mu sizce?
Koçluğu, içeriden birinin vermesinin bir dezavantajı olabiliyor. Bazen bahsettiğimiz güven ilişkisinin kurulmasıyla ilgili sıkıntı yaratabilir. Burada koç ile danışanın en başta net olarak anlaşması ve danışanın gönüllüğü çok önemli. Aynı zamanda dışarıdan bu hizmeti alırsanız; süreci ciddi bir proje haline getirip, buna belli bir bütçe ayırıp; yapmanız gerekiyor. O nedenle, içeriden böyle bir hizmetin verilmesi çalışanlar için çok büyük bir şey bana sorarsanız.
Şirkette bir koç havuzunuz var, başvuruyorsunuz; ondan sonra koçluk hizmeti alıyorsunuz. Bunu dışarıda özelde almak daha farklı şeyleri gerektirir. O yüzden bence, şirketlerin içeriden koçluk vermelerinin en büyük avantajı bu.
Peki, danışanlarınız destek aldıktan sonra öğrendikleriyle hayatı kolay geçirebiliyorlar mı?
Eğer danışanın aldığı aksiyonlar değerleriyle örtüşüyor ise; ki süreçte o şekilde gelişmesi beklenir, o zaman mutlaka hayata kolaylıkla geçer. Koçluk konusu ne kadar net ve yalın olursa odaklanma o kadar iyi olur ve daha kısa zamanda hayata geçirilebilecek aksiyonlar belirlenebilir. Bununla birlikte illa ki her koçluk seansı sonunda şu kadar aksiyon olmalı gibi bir konu da yok. Bazen sadece bir farkındalık bile sayısız aksiyondan daha etkili olabilir.
Bosch Türkiye çatısı altında bütün çalışanların kolaylıkla ulaşabileceği bir koçluk havuzunun olması hayranlık uyandırıcı… Hem global hem de sürekliliği on yıllara yayılan şirketleri yakından değerlendirdiğimizde hep aynı sonuca ulaşıyoruz; merkezlerinde insan var. Çalışanlarını destekleyerek motive ediyorlar. Sayın Ali Aktaş’a her iki çalışma alanında da başarılar diliyoruz. Biz açıkçası çok şey öğrendik kendisinden hem sohbet için hem de paylaşımları için teşekkür ediyoruz.
“Bu söyleşi Tesisat Donanım Dergisi’nde yayınlanmıştır”