Makaleler Öneriler

Transaksiyonel Analiz Penceresinden Koçluk

Yazan: Aslıhan KURULTAY / Profesyonel Erickson Koçu

Transaksiyonel Analiz (TA) ile ilk tanışmam bundan yaklaşık 15 yıl önce eğitimci olarak başladığım meslek hayatımın ilk yıllarına uzanıyor. Çalıştığım kurumun kişisel gelişim eğitimlerinin içeriklerini tasarladığımızekip arkadaşım ile birlikte katıldığımız bir eğitim sırasında TA ile tanışmış ve sonrasında geliştireceğimiz birçok farklı eğitimin temelini TA kavramları ile desteklemiştik. Bu çalışmalar sırasında TA ile ilgili öğrendiklerim, kendi kişisel farkındalığımla ilgili de ilk keşifleri yapmamı sağladı ve içsel yolculuğumun başladığı ilk durak oldu.

Yıllar içinde kazandığım eğitimcilik, yöneticilik, annelik rolleri ile çeşitlenen ve zenginleşen bu yolculukta, TA penceresinden insan ilişkilerine ve dünyaya bakmanın hem mesleki hem kişisel gelişimime sağladığı katkılar artarak devam ediyor.

Bu yolculuktaki en yeni kazanımım olan koçluk bakış açısı ile ise TA ayrı bir boyut kazandı.TA teorisinin temel bileşenlerini anlayarak koçluk yapmanın, TA felsefesini koçluk bakış açısı ile birleştirmenin,koç olarak hem kendimin hem müşterimin potansiyelini keşfetmesini ve kendisine inanmasını desteklediğini, birbirimize açtığımız alanı büyüttüğünü ve her iki tarafın da sınırlarını itmesine yardımcı olduğunu deneyimliyorum.

İlk kez Eric Berne tarafından geliştirilen ve insanların düşünce, duygu ve davranışlarının anlaşılmasında ve açıklanmasında oldukça kolay anlaşılır bir modelsunan TA, uygulamada birey ve değişim ile ilgili üç temel varsayım üzerinden hareket eder:

  1. Tüm insanlar iyidir: Her insan bir değere sahiptir ve saygı görmeye layıktır.
  2. Herkes düşünme yetisine sahiptir:Tüm insanlar düşünebilir, hayattan ne beklediklerini bilebilir, karar verebilir ve kararlarının sonuçlarını kabul edebilir.
  3. İnsanlar kaderlerini kendileri belirler ve hayatlarını değiştirebilirler: Herkes kendi davranışlarından, kendi düşüncelerinden ve kendi duygularından sorumludur. Bireyler, yeni seçimler yaparak, yeni kararlar alarak değişebilirler.

TA teorisinin yapı taşlarını oluşturan bu varsayımlar, biz Erickson koçlarının TA ile hızlı bir gönül bağı oluşturmasını sağlayacak Milton Erickson prensipleri ile ne kadar örtüşüyor değil mi?

Eric Berne’in ardından Thomas A. Harris, TA’nın temel kavramlarını çok açık ve yalın bir dille sunduğu “Ben OK’im – Sen OK’sin” adlı kitabını yazıyor. Kitabın adı aslında bir anlamda TA felsefesini özetliyor.Harris’e göre, “Kendimizi ve başkalarını DEĞERLİ (OK) görmek; mutluluğun, kişisel tatminin ve iyi ilişkilerin anahtarıdır. Dünyanın iyiye doğru değişmesi olasıdır; ancak önce insanın değişmesi gerekir. Dünya ancak insan değişirse değişir.”

Biz Erickson koçları biliyoruz ki insan ancak kendisi isterse değişir. Koçluk da bu değişim için kişiyi harekete geçirecek, farkındalığını artıracak, seçenekler oluşturmasını sağlayacak araçlar sunar. Bu konuda derinleşmeden önce bir duygu, düşünce, davranışlar bütünü olan insanın oluşumunu TA’nın nasıl açıkladığına bir bakalım.

TA’ya göre herhangi bir davranış ortaya koyarken üç farklı benlik durumundan –Ebeveyn, Yetişkin, Çocuk-birinden hareket ediyoruz.Bu varoluş halleri rol değil, psikolojik gerçeklerdir. Durum geçmişteki olayların verisinin yeniden oynatılması ile üretilir, gerçek insanları, gerçek zamanı, gerçek mekanları, gerçek kararları ve gerçek duyguları içererek. Bunu bilimsel olarak nasıl açıklıyoruz:

  1. Beyin, aslında çok büyük bir sadakatle çalışan bir video kameradır.
  2. Geçmiş deneyimlere eşlik eden duygular, bu deneyimlerin ayrılmaz bir parçası olarak kayıt altındadır.
  3. Kayda alınmış bu deneyimler ve onlara eşlik eden duygular bugün tekrar oynatılmaya elverişlidir. Bu deneyimler yalnızca hatırlanmaz, yeniden yaşanır da.

Ebeveyn, anne-babalarımızın veya çocukluğumuzda bizi etkilemiş olan otorite figürlerinin tutum ve davranışlarının bizdeki içselleştirilmiş şeklidir. 0-7 yaş arası dönemde, çocuğun ebeveyninin yaptığı ve söylediği her şey çocuk tarafından kaydedilir. Kişiye özgü bu erken yaşantıların hepsi, Ebeveyndeki veri olarak içselleştirilir ve düzenlenip kurgulanmadan/sorgulanmadan/yorumlanmadan doğrudan “kaydedilir”(öğrenilen değerler).Burada dikkat çekici nokta, bu kuralların mantıken iyi ya da kötü olması değil, tümüyle çocuk için güvenlik kaynağından geldiği gibi kaydedilmesidir. Çocukluk dönemindeki bu kayıt kesindir. İnsan bunları silemez. Bu kayıtlar hayat boyunca da yeniden oynatılmaya hazırdır.

Ebeveynbenlik durumunun kuralları belirleyen, kurallara uyulmasını sağlayan, kendini ve diğerlerini eleştiren, cezalandıran, tehdit eden yönü Eleştiren Ebeveyn olarak tanımlanır. Bu yön yol gösterme, yapılandırma boyutunda kaldığında süreçleri belirlemek, değerlendirme yapmak ve denetleme yapmak açısından son derece yararlıdır. Ancak kural koymak ve denetlemek suçlayıcı boyuta ulaştığında, bu benlik yaşamı kolaylaştırmaktan çok engelleyici hale gelir. Ebeveyn benlik durumunun güven veren, destekleyen, yardım eden ve koruyan yönüise Şefkatli Ebeveyn olarak tanımlanır. Sevgi, ilgi ve yardım götürdüğünde yararlı, aşırı korumaya dönüşüp diğerlerinin gelişimini olumsuz etkilediğinde ise zararlıdır.

Dış olaylar Ebeveyn dediğimiz veri bankasına kaydolurken aynı andaçocuğun görüp duyduğu şeyler karşısında oluşan iç olayların (duyguların) kaydı da yapılmaktadır. Görülen, duyulan, hissedilen ve de anlaşılan veriyi Çocuk olarak adlandırıyoruz. Küçük çocuğun yaşamının ilk deneyimlerinde sözcük dağarcığı olmadığı için tepkilerinin çoğu duygulardır (hissedilen yaşam kavramı). Erken yaşlarındaki çocuk küçüktür, bağımlıdır, beceriksizdir, sakardır, anlam kurabileceği kelimelerden yoksundur. Hayal kırıklığı ile dolu medenileşme sürecinin ağırlıklı ürünü olumsuz duygulardır. Bu duyguları temel alan çocuk kısa sürede “Ben OK değilim.” sonucuna varır. Bu benim hatam. Yine. Her zaman böyle olur. Hep de böyle olacak. Sonsuza kadar. Bu sonuç ve bu sonuca yol açan mutsuz duyguların sürekli olarak deneyimlenmesi beyinde kalıcı bir kayıt oluşturur ve silinmez. Bazı çocukların iyi niyetli, sevgi dolu ebeveynleri olmasına karşın onların çocuklarının bile bu tortusu vardır. Sorunu yaratan ebeveynin niyeti değil, çocuk olma durumudur.

Çocukta aynı zamanda engin bir olumlu veri denizi de bulunmaktadır. Yaratıcılık, merak, öğrenme arzusu, ilk keşiflerin yaşandığı o saf duygular Çocuk’ta yer almaktadır. Yine de küçük çocuklar ve yetişkin olarak bizler üzerinde yapılan gözlemler, bize OK olmama duygularının ağır bastığını göstermektedir. İşte bu nedenle herkesin OK olmayan Çocuk’u vardır değerlendirmesi yapabiliriz.

Yetişkin benlik durumu, kişiliğin bilgisayarı olarak adlandırılır. Yetişkin benlik, duygularıyla hareket etmek yerine amaçlarını belirler, bu amaçlar doğrultusunda davranır ve elindeki bilgiye bağlı olarak olabildiğince objektif bir sonuç elde etmeye çalışır. Bu benlik durumu anahtar sorular sormamızı sağlar, bu nedenle diğer iki benlik durumunun ufkunu genişletir. Yetişkin veri toplayıp işlemden geçirerek yaşam hakkında “düşünülen kavramlar” geliştirir. Test edilerek ve keşfedilerek elde edilen verilerin kaydı (düşünülmüş yaşam kavramı).

Ebeveyn ile kişi kendisine öğretilmiş ve gösterilmiş hayatı, Çocuk ile hissettiği, olmasını istediği hayatı, Yetişkin ile ikisi arasındaki farkı görmeye ve dile getirmeye başlar. Yetişkin veri işleyen bir bilgisayardır. Üç kaynaktan veri toplar ve bu bilgiyi öğütüp karar alır. Yetişkin’in önemli bir işlevi; Ebeveyn’deki veriyi incelemek, doğru olup olmadığına ve bugüne uygun olup olmadığına bakmak sonra kabul veya reddetmektir. Amaç Ebeveyn veya Çocuk’tan kurtulmak değil, bu veri bankalarını incelemek için özgür olmaktır. Kaydı silemeyiz ama kapatmayı seçebiliriz.

Sağlıklı bir kişilik, benlik durumlarının dengeli gelişimine bağlıdır. Yaşamda üç benlik durumuna da ihtiyaç vardır ancak önemli olan hangi benlik durumunun hangi ortamda kullanılacağını bilmektir. TA’nın amacı kişinin seçimlerinde özgür olmasını, iradesi ile değişim yapabilmesini, tekrarlanan tepkilerini değiştirip, yeni uyaranlar bulmasını sağlamaktır.

Sadece Yetişkin veri peşinde koşar. Geçmişin verileri bugünün savaşı için yetersizdir. Sadece Yetişkin objektif olarak tüm verilere bakar ve daha çok veri arar. Yetişkin benlik sözel olarak kendini ifade ederken nötr bir ses tonu kullanır, ne kendinden ne de karşısındaki kişiden yola çıkar, amaç sorun çözmektir. Hareketler ve yüz ifadesi rahatlık içerir, duygudan uzak olduğu için çok fazla iniş çıkış gözlenmez.

Peki, sizde hangi benlik durumları ne zaman, nerede, nasıl ortaya çıkıyor? Benlik durumlarının farkındalığı ile iletişim kurmak bize ne sağlar? Bu farkındalık ile koçluk yapmak bize ne sağlar?

Uyum ve güven –Koç önce müşterisinin benlik durumuna uyumlanır, güven oluştuktan sonra Yetişkin benliğe döner çünkü Yetişkin benlik yargılamadan irdeleyen, sorgulayan, düşündüren benliktir.

Derin dinleme – Müşterinin benlik durumlarını anlayarak derin dinlemek müşterinin gremlinlerinifark etmeyi de kolaylaştırır. Koç müşterisini kısıtlayan değişiminin önünde engel oluşturan değer yargılarını, korkularını fark etmesini sağlar, gremlinlerininçevresinden dolaştırarak sınırlarını genişletmesini destekler.

Nötr kalmak – Koç Yetişkin benlikteyken nötr kalabilir, eşit/yetişkin iletişimini kurabilir. Örneğin koç Ebeveyn, müşteri Çocuk benlikte ise sorumluluğun daha çok koç tarafından alındığı, müşterinin yardım beklediği bir kısır döngü oluşabilir. Benzer sorunlar sık sık tekrarlanır. Ayrıca Ebeveyn benlikte bir kişi kısıtlayıcı ve geliştirici olabilir ya da yargılayıcı ve eleştirici bir yaklaşım içindedir. Aksiyon adımlarının belirlenmesi aşaması için Yetişkin benlikte olmak gerekir.

Güçlü soru–Koç Yetişkin benliği devredeyken güçlü soruları ile veri toplar. Yetişkin sözlüğün temelini ne, nerede, ne zaman, kim ve nasıl soruları oluşturur. Güçlü sorular müşteriyi odaklı ve derin düşünmeye sevk eder.

Transaksiyonel Analiz kişinin kendisi ve diğerleri ile ilgili dört olası yaşam pozisyonu olduğunu saptamış ve bir sınıflandırma yapmıştır. Yaşam pozisyonu adı verilen bu konumlandırmada kendimizi diğerleri karşısında, diğerlerini kendimiz karşısında nasıl yerleştirdiğimiz açısından dört farklı durum söz konusudur.

  1. Ben OK Değilim, Sen OK’sin
  2. Ben OK Değilim, Sen OK Değilsin
  3. Ben OK’im, Sen OK Değilsin
  4. Ben OK’im, Sen OK’sin

İlk üç pozisyon bilinçsiz olarak yaşamın erken yıllarında alınmış pozisyonlardır. “Ben OK Değilim, Sen OK’sin” ilk pozisyondur ve birçok insan için de ömür boyunca kalıcıdır. Fazlasıyla talihsiz çocuklarda bu pozisyon ikinci ve üçüncü pozisyonlara dönüşür. Yaşamın üçüncü yılında bu pozisyonlardan bir tanesi her insanda kesinleşir. Bilinçli bir şekilde dördüncü yaşam pozisyonu ile değiştirmediği takdirde yaşamının geri kalanında bu pozisyonda kalır. Bu pozisyonlar Ebeveyn ve Çocuk’ta bulunan veri tabanı kullanılarak oluşur, duygular ve izlenimleri temel alır. İlk üç pozisyon duyguları temel alır. Dördüncü pozisyon, “Ben OK’im, Sen OK’sin”, ise bilinçli ve sözel bir karardır. İlk üç pozisyon neden ile ilgilidir. Dördüncüsü ise neden olmasın ile ilgilenir.

Çocuk’taki OK OLMAMA kayıtları şu andaki karar ile silinmez. “Ben OK’im, Sen OK’sin” pozisyonu kararı alındıktan hemen sonra OK duygularını garanti edemeyiz. Eski kayıtların varlığına duyarlı olmalıyız. İçimizdeki OK Olmayan Çocuk’un kabulü en uygun ve tedavi edici yoldur. Zamanla hayatımıza yeni mutluluk ve yeni sonuçlar getirecek olan var olmanın yeni yoluna inanarak, eski kayıtlar yeniden çalmaya başladığında onları kapatmayı seçebiliriz. Kişi üç yaşında iken gerçeği değiştiremezdi. Ama kırk üç yaşında bunu yapabilir. Gerçeği değiştirmek için adım atabilir ve gerçek tehlikeyi yaratan şartları artık değiştirebilir.

Yaşam pozisyonları bilgisi koçlukta,hem koçun kendisi için “Ben OK’im, Sen OK’sin” pozisyonunu benimseyerek koçluk yapması hem de müşterisi için kontrat aşamasından itibaren Ben “OK’im, Sen OK’sin” kararını almasını kolaylaştıracak pencereler açılmasını sağlar. Koçluk yolculuğu kişiyi geçmişte ne olduğundan çok gelecekte ne olacağı ile ilgili sorumlu olduğu gerçeği ile yüzleştirir. Koçluk, kişiye değişebileceğini, kendi sınırlarını genişletebileceğini, kendi davranışlarının sorumluluğunu alabileceğini ve kendi keşfedeceği farklı seçenekler içinden seçim yapmakta özgür olduğu gerçeğini keşfetmesini mümkün kılar.

Harris’in kitabında felsefeci EltonTrueblood’dan yapılan bir alıntıda şöyle diyor: “Sonucun, bir insanın önceki karakteri tarafından belirlendiğini söylemek yeterli değildir. Çünkü aslında paylaştığımız gerçeklik öyle bir gerçekliktir ki; yenilik, sadece düşünerek ortaya çıkabilir. Düşünmek ise bol miktarda günlük deneyimlerimizin, salt davranışın farkındalığı değildir… Bir insan düşündüğü zaman, başka türlü olamayacak bir şeyler olur.”

Böylece koçluk yolculuğuna çıkmış Yetişkin’i umudun olduğu yerde ve değişimin mümkün olduğu yerde görürüz.Kitabın arka kapağında da yazdığı gibi “Geçmişi değiştiremeyiz. Ama bugün bizimdir. Kim olmak istediğinize karar verin ve olun”.

Kaynakça:

Harris, A. K. (2012). Ben OK’im- Sen OK’sin, İstanbul: Okyanus.