Elleri titriyordu; gergindi. Hiç bir şeye odaklanamıyordu. Zaten hayatında her şeyin kötüye gittiğini hissediyordu ve bu patlama noktası olmalıydı. Son gelen pazar raporu her şeyi berbat etmişti. Sorumlu olduğu departman şirkete büyük bir pazar payı kaybettirmişti. Ve sonunda o korkarak beklediği telefon geldi. Genel müdür arıyordu. Kim bilir neler diyecekti? “Kovuldun!” “Seni bir daha bu şirketin sınırlarında dahi görmek istemiyorum!”
“Neden ben?” diye sordu kendine, ellerinin titremesini durdurmak istercesine yumruğunu sıkarken. Telefonu açtı; tek bir cümle duydu: “Odama gelir misin?”
O kısacık koridor sanki kilometrelerce uzamıştı. Aklından yine bir sürü düşünce geçti. “Neden hiç bir konuda başarılı olamıyorum?” “Kovulursam eşime dostuma ne söyleyeceğim?” “Hepsi bu hiç bir iş beceremez ekibim yüzünden!” Takım elbisesine sığamıyordu sanki; bir yandan kravatını gevşetmeye çalışıyordu. Kapıyı her zaman olduğu gibi bir kez çaldı ve içeri girdi. Beklediğinden çok daha güler bir yüzle karşılaştı.
“Otur lütfen.” dedi. Gerginliği bütün vücudunu sarmıştı; sakinleşemiyordu. Masanın hemen önündeki sandalyeye oturur oturmaz ağzından istemsizce bir kaç kelime döküldü: “Her şeyi berbat ettim; isterseniz beni kovabilirsiniz.”
Genel müdür “Sakin ol lütfen.” dedi. “Evet, ciddi bir pazar payı kaybettiğimiz doğru. Ancak bu pazarı ve hatta daha fazlasını tekrar kazanabiliriz. Tek ihtiyacımız senin de buna inanman. Gerekli potansiyele zaten sahipsin. Bunu ikimiz de biliyoruz, değil mi?”
Şaşkındı. Kesinlikle böyle bir konuşma beklemiyordu; buna hazır değildi. Başıyla genel müdürünü onayladı. Genel müdür devam etti:
“Sence bu pazarı geri almak ve hatta daha fazlasını kazanmak için neyi farklı yapmalısın? Lütfen bunu bir düşün. Sana güveniyorum.”
Soruyu tekrar tekrar kendine sormaya başlamıştı bile. Pek bir şey söyleyemedi. Şaşkınlığını gizleyemeyerek odadan çıktı. O gün eve gidince eşi ve çocuklarıyla da pek ilgilenmedi, dalgındı. İki cümle sürekli kulağında çınlıyordu:
“Gerekli potansiyele zaten sahipsin.”
“Neyi farklı yapmalısın? Bunu düşün.”
Bu düşüncelerle uykuya daldı. Rüyasında sanki bir mucize oldu. Pazar payını geri almışlardı. Hatta sektörde lider olmuşlardı. Tarif edemeyeceği kadar mutlu ve gururlu hissediyordu. Büyük bir kutlama organize edilmişti; tüm şirket oradaydı. Genel müdürü geldi ve elini sıktı: “Biliyordum” dedi. “Yapacağını biliyordum.” Kendinen emin bir şekilde yanıt verdi: “Tek başıma yapmadım. Bu başarıya ekibim sayesinde ulaştık.”
Bir dakika bir dakika… Hepsini ekibiyle başarmıştı. Hem de tıpa tıp aynı ekiple! O zaman, “Neyi farklı yaptım?” diye sordu kendine.
Ve tam o anda uyandı. Uyandığına hiç bu kadar üzülmemişti; Pazartesi sabahları bile yanında sıfır kalırdı doğrusu. Rüyaya devam etmek istiyordu. Hala dalgındı. Kafasında hep aynı soru vardı: “Neyi farklı yapmalıyım?” Artık işe gitmesi gerekiyordu.
O gün ekibine daha dikkatlice göz gezdirdi. Ne kadar mutsuzlardı! Sanki üstlerinde kapkara bir toz bulutu vardı. Ne zaman bu hale gelmişlerdi? Hiç fark etmemişti. “Son bir kaç ayda en az on yaş yaşlanmışlar adeta.” diye düşündü. Yok, yok bu ekiple bu iş olmazdı. Kahvesini yudumluyordu ki yine bir sihirli değnek dokundu sanki. Genel müdürü ne demişti?: “Gerekli potansiyele sahipsin.” Kendi kendine kızdı; birlikte nice başarılar göğüslemişlerdi ekiple. Onlara haksızlık ediyordu; tıpkı kendine ettiği gibi. Onlar da gerekli potansiyele sahiplerdi.
Günün geri kalanında kendine “Neyi farklı yapmalıyım?” sorusunu sormaya devam etti. Gün içinde yaşadığı farkındalık ve bu soruyla yine uykuya daldı. Bu sefer uykuya dalmak daha kolay olmuştu.
Rüyasında yine bir mucize oldu. Çok farklı bir bilinç halindeydi. Hem kendi vücudundaydı, hem değildi. Tam o anda tüm organlarının konuşmasıyla bir kakafoni oldu. Nasıl yani? Her bir ekip üyesi bir organına dönüşmüştü. Hepsi birleşerek onu oluşturuyorlardı. Şaşkınlığını giderdikten sonra;
“Durun.” dedi. “Lütfen sırayla konuşun.” Ve sırayla farklı sesler yükseldi:
“Kendimizi değersiz hissediyoruz. Sabahları bize günaydın bile demiyorsunuz!”
“Sık sık beni takdir edin; ancak öyle motive oluyorum.”
“İş dışında da birlikte vakit geçirelim zaman zaman…”
“Bize hep ne yapmamız gerektiğini söylemeyin; soru sorun!”
“Lütfen, daha pozitif olun; bu bizi de olumlu etkileyecek emin olun.”
Çok dertleri vardı; taleplerinin ardı arkası kesilmiyordu. Tüm bunlarla yüzleşmek kolay değildi. Ama artık “Neyi farklı yapmalıyım?” sorusunun yanıtını bulmuştu. Meğer yapılacak ne çok şeye kulaklarını tıkamıştı. “Ne şanslıyım” diye düşündü; bu rüya işini sevmişti.
Ertesi sabah başka bir farkındalık ve huzur ile uyandı. Eşine uzun zamandır olmadığı gibi, içtenlikle gülümsedi. Rüyasında fark ettiklerini işyerinde uygulamaya başladı. Ekiple ve genel müdürü ile ilişkileri, iş sonuçları çok daha iyiye gitmeye başlamıştı.
“Bu sadece iş hayatımla sınırlı kalmamalı; bu değişimi tüm yaşam alanlarıma yaymalıyım” diye düşündü. Öncelikle de ailesine, özellikle de eşine. “Ona da çok haksızlık ettim.” diye düşündü. “Çok daha iyi bir eş olabilirim.”
O mucizevi rüyaları görmek istiyorsa önce doğru soruyu bulması gerektiğini artık biliyordu. Biraz düşündü ve buldu. Daha önce olduğu gibi önce hayalini netleştirmek istiyordu. Bir sorusu daha olduğuna göre umutla uykuya daldı: “Nasıl bir eş olmak istiyorum?”
Rüyasında sonsuzluğun içinde üç kapı gördü. Bir yandan sorusu aklındaydı. Aklına gelen ilk yanıt olan “Destekleyen” sözcüğü ilk kapının üzerinde yavaşça belirdi. Diğer iki yanıtı da, diğer iki kapının üzerinde belirdi. Hemen ilk kapıyı açtı ve içeri girdi. Bir arttırılmış gerçeklik deneyimi yaşıyordu. Kendi hayatından, geçmişinden sahnelere şahit oluyordu. Çok canlı ve gerçekçiydi. Biraz daha izleyince fark etti. Bu anlar “destekleyici” davrandığı anlardı. O anların her birini bir kere daha yaşayınca içindeki o potansiyeli ve gücü hissetti. Kapıdan çıkarken yürüyüşü değişmişti. Sonra sırasıyla diğer iki kapıdan da içeri girdi. Benzer bir deneyimi sahip olmayı istediği diğer iki özellik için de yaşadı. Son kapıdan çıktığında üç kapı da aynı anda açıldı ve her birinden bir ışık hüzmesi hızlı bir şekilde vücuduna çekildi. Hayalini kurduğu üç özelliğin gücünü tüm bedeninde ve zihninde hissediyordu. Sabah farklı bir farkındalıkla, yeni bir eş olarak uyandı.
Bu deneyimi daha iyi bir baba olmak, daha iyi bir evlat olmak, daha iyi bir yönetici olmak, daha iyi bir ekip üyesi olmak ve daha pek çok rolü için tekrar deneyimlemek için can atıyordu. Artık zihnini daha doğru ve bilinçli yönettiğini biliyordu.
Tüm bunlar yöneticisinin sadece bir sorusuyla başlamıştı. Ona çok şey borçluydu; ne çok değişmişti. “Değişim kaçınılmaz.” diye düşündü kendi kendine. ”Ben doğru soruları sorduğum ve istediğim sürece…”
*Thea Alexander’ın MS 2150 kitabından esinlenilmiştir.
Yazan: Profesyonel Erickson Koçu, Burcu Oğuz