Diğer Makaleler

Seçimlerimiz ve Biz

Yazan: Ahmet DOĞAN / Profesyonel Erickson Koçu

(VAROLUŞSAL İMKANLAR ve KOÇLUK)

Zaman zaman kendimizi kapana kıstırılmış hisseder ve yolumuzu bulmada güçlük çekeriz. Herhangi bir konuda karar verme sürecinde ya da bazen atacağımız adım öncesinde yapabileceklerimiziçerisinden neyi yaparsak “daha başarılı olacağımız”veya “ömür” diye tanımladığımızbu dünya yolculuğumuzu“nasıl yaşarsak istediğimiz gibi bir hayat olarak yaşarız?” sorularına cevap bulmak isteriz.

Her ne kadar, “başarılı olmak” veya“istediğimiz gibi bir hayat yaşamak” ifadeleri çok net bir tanımı içeriyormuş gibi görünse de söz konusu ifadeler aslında kişiden kişiye önemli ölçüde farklılıklar göstermektedir. En basit şekilde “istediğimiz gibi bir yaşam” kimimize göre “başarılı, sağlıklı ve mutlu bir hayatı”ifade ederken kimimize göre“anlamlı, faydalı olmak gibi pek çok farklı değeri yaşamak”şeklinde ifade edilebilir. Daha detaylı bir değer ve anlam analizi yapılmadan bile yaşamak istenilen hayatın ve değerlerin çok farklı olduğu görülecektir. Değerlere yüklenen anlamların ve bunların önceliklerinin incelenmesi sonucunda ise bireysel olarak arzulanan yaşam tanımlarındaki farklılıklar daha da artacaktır. Örneğin kimimiz için “aile ile birlikte yüksek bir ekonomik refah içinde yaşamak” mutluluk olarak tarif edilecekken, kimimiz için “daha özgür şekilde yaşamak farklı kültür ve coğrafyalardan insanlarla paylaşımda bulunmak” mutluluk olarak tarif edilebilecektir.

İnsan olarak dünyada yaşayan diğer canlılarla kıyaslandığımızda,diğer canlılardan farklılaşıp birbirimize ne kadar çok benzediğimizi fark ediyorsak da birbirimizle kıyaslandığımızdaysa birbirimizden bir o kadar farklı olduğumuzu keşfediyoruz.

Söz konusu farklılıkları,kimimiz için çok değerli olan ve ulaşılması için uğraş verilen “şeylerin” başkası için fark edilmeyecek ya da önemsenmeyecek “bir şey” olarak algılandığını gördüğümüzde daha net bir şekilde anlarız. Örneğin farklı ülkelerden getirttiği taş örnekleriyle kendine özel bir koleksiyon yapan biri için Afrika ülkelerinden getirilen bir taş çok değerli olarak görülürken, bir başkası için böyle bir koleksiyon yapmak anlam ifade etmeyecek ve Afrika’dan getirtilen taşların hiç önemi olmayacaktır. Hatta kimileri Afrika’dan taş getirmeyi  saçmalık olarak yorumlayabilecektir.

Düşünen ve bilen bir varlık olmak en çok övündüğümüz özelliğimiz olmakla birlikte aslında bizi türümüzün diğer üyelerinden ayıran özelliklerimizi, isteklerimizi, kısıtlarımızı ve bunların nedenlerinidetaylı şekilde düşündüğümüzsöylenemez. Bunun doğal sonucu olarak dakimimiz rüzgârda savrulan bir yaprak gibi hissedip, rüzgâr nereye eserse oraya giderken buluverir kendini. Sonrasında ise gelinen o yerin istenilen, mutluluk, huzur veren bir yer olmadığının farkına varmak çok keyifli bir duygu olmasa gerek.

Bir an için durup çevremize baktığımızda kendimizde dâhil olmak üzere çevremizdeki insanları nasıl tarif edebiliriz:“rüzgârda savrulan bir yaprak gibi mi?”yoksa“rüzgârı gideceği yere ulaşmada kaynak olarak kullanan yelkenli bir gemi gibi mi?”

Bu açıdan bakıldığında Sokrates’in “incelenmemiş ve sorguya çekilmemiş bir hayatın yaşamaya değer olmadığı” sözü daha da bir anlam kazanır. Elbette bu söze karşılık “yaşanmamış hayat da üzerinde düşünülmeye değmez” şeklinde cevap verilebilir. İster Sokrates gibi düşünülsün isterse aksi şekilde her durumda hayatın üzerinde düşünülmesi onun değerli olmasını ya da değerinin farkına varılmasını sağlayan bir gerekliliktir.

Varoluşumuzun anlamıyla ilgili olarak temel sorulara cevap arayışı içerisinde hayatlarımızın üzerinde düşünmek:

  • Değerlerimizi fark etmemizi,
  • İdeal ve hedefler tanımlamamızı,
  • Hayatımızın bütünü içinde daha fazla anlam içeren eylemler gerçekleştirmemizi,
  • Problemlere birçok yönden bakabilmemizi,
  • Sorunlara önyargısız yaklaşabilmemizi,
  • Seçimlerini bilerek yapıp onların sorumluğunu almamızı,
  • Hem eylemlerimizin sorumluluğunu alarak hem de farklı bakış açılarına sahip olarak daha özgür hissetmemizi, sağlayacaktır.

Olgusal koşulları değiştiremediğimiz bir dünyada, bizim elimizde olan karakterimizi ve insanlığımızı geliştirmek daha iyi ve daha erdemli insan olmak için çalışmaktır. Bu durumu Sartre “insan kendisinden ne yaratırsa ondan ibarettir” şeklinde ifade etmiştir. Bu yaratış sürecinde insan tek başına değil, özneler arası topluluğun parçası olarak öteki ile ilişki içindedir.

Kendi özümüzü yaratmak, kendimizi mevcut olduğumuzdan durumdan başka biri haline getirmek, hayatımızı anlamlandırmak ihtiyacı içindeyken, evrenin akıp geçmekte olduğu gerçekliği ile karşılaşmak ister istemez pek çoğumuz için stres nedeni olmaktadır. Bu değişim ve akış, yarattığı stres kadar bizlere imkanlar dünyasının kapısını aralar. Ve bizler bu imkanlar dünyasında tercihler yaparak sürekli olarak kendimizi yeniden inşa ederiz.

Sürekli kendimizi yeniden inşa etmek, bizlere büyük bir özgürlük sunduğu gibi seçim yapmanın sorumluluğunu da yüklemektedir. Kimimiz bu özgürlüğün ve sorumluluğun bilinciyle kendini varoluşsal olarak tanımlamaya çalışırken kimimiz de bu özgürlük ve sorumluluğu reddederek kaderci bir anlayışla yaşamaya devam etmektedir.

Seçim yapma özgürlüğümüzün olup olmadığına yönelik pek çok farklı bakış açısı ve değerlendirme vardır. Bu konudaki tartışmalar sürüp giderken daha önce de belirttiğimiz üzere evrensel olarak akış da devam etmektedir. Tam da bu noktada zamanla sınırlandırılmış bir ömrü yaşıyorkenkendisine ulaşılacak hedefler belirlemek, bu hedefleri gerçekleştirmek adım atmak, kendini ve yaşamı keşif etmek yolculuğuna devam etmek yönünde seçim yapmak; bu tercihi yaratıcılık ve süreklilik ile devam ettirmek insanlık tarihinde başarılı olarak değerlendirilen pek çok kişinin ortak özellikleri arasında yer almaktadır. Bu anlamlı yolculuk maalesef engebeli ve zordur, çok güçlü kişiler bile zaman zaman bu yolculukta desteğe ihtiyaç duymaktadır.

Hepimiz zaman zaman yaşam yolculuğumuzda kendi özgünlüğümüzü koruyarak mevcut imkanlar arasından tercihlerimizi yaparak,

  • Kendimizden ne yaratmayı istiyoruz?
  • Karşılaştığımız sorunların üstesinden nasıl gelebiliriz?
  • Başkaları ile ilişkimizi nasıl devam ettirmeliyiz?

gibi pek çok soruya cevap verilmesi veya karar alınması gerektiği durumlarda desteğe, yol arkadaşlığına ihtiyaç duyabiliriz.

Günümüzde yukarıda ifade edilen ve hatta onlardan farklı pek çok durumda, yolumuzu bulmak, çözüm önerileri geliştirmek, eylem planları oluşturmak, harekete geçmek ve kararlılıkla yolda kalmak için ihtiyaç duyduğumuz destek ya da yol arkadaşlığını, profesyonel danışmanlık, psikolojik danışmanlık, mentörlük, koçluk gibi pek çok farklı ve popüler yaklaşımlarla karşılamak mümkündür. Kişisel ihtiyaç ve imkanlarımıza göre bu kolaylaştırıcı yaklaşımlardan bir ya da birkaçını seçerek, kendini inşa etme, hedeflere ulaşma, bir sorununun üstesinden gelme yolculuğumuzu devam ettirebiliriz.

Söz konusu yaklaşımlar arasından yapacağımız tercih, ihtiyacımızın niteliği, şiddeti, kaynaklarımız, çevremiz gibi pek çok faktörden etkilenecek ama her durumda bireysel kararımız ile şekillenecektir. Karar verme sürecinde yapılacak bir araştırma ile bu yaklaşımlar hakkında bilgi edinmemiz ve bunları birbiri ile kıyaslamamız mümkün. Kıyaslama sürecinde her yöntemin tam olarak ne olduğu, güçlü yönleri ve sınırlılıkları, sunduğu imkanlar ve maliyetleri gibi faktörler kendi imkanlarımız açısından en doğru kararı vermemize yardımcı olacaktır.

Psikolojik ve profesyonel danışmanlık, mentörlükten farklı olarak koçluk“şöyle yapmalısın, böyle yapman doğru olur, bu işin doğrusu böyledir” gibi didaktik bir yaklaşımla değil de mevcut kaynaklarımızın ve çevremizin farkındalığı içinde, kendi durumumuza en uygun çözümleri içsel kaynaklarımızla bulmamızı sağlar. Böylesi bir yaklaşım imkanlar düzlemimize ışık tutarak tüm seçenekleri ve gerçek kapasitemizi fark ettirmesi, çözümün kendimiz tarafından bulunması nedeniyle daha fazla uygulanabilir olması ve kendimizi inşa etme sürecinde özgünlüğümüzü korumamıza destek olması nedeniyle ilham vericidir.

Bireysel özelliklerimiz, yetenek, değer ve ilgi alanlarımızın farkındalığı olmadan hedef belirlemek, alışkanlıkları değiştirmek, yeni alışkanlıklar edinmeye çalışmak okyanusta küçük bir adayı aramaya benzer. Şansımız varsa adayı bulabiliriz ama onu bulamayabiliriz de…

Kendimizi inşa sürecimizde bireysel özelliklerimizin farkında olmak, yaşantımıza bugüne kadar baktığımız çerçevenin dışından bakabilmek, mevcut bakış açımızı daha da derinleştirebilmek, gelişim ve değişim sürecimizi gözlemleyebilmek, önemli yetkinliklerdir. Bu yetkinlik ve donanımlarımızı geliştirmek, etkili bir şekilde kullanmak ve hayatımızda değer verdiğimiz kişilere bu konuda yardımcı olabilmek ve bütün bunları yaparken kendi özgünlüğümüzü koruyabilmemizi sağlamakta “koçluk” hem alan açıcı hem de büyük bir kolaylaştırıcıdır.

Koçluk gibi destekleyici yaklaşımlar sayesinde bu yolculuğun daha güvenli geçmesini sağlayabiliriz. Elbette esas olan nasıl bir yolculuk istediğimize karar vermek o doğrultuda yola çıkmaktır. Bu yazıyı okuduğunuza göre ya yeni bir yolculuğun arifesindesiniz ya da zaten yolculukta.

Umarım bu yazı, yolunuz ve yolculuğunuz hakkında bir kez daha düşünmenize vesile olan keyifli duraklardan biri olmuştur. Hedeflerinize ulaştığınız keyifli yolculuklar dilerim.