Makaleler

BEYİNLE İLGİLİ YEDİ BÜYÜK SÜPRİZ

NÖROLOJİ BİLİMİNDEN ŞAŞIRTICI ARAŞTIRMA SONUÇLARI

Vücudumuzun kumanda ve duygu merkezi olan beynimiz hakkında yıllardır yapılan araştırmalar, insanla ilgili hem fiziksel hem de psikolojik birçok sırrın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Jane Moran, MA Choice Dergisi’nin 2009/Eylül sayısında yayınlanan makalesinde, Nöroloji Biliminin, beyinle ilgili son zamanlarda ortaya çıkardığı yedi şaşırtıcı araştırma sonucundan bahsediyor. Moran’a göre bu araştırma sonuçları bireylerin ve şirketlerin verimliliklerini arttırmak için kullandıkları yaygın stratejileri çürütecek nitelikte. Koçluk açısından bakıldığında ise bu araştırma sonuçları, Koçluğun nasıl işlediğini daha iyi anlamamıza yardımcı olup, daha etkili bir Koç olabilmenin yollarını gösteriyor.

brain

Jane Moran, beyinle ilgili bu yedi büyük sürprizi şu şekilde sıralıyor;

1.    DAHA FAZLA ODAKLANMAK DAHA İYİ DEĞİLDİR;
Beynin yerine getirdiği bazı görevler vardır ki bunlar diğerlerine göre daha fazla enerji ister. Bu görevler beynin Prefrontal Korteks (PFK) olarak adlandırılan ve metabolik olarak çalışması “masraflı” olan parçasına dayanarak beynin sınırlı enerji kaynaklarını kullanırlar. Bu tür fazla enerji isteyen görevler; anlama, karar verme, hatırlama, ezberleme ve engelleme gibi fonksiyonları içerir ki bunları her gün, her işte birçok kez gerçekleştiririz. Beynimiz bu bilinçli zihin görevlerini yapmaktan yorulduğunda daha fazla odaklanır ve daha fazla güç harcar. Bu da kavram bozukluğu sürecini hızlandırır.
Beynimizi daha verimli çalıştırmanın yolu onu dinlendirmek ve çalışma günümüzü planlamaktan geçer. Böylece beynimizin sınırlı kaynaklarını üst seviyede kullanabiliriz. Gerçekte bilinçli zihin işleyişinde çok belirgin sınırlar olsa da günümüzde bunun aksine insanlara sınırsız beyin güçleri olduğunu söyleyen birçok bilgi mevcuttur. Doğrusal problem çözme ve doğrusal olmayan algılama yetisine sahip olma veya farkındalık anı söz konusu olduğunda her iki durumda da az daha çok demek olabilir. Yani beyin daha düşük seviyedeki elektriksel aktivitelerde, çok fazla uyarım deneyimlediği durumlara nispeten daha iyi performas gösterir. Beynin ihtiyaçlarını tam olarak anlamadığımız için problem çözme yeteneğimizin çok az bir bölümünü kullanırız.

Beynin işlevlerini iyi anlayan Koçlar, müşterilerinin sınırlı zihinsel kaynaklarını en üst seviyeye çıkartmalarına yardımcı olabilir, böylece müşterileri de beyinlerini en verimli şekilde kullanabilirler.

2.    DUYGULARI ADLANDIRMAK FAYDALIDIR:  

Duygulardan bahsetmenin çok da faydalı olmayacağına dair, özellikle işyerlerinde geçerli ortak bir inanış vardır. Ancak Nöroloji Bilimi bunun aksinin doğru olduğunu göstermektedir. Nörolog Dr.  Matthew Lieberman, hangi duyguların önceden bilindiğini veya o anda yaşandığını kesin olarak adlandırmak için basit bir dil kullanmanın limbik sistem uyarımını (beynimizin duygusal gösterge paneli) azalttığını kanıtlamıştır. Böylece beyin daha sakin, dingin hale geldiğinde işlevlerini daha iyi görür. Bu da “duygusal sesin”  bilişsel yetimiz üzerindeki negatif etkisinin önemli derecede hafiflemesi anlamına gelir.

Beynin işlevlerini iyi anlayan Koçlar, müşterilerine duygularını doğru şekilde adlandırmayı öğreterek, beynin algıladığı tehdit etkisini azaltmalarına yardımcı olabilirler.

3.    DUYGULARIN BASTIRILMASI ÇOK DA FAYDALI DEĞİLDİR:
Çağdaş Toplum, bizi duyguları bastırmanın onları yönetme konusunda faydalı bir yol olduğuna dair inandırmıştır. Oysaki bilişsel performansımızı en üst seviyeye çıkartmak söz konusu olduğunda duyguları örtbas etmek hem “masraflı” hem de işe yaramayan bir yöntemdir. Bir duygunun dışarı vurumunu bastırmak sınırlı PFK enerjisini ve kaynaklarını tüketen yorucu bir görevdir. Bu da istenilen etkinin aksine limbik sistemin daha fazla uyarılmasına sebep olur. Duyguları bastırmak aynı zamanda bilgileri hatırlama yeteneğimizi de azaltır.

Beynin işlevlerini daha iyi anlayan Koçlar, müşterilerini duygularını bastırmak yerine, ifade etme konusunda yardımcı olur ve bu tekniklerin gerekçelerini izah ederler.

4.    PROBLEMLERİN KESİNLİĞİNDEN HOŞLANIRIZ:
Kesinlik hissi ve kontrol, beynimiz için çok önemli bir sosyal ihtiyaçtır. “Kesinlik” bir ödül etkisi yaratarak, PFK’nın sağlıklı bir şekilde fonksiyonlarını görmesine imkan verir. Çok fazla belirsizlik, değişim ve risk bizi rahatsız eder ve “tehdit altındaki beyin durumu” dediğimiz hale sebep olarak iptidai alarm zillerimizi harekete geçirir. Bu tip durumlar da PFK’nın işlevlerini durdurur.
Netice olarak karmaşık durumlar ve konularla karşılaştığımızda, beyin “bilinene” odaklanır. Bu da bir probleme çözüm bulmaya çalıştığımızda, çözüm yerine hakkında en fazla bilgiyi bildiğimiz problem üzerinde dikkatimizi odaklamamız anlamına gelir. Çözümleri önemsemek yerine problemlere daha fazla dikkatimizi vermek kendimizi daha emin ve iyi hissetmemizi sağlar.

Beynin işlevlerini iyi bilen Koçlar, belirsizlikten sakınmanın normal olduğunu bilir ve müşterilerine belirsizliği daha fazla cesaretle karşılamaları konusunda yardımcı olurlar.

5.    PROBLEMLERE ODAKLANMAK ONLARI DAHA DA BÜYÜTÜR:
Beyinle ilgili bildiğimiz bir gerçek de haritalarla düşündüğümüz ve nispeten daha basit düşünüş süreçlerinde bile beynin birçok parçasını birbiriyle bağlantılı olarak kullandığımızdır. Bu zihinsel haritaları oluşturan nöral geçiş yolları biz onları kullandıkça daha güçlü ve yerleşik hale gelir. Bu da biz ayrıntılı, özel zihinsel haritaları hatırımızda ne kadar fazla tutarsak, beynimizin bu haritaları daha kolay kullanmaya devam etmesi anlamına gelir.
Beynin çözümlerden çok problemlere odaklanmayı tercih ettiğini bilmek, bizim diğerlerinin problemleri çözüme ulaştırmaları için nasıl yardımcı olmamız gerektiği konusunda büyük bir anlama sahiptir. Problemlere ne kadar fazla odaklanırsak, o problemlere ilişkin nöral geçiş yollarını  daha fazla yerleşik hale getiririz. Çözüm odaklı koçluk almak problemleri yerleşik hale getirmektense, yeni zihinsel haritalar oluşturmamıza yardım eder.

Beynin işleyişini iyi anlayan Koçlar, yaklaşımlarında daha kesin bir şekilde çözüm odaklıdırlar.

6.    SOSYAL KONULAR FİZİKSEL İHTİYAÇLAR KADAR ÖNEMLİDİR:
Etkili düşünme ve işbirliği yapma konularında yeteneğimizi en üst seviyede kullanma söz konusu olduğunda sosyal ihtiyaçlarımız insanların küçümsediği bir konudur. Gerçekte davranışlarımız, binlerce yıl öncesine dayanan çok derinlere kök salmış bir takım sosyal ihtiyaçlar tarafından yönlendirilmektedir. Nörolog Matthew Lieberman’ın işaret ettiği gibi “beynimiz dinleme halindeyken, arka planda faaliyet gösteren beş işlemin dördü başka insanları ve kendimizi düşünmeyi içerir. “
Tam olarak karşılanmadığı takdirde, beynimizin hayatta kalma konusunda önemli bir tehdit olarak algılamasına sebep olan beş ana sosyal konu vardır. Bunlar; statü, kesinlik, otonomi (kendi kendini yönetim), ilgi ve adalettir. Örneğin; toplum tarafından dışlanmışlık, statümüze bir saldırı olarak algılanır ve beyinde çok aç ya da fiziksel olarak tehlike altında olduğumuzdaki aynı tehdit ve acı devrelerini aktif hale geçirir. Bu tür sosyal ihtiyaçları karşılayacak şekilde iletişime geçmek, diğer insanlarla olan etkileşimimizin kalitesini kesinlikle arttırır.

Beynin sosyal tabiatını derinden anlayan Koçlar, bunu müşterilerine açıklayarak iletişimlerini daha etkili hale getirmelerine yardım edebilirler.

7.    GERİ BİLDİRİM NADİREN İŞE YARAR:
Patronunuz size gelip “Sana biraz geribildirim tavsiye edebilir miyim?” dediğinde ne hissettiğinizi hayal edebilir ya da hatırlayabilir misiniz? Bu tür durumlarda beynimiz kendini statüde muhtemel bir düşüşe hazırlarken tedirginlik hissi tarif ederiz. (Aynen karanlıkta kötü bir mahallede yürürken hissettiğimiz güvende olamama duygusu gibi)
Statü, özellikle de işyerlerinde, bizim bilinçaltında oluşturduğumuz ve koruduğumuz bir konudur. Statümüzde bir artış hissi (takdir aldığımızdaki gibi) nöral ödül devrelerini aktif hale geçirir. Dopamin ve seratonin hormonları üst seviyeye çıkarak daha mutlu hissetmemize sebep olur. Stres hormon seviyesi düşerken, testosteron seviyesi yükselerek odaklanmamız ve kendimize güvenmemize, yeterli hissetmemize yardım eder. Aksine statümüzde bir düşme hissettiğimizde (birisi size geribildirim vermeyi teklif ettiğindeki gibi)  beyinde potansiyel bir tehdit etkisi harekete geçer. Prefrontal korteksimiz faaliyetlerini durdurur ve zihinsel olarak “hayatımızı kurtarmak için kaçarız! “

Beyinde “ödül” etkisi durumunun nasıl oluşturulacağını anlayan Koçlar, takdir gibi metodları müşterilerinin öğrenme yetilerini arttırma ve hedeflerine ulaşmaları konusunda kullanabilirler.

Bu yedi sürpriz, Nörolojik araştırmalardan ortaya çıkan etkileyici buluşlardan sadece bir kaçı. Beyinle ilgili öğrenilmesi gereken daha pek çok konu varken, şu an bildiğimiz beynin, Koçluğun nasıl işlediği konusunda yardımcı olduğu ve nasıl daha etkili Koçluk yapabileceğimizi göstermesidir.

 

KAYNAK : CHOICE  “The Magazine of Professional Coaching” Dergisi / Eylül 2009 Sayısı
ORJİNAL İSİM : “Seven Big Surprises About The Brain”
YAZAN : Jane MORAN, MA
ÇEVİREN : Pelin ADALI Denge Merkezi İstanbul Eğitim Koordinatörü – Profesyonel Erickson Koçu